GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:3
Tarih:04.10.2017

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı'nın geneli hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün burada konuşacağımız yasa tasarısı şüphesiz işçi ve işveren açısından önemli değişikliklere yer vermekte ve bütünüyle bakıldığında da yargı açısından önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak katıldığımız noktalar var, katılmadığımız noktalar var; itirazlarımıza muhalefet şerhimizde kapsamlıca yer verdik, az önce geneli hakkında grubumuzun görüşünü ifade eden arkadaşımız da gerekçelerimizi açıkladı.

Ancak değerli milletvekilleri, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar itibarıyla biraz daha büyük resme bakılmasının ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bugün, toplumda adalet duygusuna, adalete duyulan güvenin âdeta yerlerde olduğunu söyleyebiliriz. Adalete duyulan güven belki de cumhuriyet tarihindeki en düşük seviyesinde. Bunu söylerken partizan bir değerlendirmeden bahsetmiyorum, toplumun değişik katmanlarından gelen tepkilere göre bu değerlendirmeyi yapıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, sağlıklı bir adalet kurumu demokratik bir devletin ana unsurlarından biridir. Aslında, adalet yoksa devlet de yoktur denebilir. Bunu el birliğiyle sağlamalıyız demek isterdim ancak ortada farklı bir problem var, bu problemle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, siz, iktidar partisi milletvekilleri olarak esasında, hiç kusura bakmayın, iktidar sizin elinizde değil, ortada bir iktidarsızlık problemi var. Bakın, ben bunu bazen bir müddet bir metafor olarak, bir kinaye olarak bu kürsüden kullandım ama artık süreç beni, benim bile takip etmekte zorlandığım bir hızla haklı çıkartıyor. Kurumsal olarak AKP, bir iktidarsızlığın değişmez adı olarak hak ettiği yerde köklenmeye çoktan başladı değerli arkadaşlar. Bakın, işten atılan başbakanlar ve bakanların ardından belediye başkanları da kovulmaya başlandı. (CHP sıralarından alkışlar) Neden kovulmaya başlandı? Çünkü sadece bir kişi istiyor, kovulmaya başlandı. Yıllarca övülen, desteklenen, allanıp pullanan isimler, bir gün ekran karşısına tıpkı Sayın Topbaş gibi geçiyor ve yutkuna yutkuna, kırık dökük birkaç cümleyle kıvrana kıvrana veda ediyor. Dahası, neden ayrıldıklarını değil de AKP'ye ve reislerine nasıl bağlı olduklarını anlatarak veda ediyorlar. Neden bu telaşın olduğunu, niye bu ifadelerle ayrıldıklarını düşünürsek aslında, ortada şöyle bir durum var arkadaşlar: Çünkü seçilmiş belediye başkanı bir soruşturmayla hesap vermek üzere ayrılmıyor görevden. Düzce Belediye Başkanı gibi partimizin yürüyüşünü sabote edip kentin sokaklarına gübre döktüğü için ya da kamu kaynaklarını lüks araba özlemi için kullandığından da gitmiyor yani saray talimatlarıyla kovulduğu için, sonrasından korkuyor belli ki. Belki işinden başka bir şeyi daha kaybetmek istemiyor, varsa itibarlarını muhafaza etmeye çalışıyorlar ve bu, işte demin bahsettiğim iktidarsızlığın hikâyesidir arkadaşlar. Aynı hikâye dünden beri 6 AKP'li belediye başkanı için de dillendiriliyor. Söylentiler doğru çıkarsa yine hızlı bir şekilde tezlerimizde haklı çıkmış olacağız fakat bu, sizlere eminim bir şey ifade etmiyordur ancak ne gübre ne Rabia heykeli kurtarmadı, kurtarmıyor hiç kimseyi; bunu da unutmayın arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi sizler için de var, gelin yol yakınken dönün. Biz, tek adam rejiminin namlusunun bir gün size döneceğini de buradan söylüyoruz. Bunları ifade ettiğimiz dönemden çok da fazla zaman geçmedi aslında, haklılığımız bir bir ortaya çıkıyor.

Bakın değerli milletvekilleri, diğer bir yandan, Maliye Bakanı canlı yayında "Yanlış anlaşıldı, yüzde 40 MTV zammı 2018'de yeni alınacak sıfır arabalar için geçerli." dedi, reklam arasında uyarıldı muhakkak "Ben yanlış biliyormuşum, MTV zammı tüm araçları kapsıyor." dedi. Akşamına, Bakanlar Kurulu zam oranının daha makul bir seviyeye çekileceğini ifade etti.

