Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 119 |
Tarih: | 26.07.2017 |
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, bir kişiye özel düzenlemeyle daha karşı karşıyayız. Gerçi bu İç Tüzük düzenlemelerinin neredeyse tamamı kişiye özel ve Anayasa'ya aykırı ama bir de şöyle bir yönü var: Milletvekillerine ayar vermeyi ve hizaya getirmeyi amaçlıyor. Fakat bu düzenleme özellikle tam adrese teslim bir düzenleme olmuş. Özellikle, Meclis Başkanının kendi isteğiyle fraktan kurtulma meselesi İç Tüzük düzenlemesi olarak karşımızda şu an. Bizim öncelikle anlayamadığımız şey, bütün gerekçenin her tarafında Meclisin daha etkin, şeffaf, verimli çalışması olarak sunulan İç Tüzük değişikliğinde bu maddenin yeri ne olacaktır yani bir şekilde bu düzenleme hayata geçerse Meclis nasıl daha etkin, daha verimli ve şeffaf çalışacak?
Değerli arkadaşlar, eğer 56'ncı madde değişecekse tek bir kişinin talebiyle değil, herkesin ve bütün partilerin görüşü alınarak değiştirilmeliydi. Daha doğrusu, biz İç Tüzük'te giyim kuşama dair bir düzenleme olmamasını savunuyoruz, böylesi daha yerinde olur, halkın vekâletini alan bireylerinin o saygınlığa mutlaka uygun da davranacağı varsayılmalıdır. Genel Kurulda da Meclisin her yerinde de kim ne giymiş, nasıl giymiş yazılı olarak düzenlenmemesi gerekiyor. Bu konunun önünün açılmasının bir istismara yol açmayacağını düşünüyorum ben.
Bir düşünün, öncelikle bir Hemşinli milletvekili arkadaşımızın kendi yöresel kıyafetleriyle Genel Kurula geldiğini varsayarsak bu görüntü asla Genel Kurulun saygınlığından bir şey düşürmez, tam aksine bu Parlamentonun özgürlükler hanesine, demokrasi hanesine bir artı kazandırır. Biz herkesin istediği gibi giyinmesini savunuyoruz.
Ben 56'ncı maddeye dair bir örnek vereceğim, gereksiz bir detay diyoruz çünkü biz. Bu maddenin varlığı nedeniyle 1973 yılında rahmetli Nermin Neftçi Meclis Başkan Vekili seçilince kürsüye koyu renk etek, ceket ve beyaz papyonla çıkmak zorunda kalmıştı. Cumhuriyet tarihinde hem de elli yıl sonrasında ilk defa bir kadın Meclis Başkan Vekili seçilmişti ama böylesi bir garip uygulamaya maruz kalmıştı.
Her ne kadar Sayın Şentop "Teamülleri kural hâline getiriyoruz." dese de teamül rejimi Parlamento hukukunun bir parçasıdır, bu teamüllere herkesin uyacağını düşünüyoruz.
Bizler demokrasimizin gelişmesinin şeklî şartlara değil, çoğulculuğa saygı duymaktan geçtiğine inanıyoruz. Bunun en güzel örneği, kurucu Meclisin 1920 yılında Ulus'taki eski Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde çektiği fotoğraftır örneğin. O fotoğraf karesine giren milletvekillerinin oluşturduğu, yazdığı Anayasa'nın özgürlükçü ruhuna bir daha ne yazık ki ulaşılamamıştır.
Dolayısıyla, "Kadın vekiller pantolon mu giymiş?" ya da "Meclis Başkanı frak mı giymiş, giymemiş mi?" tartışmaları yerine artık bu felsefeyi kurmanın, bu Meclisin böylesi bir felsefeye sahip olmasının yollarını aramalıyız diye düşünüyoruz.
1920 yılında çekilen o fotoğraf karesinde Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler vardı. Bugün hâlâ 1920 tarihli Meclis Türkiye tarihinin ön özgürlükçü Meclisi olarak kabul ediliyor çünkü onun kuruluşu, felsefesi ülkenin her bir rengini önemli ölçüde barındıran bir Meclisti ve ortak tarih, ortak acılar ve ortak mücadele sonucu kurulan Mecliste her mebus kendi kimliği ve en saygın görünümüyle ve ortaklaşma ruhuyla katılmışlardı. Birbirinden farklı olmanın bu ülkeye zenginlik kattığını düşünen insanlar vardı fakat bugün bu felsefeden kopmuş, tekçiliği amaç edinmiş bir siyasal iktidarın aykırı tek bir sese dahi tahammül edemediği bir Meclisle karşı karşıyayız.
Aslında, bu Meclisin esas derdi kıyafet değil, Meclis Başkanının tarafsızlığını sağlamak, Meclisin itibarını korumak, Meclis Başkanının görevini hakkıyla yerine getirmesi için garanti ve güvence sağlayan bir düzenlemeyi amaç edinmek olmalıdır. Meclis Başkanının bize göre şu an ilgilenmesi zorunlu olan en önemli görevi, bu Meclisteki tüm milletvekilleriyle aynı saygınlığa sahip olan ve şu anda cezaevlerinde tutsak edilen sayın milletvekillerinin haklarını korumak olmalıdır. Hâlen tutuklu olan milletvekilleri hakkında tek bir söz dahi etmemesi kabul edilemezdir.
Sayın Selahattin Demirtaş'ın da mektubuna bir an önce yanıt vermesini bekliyoruz ve bir an önce Sayın Meclis Başkanının "Milletvekillerinin yeri Meclistir." demesini bekliyoruz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.