| Konu: | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 12.10.2017 |
ADEM GEVERİ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri selamlıyorum.
491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, konuşmama ihmal ve kusur sonucu ölmenin Kürtlerin bir kaderi hâline geldiğini ifade ederek başlamak istiyorum. Ceylan Önkolların, Uğur Kaymazların acısı henüz yüreğimizdeki tazeliğini korurken şimdi de Yüksekova'dan Umut Kozay'ın acısı yüreğimizi parçalamaktadır. Umut Kozay, maalesef, sokakta bulduğu bir patlayıcı maddenin patlaması sonucu hayatını kaybetti, çocuk yaşta hem de. Allah kendisine rahmet eylesin. Kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Maalesef, Umut'la birlikte, yine, ağır yaralanan kardeşi de şu an hastanede can çekişmekte, yaşam mücadelesi vermektedir. Ve maalesef kendisi... Ailesinin özellikle istirhamı Mecliste bunun dile getirilmesi. Varsa vicdanlı insanların bu konuya bir daha el atıp kısa bir sürede en azından Meclisin buna bir çözüm bulmasını istediklerini aktarmamı özellikle de benden rica ettiler. Ve maalesef yaş gününü kutladıktan hemen sonraki gün özellikle de bu acı, trajik olay yaşanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Kürt halkı bu coğrafyada yüz yılı aşkın bir süredir özgürlük ve insanlık mücadelesi vermektedir. Bu mücadeleyi sadece kendisi için değil, bütün insanlık adına ve bilhassa Orta Doğu halkları için vermektedir. Yani Kürtler bu mücadeleyi yalnız Kürtler için değil, Türkler, Araplar, Ermeniler, Farslar, Keldaniler, Asuriler ve diğer bütün halklar için vermektedir.
Bu anlamda, en güzel örnek hepimiz için büyük bir kayıp olan Irak Cumhurbaşkanı Sayın Celal Talabani'dir. Buradan tekrar kendisine Allah'tan rahmet ve Kürt halkıyla birlikte bütün Mezopotamya halklarına başsağlığı diliyoruz. Hepimizin Mam Celal'i olan Sayın Celal Talabani ömrünü bu coğrafyanın çoğulcu bir şekilde, barış ve kardeşlik içinde özgür bir yaşam bulması için harcadı ve bu uğurda da vefat etti. Çünkü bu coğrafya çoğulcu olarak yeşermiştir ve tekçi zihniyetlerin tohumlarına yabancıdır. Bu topraklara ekilen tohumları kabul etmemiştir ve hiçbir zaman da bu tekçiliği kabul etmeyecektir.
Bu bilinçle, Irak'ın en zor döneminde üstlendiği siyasi temsiliyet rolüyle Irak'ın önemli bir noktaya taşınmasında önemli katkısı olan Sayın Mam Celal maalesef hastalandıktan sonra görevden çekildi ve daha sonra Irak'ın şu anki mevcut mezhepçi ve milliyetçi yönetimleri başa geçmiştir ve şu an ortaya çıkan tablonun özellikle de müsebbibi olan Şii yönetimler ve Türkiye'nin tabii ki tek taraflı politikaları bunda belirleyici olmuştur.
Barış için adanan böyle bir şahsiyetin cenaze merasimine Türkiye maalesef katılmamıştır ki bu Türkiye'nin bugün ve yarın nerede olacağına dair basiretsiz ve öngörüsüz politikasını göstermektedir. Ki Sayın Celal Talabani aynı zamanda bir cumhurbaşkanı, bir diplomat ve gerçekten de Orta Doğu'da birçok uluslararası anlaşmanın da tarafı olan ve aynı zamanda bunun zeminini hazırlayan önemli bir liderdi. Kendisi, aynı zamanda, biliyorsunuz, birçok parça Kürdistan'da özellikle barışçıl çabalarıyla bilinen çok değerli bir diplomattı ve nitekim bununla ilgili fotoğraflarını da görüyorsunuz. Yine, Irak'ta ve Türkiye'deki diplomasisini, özellikle de son Hükûmetle ve Sayın Cumhurbaşkanıyla temaslarını çok yakinen hepiniz bilmektesiniz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye 25 Eylül 2017 tarihinde güney Kürdistan'daki referandumu gerekçe göstererek cenazeye katılmamıştır. Peki, bu referandum neyi amaçlamaktadır? Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi kendi kaderini tayin için bağımsızlık referandumuna gitmiş ve halkın yüzde 92'si buna "evet" demiştir. Bu referanduma "evet" diyenler sadece Kürtler olmamıştır; Türkmenler, Araplar, Keldaniler, Asuriler, Şiiler, Hristiyanlarla birlikte orada yaşayan bütün halklar ve dinî gruplar destek vermiştir. Siz de burada plaka gösterileri yaparak... Türkmenler orada heyecan içinde sandığa koşuyorlar ve nitekim çoğunluk esas alınarak ortaya çıkan tablo sonucunda bugün Kürtler o bölgede bütün Kürdistan'da yaşayan halklarla birlikte kendi kaderini tayin etme hakkı noktasında elde ettiği bu başarıyla birlikte bir adım öteye doğru yol almaktadır. Bu vesileyle kendilerini tebrik ediyoruz. Umut ediyoruz ki Türkiye ve Kürdistan kardeş, iki eşit hak ve hukuka sahip ülke olurlar.