Şimdi, biz buradan ne anlıyoruz değerli milletvekilleri? Bakın, birbirimize dürüst olalım. Demek ki Bakan ya razı değil ya bu işin içinde değil ya da işin içindeymiş gibi görünmeye çalışıyor. Başbakanın "Bizim de burada iyi kötü bir işimiz var." diyerek şahane bir yüksek gönüllülükle itiraf ettiği durumda olduğu gibi, Bakan da iyi kötü işine tutunmaya çalışıyor. İşte bu iktidarsızlıktır arkadaşlar, bu bir tür vekâletler çağı, kendinden olanların dahi ötelendiği bir sultadır fakat sizler, söyledikleriniz ve savunduklarınızla sizi boşa düşüren bu sultadan rahatsız görünmüyorsunuz. Peki, bundan ne anlamalıyız? Ya çaresizsiniz ya da işin gayet içindesiniz, boşa düşmüyorsunuz, kasıtlı bir şekilde vatandaşı yok sayıyor, bizimle de alay ediyorsunuz. Fakat sizler söyledikleriniz ve savunduklarınızla sizi sürekli boşa düşüren bu sultadan rahatsız görünmemekle birlikte, ortaya şöyle bir durum çıkıyor arkadaşlar: Bakın, 16 Nisanda yapılan referandumu nasıl savundunuz? "Bölünme tehlikesi var." dediniz, "Beka sorunu var." dediniz, "Hızlı karar alınmasının önü açılmalı." diye ifade ettiniz çünkü burada, Mecliste çok konuşuyorduk, temel sorun buydu, istikrar sözü vardı, teröre çare sözü vardı, istihdam sözü vardı. Bunların hiçbiri olmadı arkadaşlar. Ne oldu? OHAL yerleşti, OHAL'le gelen yıkım hepinizin kanıksadığı ve hatta olumladığı bir hâl aldı. Gerçi yakın bir tarihte, bir bakanınız Türkiye'de aklı başında hiç kimsenin olağanüstü hâli savunmayacağını, istemeyeceğini ifade etti ama inanın, yakın zaman içerisinde onun da başına ne gelecek, merak ediyorum.

Şimdi, sizin kendi içinizde tutuştuğunuz iktidar mücadelesi, on beş yıllık iktidar mücadelesinin sonunda 15 Temmuz FETÖ darbesini yaşadık ve 15 Temmuz yıkımı başta olmak üzere iktidar ve güç istencinden başka hiçbir derdiniz olmadığını, ülkeyi içeride ve dışarıda ne hâle getirdiğinizi, iktidarsızlığınızın şahikasını gösteren bir dizi istatistikten bahsetmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, eğitim ve istihdam. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün eğitim raporuna göre Türkiye işsizlik ve eğitimsizlikte zirvede. 18-24 yaş grubundaki yaklaşık 13 milyon gencin üçte 1'inin boşta olduğu belirtilen raporda, 18-24 yaş grubundaki kadınların yüzde 40,5'i atıl diye gösterilmiş, yüzde 5,9'u işsiz olarak kaydedilmiş, erkeklerin yüzde 11,6'sı atıl, yüzde 8,1'i işsiz olarak kaydedilmiş. 15 yaşındaki gençler arasında zayıf okuryazarlık oranı OECD genelinde yüzde 22 olarak tespit edilirken Türkiye'de bu oran yüzde 40 seviyesinde. İyi Yaşam Endeksi'nde Türkiye eğitimde refah sıralamasında 10 üzerinden sıfır puanla Meksika'yla birlikte sonuncu sıradayız.

Değerli arkadaşlar, zamanı itibarıyla önemli gördüğüm birkaç noktadan bahsedeceğim, bütün bilgileri veremiyorum. Bakın, çocukta... UNICEF'in çocukların refah koşullarına yönelik 2017 raporuna göre Türkiye, 41 ülke arasında 36'ncı sıraya geriledi, eğitim kalitesi kategorisinde ise sonuncu sırada yer alıyor. Özgürlük Evi 2017 Dünyada Özgürlükler Raporu'na göre Türkiye, 15 puan birden kaybeden ülke olarak son on beş yılda özgürlüklerin en çok gerilediği 2'nci ülke konumunda, ilk sırada da Orta Afrika Cumhuriyeti geliyor. Yine aynı rapora göre Türkiye, siyasi haklar ve sivil özgürlükler açısından son bir sene içerisinde durumu en hızlı şekilde kötüye giden ülke pozisyonunda.

Değerli milletvekilleri, bakın, bunu çok daha çeşitlendirebiliriz, örneklendirebiliriz. Türkiye'nin en son yaşadığı 16 Nisan referandumunda da maalesef, bu Meclisin çıkardığı yasalar hiçe sayıldı ve YSK mühürsüz pusulaları geçerli sayarak milletin iradesini sakatladı. Şu an, aynı şekilde, uluslararası standartlar bakımından Türkiye'deki seçim de gözlem altında. "İleri demokrasi" vadederek geldiğiniz, "Erdemliler Hareketi", "Avrupa Birliği" diye halka sunduğunuz iktidar, ülkede kalkınmayı, özgürlüğü, barışı, adaleti getireceğiniz AKP iktidarı âdeta çökmüş, tuzla buz olmuş durumdadır arkadaşlar. Bu gerçeği görün.

Bu saatten sonra sizlerin yapabileceği şu arkadaşlar: Bakın, bu süreç gösteriyor ki belediye başkanlarıyla başladı, belediye başkanları görevden el çektiriliyor ama emin olun arkadaşlar, bu şekilde siz sessiz kaldığınız sürece siz de kullanılacaksınız ve zamanı geldiğinde siz de "Gerekeni yapın." denilerek kapının önüne konulacaksınız arkadaşlar.

Lütfen, halkın size verdiği yetkiye sahip çıkın, Meclisin iradesine sahip çıkın diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.