Konu: | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 3 |
Tarih: | 04.10.2017 |
HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 25 Eylülde Irak Kürdistan bölgesinde, federal bölgesinde yapılan referandumla ilgili görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Görüşlerimi mümkün olduğunca gayet sakin, saygılı ama sansürsüz bir şekilde sizlere anlatmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, bu referandumdan bir hafta öncesine kadar gayet sakin, eski tabirle, olayı uhulet ve suhuletle takip eden Türkiye'de, maalesef, siyasi iktidar son bir haftadan başlamak üzere ve bugüne kadar da gelen süreçte âdeta fırtınalar estirdi ve bu fırtına bugün itibarıyla bir kasırgaya dönüştü.
Şimdi, değerli arkadaşlar, dedim ya, sansürsüz konuşacağım; saygılı, sakin ama sansürsüz. Peki, bu fırtınanın, bu kasırganın, bu feryadın sebebi ne? Ve üstelik, Parlamentodaki bütün partiler, hiçbir konuda anlaşamayan partiler bu konuda anlaştılar, iktidarıyla muhalefetiyle. CHP adına konuşan bir arkadaşımız da "Yirmi dört saat bir süre verilsin." diyerek sürat rekoru kırdı bu konuda da, herkesin önüne geçti.
Değerli arkadaşlar, korku şu: Irak'ta bir Kürdistan devleti kurulursa bu, Suriye'nin de bir kısmını içine alır, bir müddet sonra da Türkiye bölünür. Yani işin özetinin özeti bu. Biz de Türkiye'de aklı başında bütün Türkler ve aklı başında bütün Kürtler feryat ederek şunu söylüyoruz: "Kardeşim, böyle bir korku yersiz." Yani yemin, nikâh, talak, söz, tarih, coğrafya neyi ortaya koyarsak koyalım maalesef bu algı değişmiyor. Peki, bu bin yıllık süre boyunca -bin yıllık tarihten bahsediyoruz- ne zaman Kürt bu coğrafyanın aleyhine bir tavır koydu, topyekûn halkı söylüyorum yani Malazgirt'ten tutun Kurtuluş Savaşı'na kadar, Sevr'e kadar? "Sevr'i yırttık." diyorsunuz. Arkadaşlar, Sevr'i Kürtler yırttı yani kimse kendine başka bir paye almasın. Kim yırttı? Seyit Abdülkadir yırttı, Bediüzzaman Saidi Nursi (Kürdî) yırttı ve Şeyh Sait Efendi yırttı ama bu Sevr Anlaşması'nı yırtanlar 1925'te Diyarbakır Meydanı'nda idam edildiler, karşılığı bu oldu. Yani eğer tarihle, belgelerle, evrakla konuşacaksak buyurun bunların tamamını konuşalım.
"Ya, bu Kürtler iyi, hoş, tamam, bölünmek istemiyorlar, 10 milyonu batıda yaşıyor -İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin Bursa- 2,5 milyon-3 milyon Kürt-Türk evliliği var -ben de dâhil, benim annem Türk, babaannem Arap, iki damadımdan biri Kastamonulu Türk, bütün aileler böyle- ama ya, bu Kürt çok iyi ama bunun aklına girerler, İngiltere, Almanya, Amerika, İran, İsrail gelir bunu kandırır, bu yine yarın bölünür." Ya, Kürt bu kadar ahmak mı? Hakaret ediyorsunuz, fakında değilsiniz. Halka güvenmiyorsunuz. Peki, güvenmediğiniz Kürtler size niye güvensin, niçin güvensin o zaman yani?
Gelelim şu an Irak meselesi üzerinde konuşalım, Suriye meselesi üzerinde konuşalım çünkü zamanım çok kısa yani saatlerce konuşabilecek elhamdülillah müktesebatım var bu konuda.
Bir diğer konu, diyorlar ki: "Efendim, Irak'ın toprak bütünlüğü." Peki, Allah'ınızı severseniz şu an Irak'ın toprak bütünlüğü var mı? Peki, Irak diye bir devlet tarihte var mı, Suriye diye bir devlet var mı? İşte Osmanlı coğrafyasından bir tasnife göre 38, bir tasnife göre 43, bir tasnife göre 52 devlet çıktı. Şu an Irak'ın toprak bütünlüğü diye bir şey var mı? Bağdat'taki Sünni Arap Şii Arap'la geçinemiyor; Telafer'deki Sünni Türkmen DAEŞ'i destekledi, Şii Türkmen'i vurdu, şu an Şii Türkmen Haşdi Şabi'yle beraber Sünni Türkmen'in üzerine gidiyor, böyle bir coğrafya.
