GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:114
Tarih:19.07.2017

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde düşüncelerimi birazdan açıklayacağım ama ilke olarak bu önergeyi desteklediğimizi, lehine oy kullanacağımızı belirtmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta bütün basın-yayın sansürü nedeniyle yeterince yansımadığını bildiğimiz Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaş'ın mektubunu sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu mektup... AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın "Cumhurbaşkanı" sıfatıyla katıldığı G20 toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında Demirtaş için "terörist" "insanları öldürten kişi" gibi ifadeler kullandı. Demirtaş da bunun üzerine kendisine bir çağrı yaptı, aynen okuyorum:

"AKP Genel Başkanına Çağrı

Öncelikle, şahsımda milyonların iradesine yaptığın hakareti aynen iade ederim fakat başka bir açıdan da bu itirafın nedeniyle teşekkür etmek istiyorum. Bizimle ilgili "yargı" adı altında yürütülen sürecin yargıyla alakası olmadığını, kararın bizzat tarafından verildiğinin ispat külfetinden kurtardın bizi. Açık çağrı yapıyorum: Sekiz aydır emrindeki savcıların ve bazı hâkimlerin, 6-8 Ekim Kobani olayları için halkı sokağı yakıp yıkmaya çağırdığıma dair tek bir delil bulamadılar. Elinde böyle bir delil varsa çaresizlik içinde aleyhime delil arayan savcılarına teslim etmeni istiyorum.

Benim terörist olduğumu ve 54 kişiyi öldürttüğümü daha mahkemem başlamadan hüküm şeklinde ilan ederek bundan sonraki bütün yargılamaları anlamsız ve gereksiz kıldığın için sana şükranlarımı sunuyorum. Er veya geç hâkimlerinin karşısına çıkacağım. Orada kimin terörist kimin katil olduğu kamuoyu nezdinde netleşmiş olacaktır, ondan önce Hakk'ın nezdinde zaten her şey biliniyordur. Bu arada, Kobani olaylarında katledilen 54 yurttaşımızın 44'ü HDP'lidir. Kobani olaylarında insanlarımız sokakta katledilirken; Cizre'de, Sur'da şehirler yıkılırken, siviller katledilirken 15 Temmuzda darbeye kalkışanlar vali, komutan, emniyet müdürü, savcı, hâkim olarak görevdeydiler. Bu kişilerin 15 Temmuz darbe girişiminin içinde olduklarını ve yüzlerce sivil yurttaşı acımasızca katlettiklerini görüyor olmana rağmen, 6-8 Ekim katliam ve provokasyonlarında payları olup olmadığını soruşturmak yerine, bütün suçu benim üstüme yıkarak siyasi bir rakibinden intikam alma basitliğine düşüyor olman tam bir gaflettir.

Ülkede yaşanan her olayın birinci derecede siyasi sorumlusu on beş yıldır ülkeyi yönetiyor olduğun için öncelikle sensin. Bunu unutturmaya çalışma gayretlerin gözümüzden kaçmıyor. Dört duvar arasında olmama rağmen, panik hâlinde bana haksızca saldırıyor olman mertlikten uzak bir tutumdur. Bilmeni isterim ki Allah'tan başka kimseden korkum yoktur. Ne senden ne de emrindeki zulüm uygulayıcılarından merhamet dilenmek gibi bir ucuzluğa düşmeyeceğim. Ömrümün geri kalanını hapiste geçireceğimi bilsem de onursuzluğu ve teslimiyeti asla kabul etmeyeceğim. HDP ve HDP'nin bütün dostlarıyla birlikte içeride ve dışarıda faşizme karşı direneceğiz ve tarihsel olarak emin ol ki biz kazanacağız. F tipi bir hücrede olsam da vicdanım rahat, korkusuz ve mutlu olduğumu bilmeni isterim. Bu yüzden benim için endişelenme lütfen.

Selahattin Demirtaş

Halkların Demokratik Partisi

Eş Genel Başkanı"

Bir bölümü tekrarlamak istiyorum değerli milletvekilleri, Demirtaş Erdoğan'a diyor ki: "Sekiz aydır emrindeki savcıların ve bazı hâkimlerin, 6-8 Ekim Kobani olayları için halkı sokağı yakıp yıkmaya çağırdığıma dair tek bir delil bulamadılar. Elinde böyle bir delil varsa çaresizlik içinde aleyhime delil arayan savcılarına teslim etmeni istiyorum." Açıkça gördüğünüz üzere, Demirtaş açıkça diyor ki: "Varsa bir delil bunu savcılarına teslim et." Ve aradan bir hafta geçti, bu mektup kamuoyunda açıklandıktan sonra bir hafta geçti. Kaç gün geçti hiç önemli değil ama geçen süre zarfında ne bir belge ne bir delil açıklandı. Savcılığa, soruşturma makamına ya da kovuşturma makamına hiçbir delil sunulmadı çünkü öyle bir delil yoktur. "Çıkıp açıkla." diyoruz biz de Erdoğan'a. Nasıl bir arka planla, hangi delille, hangi hakla ve hangi hadle bir partinin eş genel başkanına "terörist" diyebiliyorsun? Açıklamazsan iftiracısın, yalancısın. Biz ispata davet ediyoruz.

