| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 119 |
| Tarih: | 26.07.2017 |
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Nedir İç Tüzük? İç Tüzük, kural koymanın kuralıdır. Modern toplumlar kurallarla yaşar; anayasalarla, yasalarla yaşar yani kurallar bunlardır. Bu kuralları nasıl koyacağımızı, nasıl belirleyeceğimizi de İç Tüzük belirler. Yani İç Tüzük'te anlaşamayan bir toplumun millet olması mümkün değildir.
Yani diyorsunuz ki: "Kuralı ben koyarım. Kuralın nasıl olacağını da ben belirlerim. İstediğim sürede konuşursun, istediğim kadar önerge verirsin." Buradan millet çıkmaz, buradan iç barış çıkmaz. "Televizyonlar göstermesin, gazeteler yazmasın, muhalefet konuşmasın, bir tek kişi konuşsun." Yani diyorsunuz ki "Türkiye'de olağanüstü hâl ilan ettik, yetmez, Mecliste olağanüstü hâl ilan ediyoruz."
Sayın milletvekilleri, siyasi rekabet savaş değildir, muhalefet de düşman değildir. Metal yorgunluğu sorununu muhalefeti susturarak değil, muhalefeti dinleyerek giderebilirsiniz. Kızmayın ama sonradan zengin olan birine benziyorsunuz. Çok güzel arabanız var, çok güzel eviniz var, bol sıfırlı paranız var, oyunuz da bizden çok ama bir şey eksik. O pahalı kıyafet üzerinize uymuyor, yakışmıyor, üstünüze oturmuyor çünkü estetik duygularınız gelişmemiş. Oyunuz çok, en fazla siz oy alıyorsunuz ama gerek içeride gerek dışarıda çok oy almanıza rağmen size "diktatör" diyorlar. Neden? Çünkü demokrasiye inanmıyorsunuz, çünkü demokrasiniz eksik ve sorunlu. Demokrasiyi parmakların parmaklara üstünlüğü olarak algılıyorsunuz. Sonra diyorsunuz ki "Siyasal olarak iktidarız ama sosyal ve kültürel olarak iktidar olamadık." Olamadınız, olamayacaksınız çünkü çağınıza uygun davranmıyorsunuz. Evrensel kuralları önemsemiyorsunuz. Hukuk devleti sizin için bir yük, hesap vermek ise zayıflık. Kamuda yükselmede adil olursanız kendinizi davaya ihanet etmiş olarak görüyorsunuz. Dış dünyada itibarı ise efelenmek sanıyorsunuz. Sözde Abdülhamid'i çok seviyorsunuz ama Abdülhamid'i hiç tanımıyorsunuz. Onun, çağının hangi bilgileriyle donatıldığını hiç kavramamışsınız. Mesela yaptığınız işlere bizi imrendirmiyorsunuz. Ben on beş yıldır bu Mecliste olan birisi olarak "Helal olsun şu AKP'ye, ne güzel düşünmüşler, ne güzel yapmışlar." diye içimden bile olsa bunu söyleyemiyorum. Size özenmiyorum, size gıpta etmiyorum, sizin yerinizde olmak istemiyorum.
Sadece çok para kazanan bir esnaf gibi çok oy alıyorsunuz. Yaptığınız hiçbir işte entelektüel bir bakış açısı yok. "Maltepe Meydanı'nda 170 bin kişi var." diyorsunuz. Bunu dediğinizde, sizin grubunuza bunu inandırabilirsiniz; İngiliz'e, Fransız'a, Alman'a nasıl inandıracaksınız? Uydudan görüyor o kaç kişi olduğunu. Herkesin bildiği bir büyüklüğü, bir sayıyı on kat, on beş kat küçülterek kendinizle niye dalga geçirtiyorsunuz? Yani bunu yaptığınızda, ölçülmesi yüzde 100'e yakın mümkün olan bir şeyi on kat, on beş kat küçülterek orada bile anlaşamazsak biz nerede anlaşacağız?
Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük'te sesimizi kısabilirsiniz, bunu AKP Grubuna anlatabilirsiniz, Avrupa Parlamentosuna nasıl anlatacaksınız? Anayasa'nın 96'ncı maddesi "Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan seçim dâhil bütün işler" diyor, altını özellikle çizmiş: "Bütün işlerde." 184 toplantıyı arıyor, 138'i arıyor, katılanların salt çoğunluğunu arıyor bütün işlerde. Sadece burayı bilemeyecek kadar bilgiden yoksun insanlara neden hukuk fakültesi diploması verirler, doğrusu şaşıyorum.
Ben muhalefetim. Bana Anayasa 96 hak vermiş, "184'ü ara." demiş, "138'i ara." demiş, "Buna bak, bunu kontrol et." demiş. Ben kontrol edeceğim. Sen 184'ü bulamıyorsan bu senin sorunun. Bana "Yoklama isteme." diyeceğine, 316 kişisin, sen salona gir. 316'dan 184 bulamayacaksın, 138 bulamayacaksın, benim elimden bu hakkı alacaksın; ayıp bu ayıp, ayıp, dünya bize güler.
