GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:3
Tarih:04.10.2017

CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partimizin önerisiyle ilgili, yine, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İç Tüzük değişikliğiyle Meclise yapılmış olan darbeyle muhalefetin kürsü süresi epey kısaltıldı. Söylenecek çok sorun var ama zaman yok. Aynı...

LEVENT GÖK (Ankara) - Selin Hanım, bir saniye, bir dakika.

Sayın Başkanım, arkadaşımın süresini yeniden başlatın lütfen. Şu tabloyu bir önleyin Sayın Başkan. Arkadaşımızın dikkati dağılıyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, biz dinliyoruz hanımefendiyi.

LEVENT GÖK (Ankara) - Biz de izleyemiyoruz. Ama lütfen, en azından konuşmacımıza bir saygı bekliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Gök, gerektiği zamanlarda sesle ilgili uyarıda bulunuyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) - Şu tabloyu bir önleyin Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Şu anda kürsüye o kadar yoğun bir ses gelmediği için uyarıda bulunmadım. Sayın arkadaşlarımız önerinizi değerlendirirler.

Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Sayek Böke.

LEVENT GÖK (Ankara) - Siz bir ikaz edin ama salona.

BAŞKAN - Sürenizi yeniden başlatacağım.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Evet, İç Tüzük'le Meclise yapılmış olan darbede muhalefetin kürsü süresi azaltıldı. Anlatacak çok sorun var ama zaman dar. Doğrusu, aynı cümleyi Türkiye ekonomisi için de sarf etmek mümkün. Anlatacak çok sorun var ama hakikaten Türkiye'nin artık zamanı dar.

Uzun süredir Türkiye'de kalkınmadan, gerçek bir büyümeden, istihdamdan söz etmek zaten mümkün değildi. Yaklaşık 6 milyon kişi işsiz. Enflasyon çift hanelerde sabitlendi, yüzde 11,2. Herhâlde bu gerçekler yeterince biliniyor ki dinleme ihtiyacı da duyulmuyor. Her 3 gençten birisi ne okulda ne çalışıyor. Varsa yoksa sarayın ekonomisi, varsa yoksa sarayın siyaseti.

Ekonominin gümbür gümbür çöktüğünü, büyük bir yoksulluğun, umutsuzluğun ve istikrarsızlığın var olduğunu her hatırlattığımızda iktidardan hep aynı hikâyeyi duyduk, o da şuydu: "Merak etmeyin, bütçe sağlam, mali disiplinden hiç vazgeçmiyoruz." deniyordu. Şimdi o mali disiplinin de var olan son kırıntılarını ortadan kaldıracak bütün adımlar atılıyor.

Üretmeye değil -asla böyle bir dert yok- birilerini beslemeye dayanan bir saray rant ekonomisi var ve "Hazıra dağ dayanmaz." misali, doğal olarak bütçe dengeleri de bozuluyor. Peki, bu durum nasıl ortaya çıktı? Vallaha, ekonomi yönetilmiyor. Zaten buradan açıkça görüyoruz. Uygulanan ekonomi politikaları bayağı palyatif, palyatif tedbirlerin ötesine geçmiyor. Ve bugün yaşanan kara tabloda, bu ekonomi politikasındaki bozukluğun ötesinde, yok edilmiş olan demokrasi, ortadan kaldırılmış olan hukuk düzeni, tek adam diktasının yarattığı keyfiyet ve bütün bunların ortaya çıkardığı maliyetin 80 milyonun omzuna yüklendiği bir Türkiye ekonomisi gerçeği ortaya çıkıyor. Şimdi, yine, bir kez daha, saray, kendi yarattığı bu ekonomik maliyetleri kendi üzerine almak yerine yine 80 milyonun sırtına yüklüyor. Yani iki önemli mesele var: Bir tanesi, saray rejimi demokrasiyi ve hukuku yok ettikçe ekonomi çöküyor. İkincisi, ekonomi çökerken açık bir sınıfsal siyasi tercih yapılıyor ve kısıtlı kaynaklar emekçinin cebinden alınıyor, yandaş sermayenin cebine konuyor. Ortaya çıkmış olan bu yıkım sürecini yine palyatif çözümlerle çözmek için gündeme bir torba yasa geldi. Bu torba yasa yine sarayı kurtarmak uğruna 80 milyonu yok ediyor.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Saraydan kastınız nedir?