Şimdi, Kobani olaylarına ilişkin şu ana kadar iki tane dosya var: Biri Yasin Börü dosyası, biri de Şehriban Sertkal dosyası; biri Antep'te, biri Ankara'da. 11 milletvekilimiz tarafından araştırma önergesi verildi, onlarca soru önergesi verildi. Kobani olaylarını Meclis çatısı altında araştırmak için bütün gücümüzle, gayretimizle çaba sarf ettik ama gelinen aşamada bundan nemalanma, siyaseten kârlı çıkma hesapları yapılıyor. Geçen hafta yine Erdoğan şöyle bir açıklama yaptı: "53 Kürt kardeşim 83 milletvekili kazandıktan sonra öldürüldüler." dedi. Tarihi de bilmiyor, zamanı da karıştırdı. Kobani olayları 2014 yılındaydı, biz 80 milletvekilini 7 Haziranda çıkardık. Her şey kafasında allak bullak olmuş durumda. Bu nedenle gerçekten, bu seçimden önce olması meselesini bile hatırlamadığını biliyoruz.

Erdoğan'ın Demirtaş'a yönelik suçlamaları aslında bir suçluluk psikolojisidir, cezadan kurtulmak içindir çünkü orada öldürülen vatandaşlardan siyasi olarak ve Anayasa'mıza göre siyasi iktidar sorumludur. Halkların Demokratik Partisinin tek bir dahli varsa o ölümlerde, biz bunun hesabını zaten verirdik, bugüne kadar kırk kere bu meselede soruşturma ve kovuşturma yapılırdı. Ama bizzat bir ülkenin, hem AKP'nin Genel Başkanı hem Cumhurbaşkanı sıfatıyla çıkıp daha yargı karar vermeden, daha Demirtaş mahkemeye çıkmadan, daha bu konuda beyanda bulunmadan suçlu ilan edip, mahkûmiyet kararını verip ilan etmesi kabul edilemezdir en hafif deyimiyle. Bu kararı Erdoğan mı vermiştir; hangi delillerle vermiştir, hangi yargı yerine geçmiştir?

Ankara Ağır Ceza Mahkemesine eş başkanımız çıkarılmak istendi. 4 Kasımdan beri, hatta 20 Mayıstan beri "HDP'li milletvekilleri yargıdan kaçıyor." diye propaganda yapılıyor. Şimdi, yargı karşısına çıkmak istiyor, eş başkanımız dilekçe veriyor "Bütün dava duruşmalarına çıkmak istiyorum." diye, diğer milletvekillerimiz de "SEGBİS'te savunma yapmayacağız." diyorlar; milletvekillerimizi mahkeme karşısına çıkarmıyorlar. Biz de şimdi kendilerine diyoruz: Mahkeme karşısında Demirtaş'ın gerçekleri açıklayacağını bildiğiniz için mi korkuyorsunuz? Niye kelepçe dayatmasında bulunuyorsunuz? Siyasi etikle, hukukla bağdaşır mı? Ceza İnfaz Kanunu'nda bile kelepçe takılmasının koşulları bellidir. Bir milletvekiline kelepçe takılma cüreti, ona oy veren 6 milyon insanın bileğine kelepçe takmaktır aslında. Bu nedenle, eş başkanımızın taleplerinin de gerçekten yerine getirilmesi, mahkemeye çıkma talebinin karşılanması siyasi olarak, hukuki olarak, etik olarak, hangi dilden söylersek söyleyelim mecburidir. Demirtaş, Erdoğan'ın rakibidir, onun karşısında Cumhurbaşkanı adayı olmuştur. Şimdi cezaevinde dört duvar arasındayken kendisine haricen "terörist" demesi asla ve asla halk tarafından, Türkiye yurttaşları ve dünya kamuoyu tarafından normal karşılanmaz.

Üzülerek belirtiyorum ki Sayın Erdem, önergeye sıra kalmadı ama siz çok iyi bir konuşma yapmıştınız -aslında notlarım da var- önergeyi desteklediğimizi söyleyerek teşekkür ediyorum.

Sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.