| Konu: | Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 18.07.2017 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle 2577 sayılı Kanun'un 52'nci maddesine (3)'üncü fıkradan sonra gelmek üzere "Temyiz ve istinaf incelemesi sırasında yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar kesindir." şeklinde (4)'üncü fıkra eklenmekte.
Şimdi, bu düzenlemeyle yürütmenin durdurulmasına ilişkin dava ve taleplerde hak arama yolu engellenmekte ve birinci derece mahkemelerce verilen yürütmenin durdurulması taleplerinin reddine dair kararların bölge idare mahkemelerine istinaf yargı yolu son itiraz mercisi olarak kabul edilmekte, Danıştaya temyiz yolu kapatılmaktadır. İdari yargıda istisnai ve tedbir niteliğinde olan yürütmenin durdurulması kararlarında amaç telafisi imkânsız zararların doğmasını engellemektir. İdarenin hukuka aykırı eylem ve işlemlerinin önünü almak ve evrensel bir hukuk ilkesi olarak bireyi güçlü olan devlete ve idareye karşı korumaktır esas olan. Dolayısıyla yurttaşların hak arama yolunun, yürütmenin durdurulması kararlarına ilişkin davalarda diğer idari davalardan ayrık, istisnai bir hâl olarak en üst idari yargı mercisi olan Danıştay incelemesine kadar açık tutulması demokratik, özgürlükçü hukuk anlayışının gereğidir. Yeni düzenlemeyle bölge idare mahkemelerince yürütmenin durdurulması istemlerinde verilen kararların kesin olarak kabul edilip temyiz yolunun kapatılması, kişi hak ve özgürlüklerini ve hak arama yolunu engelleyen bu düzenleme Anayasa ve evrensel hukuk kurallarına aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, birey aslında hukukta idareye karşı korunmalıdır çünkü idare güçlü olandır, idare sorumluluğu olandır yani önleme yükümlülüğü olandır. Herhangi bir olayda, işte, mahallenizde açılan bir çukurda, örneğin arkadaşımın kızı Şule İdil Dere'nin İstanbul Yoğurtçu Parkı'nda öldürüldüğü gibi... Buna "iş kazası" mı diyorsunuz, "iş cinayeti" mi diyorsunuz bilemiyorum ama kendisi normal parkta gezen ve yürümekte olduğu yolda -yürürken sadece- bir iş makinesi tarafından öldürülen bir gencecik kızdan bahsediyoruz. Şimdi onunla ilgili olarak, örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi sorumluları yargılanmayacakmış, onlara soruşturma açılması izni verilmemiş. İşte, aslında kastettiğimiz budur. İdare güçlüdür, idare kendini koruyabilir ama birey kendini koruyamaz. Bu nedenle işte, yürütmenin durdurulması kararlarında da başka olaylarda da bireyin idareye karşı korunması lazım. Bunun için bireyi en fazla güçlendirecek hükümlerin, tedbirlerin alınması ve uygulanması lazım.
O nedenle, bu madde hakikaten yürütmenin durdurulmasını kesin orada bir hüküm olarak kabul etmekle, bu kararların kesin olduğunu ifade etmekle yapılabilecek hataların önünü de kapatmaktadır. Çünkü diğer yandan baktığınızda, yargılama faaliyeti hataya en fazla açık olan faaliyetlerden bir tanesidir. Yargılama faaliyeti öyle hiç hata yapılmayan ve insan hayatına çok fazla değer verilen, çok incelikle yürütülen bir faaliyet değildir. Bugün hâkimlerin yükü, mahkemelerin yükü düşünüldüğünde de zaten, sadece bu yük açısından baktığımızda bile hataların ne kadar fazla olabileceğini görmemiz mümkündür. Bu nedenle, bizim yargı yollarını, denetim yollarını azaltmak yerine, aksine çoğaltmamız ve aslında daha fazla denetimi sağlamamız gerekir. Bunun bir daha düşünülmesi ve bu maddenin çıkarılması gerekir.
Biz neden idam cezasına karşıyız? Çünkü idam cezası da birçok başka ceza gibi aslında, hatta onlara benzemeyecek bir biçimde telafisi mümkün olmayan bir cezadır. Benim ceza hukuku hocam "İdam cezası, devletin taammüden adam öldürmesidir." derdi. Evet, bunun telafisi yoktur, bu nedenle idam cezasına da karşıyız ve her durumda -dediğim gibi- idarenin denetiminin artırılması ve bireyin güçlendirilmesi gerek.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.