Hızlı yasama kaliteli yasama değildir değerli arkadaşlarım. "Bakın, biz biliriz, muhalefet konuşmasın.", "Sizin aklınız bize lazım değil." Peki, siz burada bizi dinleseydiniz FETÖ için çıkardığınız o yasaların hiçbirini çıkarmazdınız. Özel yetkili mahkemeler, TÜBİTAK, Adli Tıp, TİB, 10 bin öğrencinin özel okullarda kaydı; bunların hepsini siz çıkardınız, bizi dinlemediniz. 2003'te daha gelir gelmez kamuda emeklilik yaşını 65'ten 61'e düşürdünüz. Neden? FETÖ'cüleri kadroya almak için. 111 bin kişi açıkta, bunların yaklaşık 100 bini sizin döneminizde işe girdi. Siz o kanunu 2003'te çıkardığınızda FETÖ'ye nasıl hizmet ettiğinizi görmediniz mi? TİB Yasası'nı çıkardınız, ben bu Meclisteydim, "Yapmayın, etmeyin." dedik; başkanından çaycısına bir kişi belirledi, sonra da TİB'e "pislik yuvası" dediniz. Pislik yuvasını siz kurdunuz. ÖYM'leri kurup FETÖ'ye teslim ettiniz, sonra kapattınız, "Görülmekte olan davalar devam eder." dediniz. Genelkurmay Başkanını FETÖ'ye teslim ettiniz. Kumpas davalarının FETÖ'cü hâkim ve savcıları için, onlar için yasa çıkardınız, Haberal yasasını çıkardınız. Haksız, hukuksuz tutuklamalar yapan hâkim ve savcılara "Tazminat davası açılamaz." dediniz. "TÜBİTAK Başkanını bir defaya mahsus Başbakan atar." diye 5 kere kanun çıkardınız; 5, 5. Yargıtaya FETÖ'cüleri doldurmak için daire sayısını, üye sayısını artırdınız, sonra da azalttınız. FETÖ için Anayasa yaptınız 2010'da. FETÖ sizi kandırdı, siz milleti kandırdınız, FETÖ'ye hizmet ettiniz. Araştırma önergelerimizi reddettiniz, hep aceleniz var; "Soma'yı araştıralım.", "Olmaz, kanun çıkaracağız.", "FETÖ okullarını araştıralım.", "Olmaz, acelemiz var." Memleketi 15 Temmuza böyle getirdiniz. Siz acele ederken memleket ecele gidiyordu.
Uzlaşma yerine dayatmayı seçtiniz. Müzakere yerine kandırılmayı tercih ettiniz. Ortak akıl yerine "Rabbim bizi affetsin." diye işin içinden çıkmaya kalktınız. Uzlaşmayla neler başarabileceğimizi söyleyeyim size. Biz bu Meclisten 1.535 maddelik kanun çıkardık. Hadi size sorayım: Şimdiden sonra bunları nasıl çıkaracaksınız? Bu İç Tüzük'ü biraz bilen birisi olarak söyleyeyim, şu anda sizi engelleyebileceğimiz on tane madde var, on tane var. Ne yaparsan yap, ne yaparsan yap yok bunun çözümü. Bunun çözümü uzlaşma. Döner dolaşır sıkıştık mı yaparız onu. Kediyi bile çok sıkıştırırsan tırmalar seni, üstüne atlar. Mantığınızı değiştirin değerli milletvekilleri.
Meclisi zayıflattınız, bütçe hakkını elinden aldınız, kanun yapma tekelini kaldırdınız; bunun çözümü dayatma değildir, bunun çözümü özgürlüktür, bunun çözümü demokrasidir, uzlaşmadır, ortak akıldır, evrensel değerlerdir. Meclisi iktidarın onay kurumuna dönüştürüp muhalefeti ortadan kaldırmamalısınız. Hak arayışlarına pranga vurmamalısınız. Demokrasi, iktidara ve muhalefete kendini halka anlatmak için eşit olanaklar sunan rejimdir. Bu uygulamalarla hangi çoğunluğu alırsanız alın meşru olamazsınız. Siz bu uygulamalarla yüzde 85 oy da alsanız dünyanın gözünde diktatör olursunuz, bizim gözümüzde diktatör olursunuz. Oysa meşruiyet önemlidir. Demokrasinin olmazsa olmazı meşruiyettir. Demokrasi ise karşılıklı sözlerle, karşılıklı tartışmayla, ortak akılla makulü bulma rejimidir. Muhalefete yasal mücadele yollarını kapatırsanız olmaz. Türkiye'nin dış dünyada büyük sorunları var. Türkiye içerisinde bölünürse, Türkiye içerisinde parçalanırsa, Türkiye içerisinde tartışmalı hâlde olursa dışarıdaki bu büyük sorunlarla baş edemez. Bunu yaptığınızda iç barışa darbe vurmuş olursunuz. Kenan Evren'in bile aklına gelmeyenler sizin aklınıza geldi. Bakın değerli arkadaşlarım, düşük profilli başbakan size yakışabilir ama düşük profilli Meclis Türkiye'ye yakışmaz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - "Kaset profilli" mi diyeceğiz o zaman biz de?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Başkan...
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika verebilir misiniz?
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen bir dakikada.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Başkalarına "Ne istediler de vermedik?" diyeceksiniz, sonra gelip giyotinle muhalefetin üstüne yürüyeceksiniz. İki yıl sonrasının kehanetini size söyleyeyim, iki yıl sonra bu Mecliste konuşulacakları ben size söyleyeyim, iki yıl sonra şu konuşma olacak: "Rabb'im bizi affetsin; FETÖ bizi kandırdı, APO bizi kandırdı, Esad bizi kandırdı, Bahçeli bizi kandırdı." diyecekler. (CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
Teşekkür ediyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)