Konu: | Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 113 |
Tarih: | 18.07.2017 |
MİZGİN IRGAT (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrardan saygıyla selamlıyorum.
490 sıra sayılı Tasarı'nın 7'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Evet, aslında, yasama, yürütme, yargının ilişkisi, yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı ta hukuk fakültelerinden itibaren öğretilen, yazılan, çizilen, kararlarda geçen, edebiyata konu olan bir konu iken uygulamada ise maalesef, hele hele bu süreçte, bunun aslında böyle olmadığı, çoğu defa bunların yer değiştirdiği bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor. Dünya hukuk sistemlerine baktığımızda, her zaman yasama, yürütmenin birlikte veya ayrı olması durumu tartışılırken, mutlak surette ayrı olan yargı ayağı olması gerekirken, maalesef bugün Türkiye'de, şu an tartıştığımız bu sistemde, tam aksine, yasamanın, yürütmenin, yargının hep birlikte aynı sistem çatısı altında birleştirildiği ve siyasi anlamda da bir emir-talimat sisteminde yürürlüğe konulmaya çalışıldığı çok açıktır.
Şimdi, biz yargıyı konuşursak aslında değil beş dakika, gün boyunca tartışmamız gerekiyor. Çünkü hukuka aykırı tutuklanmalardan, gözaltılarından tutalım, cezaevlerinde yaşanan sıkıntılara kadar sayısız konuşacağımız konu var. Az önce de söyledim, şu anda yargılanmayı... İddianamesi hazırlanmamış, hâkim karşısına çıkma hakkı olan evrensel bir hukukun kriterinin uygulanmadığı sayısız insanlar var. Özellikle Bitlis'te bizim belediye eş başkanlarımız kayyum atandıktan sonra, hepinizin bildiği üzere, cezaevlerine gönderildiler. Onlar hakkında aylardır düzenlenmeyen bir iddianame süreci var. Delil yok ise bu kişileri neden tutukladınız? Tutukladıysanız, deliliniz var ki tutukladınız? Neden yargı karşısına çıkartmayıp istinaf mahkemesinde kısa sürede onayladığınız kararlar gibi bu yargılamaları da sonuçlandırmıyorsunuz?
Diğer taraftan, cezaevlerinde özellikle Bakırköy L Tipi Cezaevinde tarafımıza ulaşan bir durum var. Fatma Tokmak yıllardır orada hükümlü olarak bulunan bir hasta, kalp hastası. Cezaevi doktoru yeni atandığı için kendisinin yıllardır kullandığı iğneleri yazmamış ve kendisine verilmemiştir. Vücudundaki kan pıhtılaştığı için, vücudundaki bu pıhtılaşma kendisi açısından büyük risk taşımış, bu defa farklı bir iğneyle kendisi güya tedavi altına alınmaya çalışılmış fakat kanama devam ettiği için, kendi ilacı verilmediği için şu anda günlerdir kanaması durdurulamıyor ve kendisi o kadar hâlsiz düşmüş ki avukatının yanına ziyarete dahi gelemiyor. Şimdi, böylesi hukuksuzluklar... Bu doktor hakkında şu anda hiçbir işlem de yapılmamış durumda. Neden bu ilacını vermedi, neden yanlış tedavi uyguladı? Yani bu kişi hükümlü diye insan hak ve hukukundan mahrum mu yaşayacak? Biz yasalarımıza yazmıyor muyuz? "İnsan hak ve hukukuna saygılı, yaşam hakkını koruyan, sosyal hukuk devleti" nerede yazılıyor? Anayasal bir hak olan sağlık hakkını, insan hukukuna yaraşır bir ortamda yaşama hakkını neden bu kadar kolay göz ardı ediyoruz? Bir insanı tutuklamak, cezaevine atmak, ailesinden uzakta normal yaşamdan koparmak bu ülkede neden bu kadar kolay? Bunu sorarım. En son tedbir olan tutuklamanın hiçbir şekilde başka türlü yargılamanın, mahkeme önüne çıkartmanın imkânsız olduğu bir noktada tutuklama kararı verilmesi gerekirken neden en başta tutuklama? Demek ki yargının siyasallaştığı, yargının araçsallaştığı bir süreci yaşıyoruz. Bunun da çözümü böylesi yasa tasarılarıyla değil, HSK'nın gücünü, yetkisini artırarak değil, kurulun yetkisini tek başkanda toplayarak değil; gerçek anlamda yargıçların tarafsız ve bağımsız karar verme gücünü ve cesaretini onlara vermektir, yürütme olarak yargıyı bağımsız kılmaktır. Politikalarınızda neye işlerseniz işleyin, neye karar verirseniz verin ama yargıçların haksız, hukuksuz kararlar değil, kendi hür iradesiyle karar vermesinin zeminini mutlak surette sağlamak durumundayız. Hukuk devleti olmanın gerekçesi, hukuk devleti olmanın karşılığı bu olmalıdır.
Bu temelde biz 7'nci maddenin de tasarıdan çıkartılmasını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) - ...ve tasarının bir bütün geri çekilmesini talep ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Irgat.