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - 1) Bir yandan Meclisi hiçe sayan hukuksuz bir torba yasayla ek borçlanma yetkisi talep ediliyor. 2000'lerin başında bu ülkeye mali disiplini getirmiş olan yasal düzenlemeler tamamen ortadan kaldırılıyor. 80 milyonun vergisiyle toplanmış olan hazinenin bütçesinden, döndünüz, 53 milyarı aşan bir borçlanma yarattınız. Yetmedi, 37 milyar daha borç yaratmak istiyorsunuz. Üstelik bunu yaparken yine yasayı, yine Meclisi yok sayıyorsunuz.

2) 2000'lerin başında kurumsal reformlarla Merkez Bankası bağımsızlığı verilmişti. Bugün Merkez Bankası bağımsızlığını zaten ortadan kaldırdınız, şimdi Merkez Bankasının Denetim Kurulunu da kapatıyorsunuz. Çünkü bütün derdiniz kuralsız, denetimsiz iş yapmak.

3) Kendi yandaşlarınıza kaynak aktarmak adına "Varlık Fonu" denen bir ipotek fonu kurmuştunuz, bir paralel hazine olduğunu söylemiştik. Şimdi, o paralel hazine 80 milyonun vergisiyle oluşturulmuş olan gerçek hazineye resmen el koymak için yetki istiyor.

4) Zaten perişan olan vatandaşın cebine yeni vergilerle bir kez daha el atıyorsunuz, bir kez daha perişan etmek için adım atıyorsunuz. Motorlu taşıt vergisinde Bakanınızın bile bilmediği oranda bir artışı söylüyorsunuz, dar ve orta gelirli memurun, işçinin vergisini artırıyorsunuz ve bunlar da yetmiyormuş gibi dar ve orta gelirli sınıfın özgürlük peşinde olan gençlerinin kullandığı internete yeni vergiler getiriyorsunuz.

5) Kurduğunuz keyfî düzeni kalıcılaştıracak nice değişiklik yapıyorsunuz. Hepimizin ortak tarihi olan Saraçoğlu Mahallesi'ni satıyorsunuz. Kişisel verilerimizi işleyip paylaşma cüreti gösteriyorsunuz. Bu liste de uzun.

Ekonomi keyfiyet kaldırmaz, ekonomi kuralsızlıkla yönetilmez; ekonomi, kurumsal yapılar çökerse olduğu gibi çöker. Saray rejimi kendi varlığını sürdürmek için kendi yandaşlarının çarkını döndürmek zorunda hissediyor. Peki nasıl dönecek bu çark? Emekçinin cebine el atarak döndüreceğinizi düşünüyorsunuz. Tercihiniz açık: Bir yandan dolaylı vergiler ve gelir vergisinin orta sınıfları ilgilendiren kısmını artırıyorsunuz, öte yandan hiç utanmadan şirketlerin, yandaş şirketlerin vergi cezalarını sıfırlıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Efendim güzel gidiyor, beş dakika daha devam edebilir mi?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sayek Böke.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Bir dakika daha alabilir miyim?

BAŞKAN - Bir dakika daha verebilirim tamamlamanız için cümlenizi.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Dakikalar için yalvarıyoruz.

Bir yandan memura yok hükmünde zam vermek için sarı sendikalarla tiyatro oynadınız, öte yandan yandaş müteahhide ve danışmanlara ve o şirketlere milyonlarca lira aktarmaktan hiç utanmıyorsunuz. Açık bir siyasi tercih yapıyorsunuz, siyasi tercihiniz çok net: Emekçiden, emekliden, esnaftan, çiftçiden, ekmekten yana değil kendinizi ayakta tutmak için ihtiyaç duyduğunuz yandaş sermayeden yanasınız. Keyfiyetle, kuralsızlıkla ekonomi yürümez, demokrasi yoksa istikrar gelmez. İstikrar yoksa güven oluşmaz, güven yoksa kalkınma 80 milyon için olmaz. Tam da bu nedenle, özgürlük, demokrasi, laiklik mücadelesini eşitlik ve emek mücadelesinin merkezine koymaya devam edeceğiz ve biz halkla omuz omuza, mutlaka bu kurduğunuz düzeni değiştireceğiz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben de teşekkür ederim Sayın Sayek Böke.