Peki, bir projeniz var mı? Evet, Irak'ın toprak bütünlüğü olsun, Suriye'nin olsun, bütün bir Orta Doğu'nun olsun. Orta Doğu'da Avrupa Birliği gibi bir entegrasyon kurulsun. Ben hayatımı bu fikre adadım, bugün de aynı fikirdeyim fakat önünüzde bir realite var. Şu an Musul'da Haşdi Şabi var ve bir işgal kuvveti gibi Musul'da. Musul'un Arap'ı bunu kabullenmiyor, bu yönetimi kabul etmiyor. Peki, orada Türkmenler ne yapsın, Kürtler ne yapsın, Araplar ne yapsın? Gelin bir proje üzerinde konuşalım, bizim önümüzde nasıl bir senaryo var? Mesela Türkmenlerle ilgili de maalesef çok yanlış bir algı var: Evet, Türkmenler bin iki yüz senedir o coğrafyada yaşıyor, bin iki yüz sene. Harun Reşit zamanında önce köle olarak getirildiler, sonra asker olarak kullanıldılar, sonra da o coğrafyanın en yerli ve asli unsurlarından biri hâline geldiler, bin iki yüz sene. Hani Kerkük Türkmen şehri mi, Arap şehri mi, Kürt şehri mi, Keldanilerin mi, Nasturilerin mi? Yani bunun tapu kaydına giderseniz dört bin sene evvel Hammurabi'ye kadar gidiyor bu, Asurlulara kadar gidiyor, Keldanilere kadar gidiyor. Coğrafya herkesin coğrafyası ama Kürt'ün yoğunlukta olduğu yerler var, Arap'ın yoğunlukta olduğu yerler var, Türkmen'in yoğunlukta olduğu yerler var. Bugün Erbil'le Musul'un arası 85 kilometre, Kızılcahamam'dan yakın. Yani bilmeyenler için söylüyorum, coğrafyayı bilmeden konuşuyor millet. Kerkük ile Erbil'in arası 95 kilometre, Şereflikoçhisar'dan yakın, Çankırı'dan yakın. Peki bunlar nasıl bölünecek, nasıl ayrılacak? Burada bu dokuya uygun bir yeni projenin ortaya konulması lazım, Suriye için de bu böyle. Kürtlerin istediği şu: Türkiye'de birlikte bir demokratik cumhuriyet; bütün haklar, ana dilde eğitimden tutun Kürtçenin resmî dil olmasına kadar, siyasal yönetim, yerel yönetimlerin değişmesine kadar bir ortak cumhuriyet Türkiye'de. Kimsenin ayrılma, bölünme istediği yok ama mevcut şekilde yaşamak isteyen de yok. Irak'ta bir Kürdistan federal devleti, bu devletin içinde Musul da olsun, Kerkük de olsun. Kerkük de federal olsun. Yani, Sayın Abdullah'ın Gül'ün de bir beyanatı var, diyor ki: "Talabani'yle bu konuda anlaştık, konuştuk, o da aynı fikirdeydi, inşallah Kürtler de bu fikirdedir, bir özel statüsü olsun bu federal devletin içerisinde Kerkük'ün de." Ve Kerkük'te şu an öyle bir demografi var ki yüzde 60 Kürt var, yüzde 20-22 arası Türkmen var -geçen hafta oradaydım ben, bütün çarşı pazarını, sokağını defalarca gittim gezdim gördüm- ve yüzde 20 civarında da Arap ile Süryaniler var.
Şemseddin Sami'nin dün Meclis kütüphanesinden Kamus-ül Alam'ını aldım, 6 cilt, Osmanlıca, burada duruyor arkadaşlar, lütfen çıkın gidin bakın, telefonuma da çektim onu. 1896'da -Meclisteki kütüphanede olan- Şemsettin Sami'nin Kamus-ül Alam'ında diyor ki: "Kerkük, Kürdistan bölgesinin Musul vilayetinin bir sancağıdır." Aynen duruyor, buyurun burada Meclis. "30 bin şehir nüfusu vardır; kalesiyle, çarşısıyla, bedesteniyle. Bu 30 binin dörtte 3'ü Kürt'tür, dörtte 1'i Türkmen ve Arap'tır -aynen Şemsettin Sami'nin dediği- ve 462 Keldani vardır, 760 Yahudi vardır." Peki bu 462 Keldani Kerkük'te bir hak sahibi değil mi, dört bin senedir orada yaşıyor? Yani, bu şehir herkesin şehridir, bir kişi bile yaşıyorsa orada, bir kişi yani Türkmen yüzde 20 midir, 50 midir, 60 mıdır, 80 midir, bu boş bir tartışmadır. "Kürtler dışarıdan geldi." Ya, nereden geldi? Bugün Mardin'in içi Arapça konuşuyor, Mardin şehir merkezi, Siirt merkezi. Ama, şu an Siirt'in üçte 2'si... "Kürtler geldi, göç etti." Nereden? Karşıdaki köyden geldi. Antakya da öyle, Arapça konuşuyor, Türkçe konuşuyor.
Dolayısıyla, arkadaşlar, bir proje ortaya koymamız lazım, bir çözüm ortaya koymamız lazım. Ve bir Kürdistan kurulursa da dünya yıkılmaz. 7 tane Türk cumhuriyeti var; Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti, hepimizin cumhuriyeti. Dünya yıkılmaz yani. "Ben İran'la bir olayım, Haşdi Şabi'yle bir olayım, Bağdat'taki Şii ulusalcılığı yapan rejimle bir olayım, Beşar Esed'le bir olayım, Kürt'e karşı durayım." Bu bir şey getirmez, Kürt'le bir ol, bütün Orta Doğu'ya yayıl.
Bir Yavuz Sultan Selim'i okusun insanlar, bir İdrisi Bitlisi'yi okusun. Dört yüz sene bir özerk yönetim oldu Orta Doğu'da, dünya yıkılmadı. Ve biz maalesef bunları konuşacağımıza Sayın Selahattin Demirtaş bir yıldır cezaevinde, Meclis bu işlerle uğraşırken biz Edirne'ye gitmek zorunda kaldık. Çözüm, çözüm, çözüm ve Meclis araştırması...
Saygılar sunuyorum.
Keşke vaktim olsaydı da üç saat daha konuşsaydım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.