| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 119 |
| Tarih: | 26.07.2017 |
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 14'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Lafı çok evirip çevirmeyeceğim. Benden önce konuşan bütün milletvekillerimizin de açıkça ifade ettiği gibi, bu getirilen tasarı muhalefeti susturmayı amaçlayan ve başka bir amacı ve hedefi olmayan bir tasarıdır. Getirilen bu İç Tüzük değişikliğiyle asıl yapılmak istenen muhalefetin Meclis çalışmalarına katılmasını engellemektir. Gazetecileri, insan hakları savunucularını hapse attınız, yetmedi; milletvekillerini tutukladınız, yetmedi; meydanları abluka altına aldınız, grevleri yasakladınız, yetmedi; şimdi sıra geldi Meclise. Bugün "millî irade" diye sokaklarda geziyorsunuz fakat millî iradenin temsilcisi olan Meclise darbe indiriyorsunuz. Sadece milletvekillerinin değil, milletin de sesini kısıtlıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, 14'üncü maddeyle, milletvekillerinin Genel Kurula çalışma düzenini ve huzuru bozucu döviz, pankart getirmesini yasaklıyorsunuz. Tamamen yoruma açık, belirsiz, keyfîliğe yol açacak bir hükümdür, bir uygulamadır. Şimdi, size soruyorum: Hangisi daha çok moralinizi bozacak? Bu mu daha çok sizi rahatsız etti, yoksa bu mu daha çok sizi rahatsız etti? Hangisi rahatsız etti daha çok sizi? Şimdi, desem ki bu resimde, elimdeki bu pankartta Genel Başkanınıza bir eleştiri var, eminim, hepiniz havaya zıplarsınız, "Bu bizi rahatsız ediyor." dersiniz ama aslında bundan yani yüz kırk gündür açlıkla direnen, onurlarıyla işlerini geri isteyen Nuriye ve Semih'ten rahatsız oldunuz. Burada ne yazdığını bulmayı da size bırakıyorum değerli arkadaşlar.
Teknolojiden, bilimden bahsediyorsunuz, yenilenmeden bahsediyorsunuz ama hem demokratik anlamda hem de teknolojik anlamda sadece bizleri geriye götürüyorsunuz arkadaşlar, sadece geriye. Ama biliyorum, korkuyorsunuz. Korkunuz o kadar büyük ki milletvekillerinin şu kürsüye getirdiği pankartlardan korkuyorsunuz çünkü istiyorsunuz ki muhalefet konuşmasın, gerçekleri millete göstermesin. Aslında korkmakta haklısınız, Fetullah Gülen'le boy boy, kol kola fotoğraflarınız bu Meclis kürsüsünde gösterildi, onun için korkuyorsunuz. İş cinayetlerine kurban edilen çocukların fotoğrafları bu kürsüden gösterildiği için korkuyorsunuz. Siz, öfkeli gençleriniz tarafından katledilen 9 yaşındaki Veysel'in fotoğrafından korkuyorsunuz.
Madem iki tane dövizden, iki tane pankarttan korkuyorsunuz, istiyorsanız bu kürsüden on dakika dahi tahammül edemediğiniz konuşmalarımızı Meclis başkan vekiline sunalım, eğer kendisi onay verirse milletin iradesine layık gördüğünüz dakika kısıtlamasıyla gerçekleştirelim.
Değerli milletvekilleri, bakın, hazır Hükûmet yetkilileri de buradayken kendilerine sormak istiyorum: Bugün milletvekillerinin konuşmalarını engelleyecek kadar sizi korkutan şey nedir? Ben size söyleyeyim, sizi korkutan şey adalet önünde hesap vermek. Çünkü, siz de biliyorsunuz ki Fetullah Gülen ve cemaati ne istediyse veren sizsiniz. "Türkçe sevgi dilidir, barış dilidir, Yunus'un dilidir, 'Aç herkese sineni aç, onun gibi ilaç.' diyen Hoca Efendinin dilidir." diyenleri başbakan yaptınız. "Bu yolu açan, bu ateşi yakan, bu fikri veren Muhterem Hoca Efendiye gönül dolusu sevgiler, saygılar gönderiyorum. Kendisine 'çete' diye hitap edilmesi büyük haksızlıktır, vicdansızlıktır." diyenleri Hükûmet sözcüsü yaptınız. (CHP sıralarından alkışlar) "Derin devlet harekete geçti, cemaati döverek, cemaate saldırarak Türkiye'nin değişim yönünü etkilemeye çalışıyorlar." diyenleri İçişleri Bakanı yaptınız. Ama unutmayın, "FETÖ'yle aynı dağın yeli, aynı bağın gülüyüz." diyen sizler gün gelecek adalet önünde hesap vereceksiniz. Siz, muhalefeti ne kadar susturmaya çalışsanız da adaletten kaçamayacaksınız. Gün gelecek elbet adalet tecelli edecek.
Sizlerin de defalarca atıfta bulunduğu Sezai Karakoç'un dizeleriyle bitirmek istiyorum sözlerimi: "Onlar sanıyorlar ki biz sussak mesele kalmayacak / Hâlbuki, biz sussak tarih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak."
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)