Konu: | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 5 |
Tarih: | 10.10.2017 |
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlamadan önce -bugün 10 Ekim- 10 Ekimde hayatını kaybedenlerin hepsini saygı ve minnetle anıyorum. Bugün kendilerine yaşatılanlara söylenecek sözümüzü zaten Mithat Hocam söyledi, sadece, onun söylediklerinin altına imza atıyoruz. Bugün bu ülkede maalesef insanların yas hakkı elinden alınıyor ama artık bu uygulamalara şaşırmıyoruz, bu ülke cenazenin mezardan çıkarıldığını gördü, zaten orası da sözün tükendiği yerdi.
Değerli arkadaşlar, ben de bu İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Baştan en sonda söyleyeceğimi söyleyerek başlayayım: Bu kanunun tamamının geri çekilmesi gerekiyor, her defasında söylüyoruz. Nedenini sorarsanız, evet, Sayın Bakan da bilir, hukuk fakültelerinde iş kanunu okutulurken ilk söylenen şey "Kanunlar işçi lehine uygulanır." ilkesidir. Bu çok bilinen bir ilkedir ve mutlak geçerli bir ilke olarak kabul edilir ama biz bugün burada, Mecliste işçilerin nasıl daha fazla sömürüleceğini ya da nasıl sömürüleceğini konuşuyoruz çünkü bakarsanız bir ara buluculuk sistemi getiriliyor, zorunlu bir ara buluculuk sistemi getiriliyor ve bu ara buluculuk sistemiyle işçiyi bir şekilde işverenin bütün tekliflerini kabule zorlayacak bir sistemin şu anda kabulü ya da geçirilmesi üzerine konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu da bizi şaşırtmıyor çünkü AKP iktidarının on yedi yıllık politikalarına bakalım, tamamı aslında aynı mahiyette yani iktidara geldiği gün ilk sözleriyle şu anda bizi, ülkeyi getirdiği durum arasındaki büyük makası çok net olarak görüyoruz. Bu, hem işçi hakları açısından böyleydi hem de insan hakları açısından böyle. Hazır yine Sayın Bakan buradayken... Çünkü "sıfır işkence, işkenceye sıfır tolerans"la başlayan AKP iktidarı bugün ülkeyi sokak ortasında insanların çıplak vaziyette soyularak işkenceye maruz bırakıldığı bir ülke hâline getirdi. İşçiler konusunda da aynı gelişmelerin olduğunu görüyoruz.
2012'den bu yana 18.400 işçi, bakın 18.400 işçi -yani bu büyüklükte, bu nüfusta dünyada ülkelerin olduğunu biliyoruz- iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş.
Bugün Türkiye'de yaklaşık 2 milyon taşeron işçi var ve AKP ilk iktidara geldiğinden bugüne kadar her defasında aynı cümleleri tekrarlıyor: "Taşeron işçilere kadro sözü..." "Taşeron işçilere kadro sözü..."
Zaten 15 Temmuzdan sonra bir OHAL ilan edildi, devlete karşı ilan edilen OHAL'in, ilan edildiğinden bugüne işçilere karşı kullanıldığını görüyoruz çünkü AKP Genel Başkanı çıkıp bir konuşmasında bunu çok net söyledi: "Eskiden işçiler çıkıp istedikleri zaman grev yapabiliyorlardı ama Allah'ın bir lütfu ki biz OHAL ilan ettik, kanun hükmünde kararname çıkardık, işçiler artık grev yapamıyor." Yani biz, eskiden mazlumlardan yanaydık, şimdi güçlülerin yanındayız, güçlülere güç veriyoruz, mazlumları daha çok eziyoruz diyor, bunun başka bir açıklaması yoktur işçiler açısından.
Birkaç gün önce Tarım Bakanı bir açıklama yaptı, gerçekten şok edici bir açıklamaydı, çünkü şunu söylüyordu: "Suriyeli işçiler şu anda ucuz iş gücü olarak kullanılıyor." Meali buydu ve tam da şu cümleyi söyledi: "İsteseler bile ülkeden gitmelerine izin vermeyiz."
Hayır, Türkiye Cumhuriyeti kölelik sistemine mi geçti? Eğer ona geçtiysek bunu burada konuşalım: "Biz kölelik sistemine geçtik, insanları ucuz iş gücü olarak kullanıyoruz. İnsanların, işçilerin hayatını her defasında tehlikeye atıyoruz." Zaten işçilerin hayatını kaybetmesinin Türkiye'de haber değeri bile yok. Çünkü işçiler hayatını kaybettiğinde gazetelerin manşetleri şu şekilde oluyor: "Bir iş makinası göçük altında kaldı." İşte, bu, Türkiye'nin gerçekliğidir.
Dediğim gibi, eğer bir kölelik sistemine geçtiysek, eğer işçilerin kendi iradeleri yoksa, buyurun, açıklayın. İşte, getirdiğiniz bu sistem de tam bunun önünü açan bir sistem. Diyorsunuz ki: "Ey işverenler, siz zaten bütün güce sahipsiniz, parasal güce sahipsiniz, belli bir nüfuzunuz var. Ama eğer sizin karşınızda bir işçi ufacık sesini yükseltirse biz arkanızdayız." Mazlumların yanındayken, işte, bugün, dediğim gibi, "Biz daha çok güçlünün yanında, daha çok zalimin yanında, daha çok mazlumu ezmek için varız." diyorsunuz. Ee, bu yolda devam edin, en nihayetinde yine kazananlar mazlumlar olacak diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)