| Konu: | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 05.10.2017 |
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımı ve burada olması gerekirken, haksız, hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan eş genel başkanlarımı ve milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz arkadaşlar, salı günü ben buradan tütün konusunda bir açıklama yapmıştım, pazartesi günü Adıyaman gerçekten çalkalanmıştı, bir yürüyüş yaptı, gerek o yürüyüş olsun gerekse sosyal medyadaki dayanışma olsun Hükûmet üzerinde bir şeyler hissettirdi ama şu anda sosyal medyada kirli bilgiler dolanıyor "Vay efendim torba yasadan çıkartıldı, yok efendim bu yasa çıkmayacak." gibi yalan yanlış bilgiler var. Eğer bir değişiklik varsa bir Hükûmet yetkilisi gelsin buradan net söylesin, yoksa Adıyaman halkından ricamdır dayanışmanızı büyütün, bu yasa geri çekilinceye kadar, bu yasa torbadan çıkıncaya kadar direnişinizi yapın; sizi destekliyorum ve bütün Türkiye emekçileri sizinledir. Buradan size saygılar gönderiyorum.
İki buçuk aylık tatilden sonra yeni yasama yılına geldik. HDP olarak bu iki buçuk aylık tatil süresince hep halkımızın arasındaydık Van'dan Edirne'ye kadar. Adalet ve vicdan nöbetlerinde, halkla buluşma mitinglerinde bu yaz durmadan çalıştık. Halkın bize en çok sorduğu soru, eş genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız ne zaman tahliye olacak sorusu idi. Bu soruya cevap vermek çok zor değil. Türkiye'de adil bir yargılama süreci olsaydı tutuklanmaz, bugün zaten aramızda olurlardı. Gerçi tutuklama demek yanlış, iktidar kendisine en büyük rakip olarak gördüğü Parlamentonun üçüncü büyük partisine resmen darbe yaptı. Haksız, hukuksuz bir şekilde 4 kasımda siyasi bir darbeyle arkadaşlarımızı tutukladı, daha doğrusu rehin aldı; bizim gözümüzde de, halkın gözünde de, bu böyledir, onlar birer siyasi rehindir, dünya âlem de bunu böyle biliyor, içinizde böyle düşünenlerin olduğundan da eminim. Bir yılı aşkın süredir daha doğru dürüst mahkemeye bile çıkarılmadılar.
Adalet Bakanımız buradaydı, şu anda göremiyorum kendisini, dün sormuştum bugün sorumu yineliyorum: Sizce yargımız tarafsız ve bağımsız mı? Bunu herkes gibi siz de iyi biliyorsunuz ki yargı tamamen saraya bağlı, adalet, tırnak içerisinde adalet bir kişinin iki dudağı arasına sıkışmış. Bu durumdan çok hoşnut olduğunuzu sanmıyorum ama maalesef gerçek bu.
Şimdi, arkadaşlar, bu iş mahkemeleri meselesine gelince... Bu kanun tasarısı, iktidarın özellikle son iki yıldır hukuktan, adaletten ve özgürlükten vazgeçip tamamen güvenlikçi politikalarla devleti yönetmeye çalışmasının bir parçasıdır. Bu yasa tasarısının mantığı, mahkemelerin yani yargının iş yükünü hafifletmek, yargılama yoluna gitmeden en kısa zamanda, en seri hâlde çözümü sağlamak.
Peki, daha hızlı, daha seri bir yargılamanın alt yapısı işçinin, emekçinin hak taleplerini tırpanlamak mıdır? Bunun başka bir yolu yok mu? Bu savaş politikalarına ayıracağınız parayı, zamanı, mesaiyi gerçekten adalete, hukuka ayırsaydınız işçinin, emekçinin hak kaybı üzerinden bir tasarı getirme ihtiyacı da duymazdınız.
Bu son birkaç yıldır güvenlik harcamalarınızı bir göz önüne getirin, onunla değil binlerce, milyonlarca işçinin hak taleplerini en kısa sürede, seri hâlde mahkemeler aracılığıyla çözüme ulaştırabilirdiniz. Bu kadar güvenlik personeli istihdam edeceğinize bunların yerine hâkim, savcı istihdam eder, hem mahkemelerin iş yükünü hafifletir hem de işçiyi mağdur etmezdiniz.
Binbir emek, binbir cefayla burada insanın en kutsalı yani alın teri, emeği üzerinde konuşuyoruz. İşçi, alacağını, emeğinin hakkını işverenden alamamış, mahkemeye başvurmaya gelmiş, siz ona adliye kapısında bir daha işvereni adres gösteriyorsunuz, bir nevi işveren lehine işçiyi anlaşmaya mecbur bırakıyorsunuz. Bu tasarının özü, mantığı budur.
Netice itibarıyla, işçileri, hak taleplerine ilişkin bir problemi hızlı çözmek ile adil çözmek arasında bir tercihe zorlamaya kalkmayın. Bu, işçi açısından hakkından feragat edeceği bir duruma doğru gitmek mecburiyetinde bırakılmak olacaktır. Bu kadar fazla dosyanın ve bu kadar geciken adaletin sebebi gariban işçi değil, bunun sorumlusu öncelikle işveren, sonra bu sistemi denetlemeyen, sosyal devletin gereğini yerine getiremeyen devletindir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.