GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:112
Tarih:17.07.2017

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 490 sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

15 Temmuz 2016'daki hain kalkışmanın birinci yılında, darbe girişiminin Türk devletinin işgaline ve Türk demokrasinin hançerlenmesine yönelik bir ihanet ve acımasız bir terör saldırısı olduğunu unutmadık, unutmayacağız. Meşum gecede gazilik ve şehitlik mertebesine erişenleri minnetle anıyor, Cenab-ı Allah'tan şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifa diliyorum. Tüm siyasi ve ideolojik kaygılardan azade, sadece demokrasinin yaşatılması ve millet iradesinin üstün tutulması için FETÖ mensubu teröristlerle canı pahasına mücadele eden vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. 15 Temmuz tüm dünyaya göstermiştir ki hiçbir ihanet odağı ayağa kalkan millî ruh ve demokrasi inancımız karşısında duramayacaktır.

Öte yandan, terörle mücadele sırasında, maalesef, şehitlerimiz gelmeye devam etmektedir. Subay, astsubay, uzman erbaş, polis, öğretmen ve güvenlik korucusu kahramanlar ülkemizin her köşesinde Hakk'a uğurlanmaya devam etmektedir. Türkiye birlik, bütünlük ve bekayla ilgili kritik süreçlerden geçerken bir yandan başta FETÖ ve PKK olmak üzere tüm terör örgütlerine, diğer yandan da Türkiye karşıtı lobi faaliyetlerine ve çeşitli ülkelerin hasmane tutumlarına karşı mücadele etmektedir. Bu vesileyle, tüm güvenlik mensuplarımıza başarılar dilerken Milliyetçi Hareket Partisi olarak onların yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, bu kutlu mücadelede Rahmetirahman'a kavuşan tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza ve gazilerimize acil şifalar ve sağlıklı ömür diliyorum. Ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki her türlü emperyalist hesaplara rağmen Türk milleti yenilmeyecek; Türkiye, ülkesi ve milletiyle bir bütün olarak ilelebet yaşayacaktır.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi adaleti temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temeli olarak görmektedir. Bu sebeple yargının bütün vatandaşlarımız açısından tereddütsüz güvenilebilecek bir yapıda olması olmazsa olmazımızdır. Bize göre adalete güven ancak ve ancak yargı sisteminin etkin, erişilebilir, adil ve tarafsız olması hâlinde temin edilebilecektir. Bu çerçevede, her şeyden önce, yargıya ilişkin hukuki, beşeri, fiziki ve teknolojik kapasitenin geliştirilmesi şarttır. Çeşitli güç unsurlarının hukuk devleti kurallarına göre sınırlandırılması suretiyle güçlünün değil haklının korunmasının yanı sıra toplumsal ahengin ve huzurun tesis edilmesi kuşkusuz devletin temel görevleri arasındadır. Bu kapsamda, insanlarımızın adaletli ve hakkaniyetli bir sosyal düzen içerisinde yaşamasını, hukukun üstünlüğü prensibinin hâkim kılınmasını ve temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını sağlayacak tedbirlerin tam manasıyla hayata geçirilmesi de hayati önemdedir.

Bilindiği üzere, kişi hürriyetlerinin daha korunaklı hâle getirilmesi amacıyla bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri faaliyete geçirilmiştir. Bölge adliye mahkemelerinin kurulması ve istinaf kanun yolunun yürürlüğü birçok defa ertelenmiş, 7/11/2015 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 187 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kararı sonrasında bölge adliye mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamış, bu şekilde iki dereceli olan yargı sistemimiz üç dereceli hâle gelmiştir.

5235 sayılı Yasa'nın genel gerekçesinde de ifade edildiği üzere, söz konusu mahkemelerin kuruluş amacı Yargıtayın içtihat mahkemesi olma niteliğinin korunması, yargılamanın güvenli ve hızlı sonuçlandırılması ve ilk derece mahkemelerinin etkin, verimli ve güvenli çalışmasını sağlamaktır. Ancak görüşmekte olduğumuz tasarının konusunu teşkil eden bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete başladığı tarihten bugüne kadar geçen sürede gerek usul hükümlerinin uygulanmasından gerekse de teşkilatlanmadan kaynaklanan bazı aksaklıklarla karşı karşıya kalındığı bilinmektedir. Bu eksikliklerin giderilmesi için uygulamada karşılaşılan sorunlar da dikkate alınarak ilgili kanun ve kanunlarda değişiklik yapılması doğaldır ve de gereklidir. Söz konusu Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nda bazı sorunların giderilmesi ve birtakım yeni mekanizmaların getirilmesi bakımından uygun görüp desteklediğimiz hükümler yer aldığı gibi, uygulamada sıkıntılara sebep olabilecek hükümler de bulunmaktadır. Ayrıca, uygulamadan kaynaklı bazı önemli sorunlar da tasarının konusu olduğu hâlde gündeme getirilmemiştir. Filhakika yapılan düzenlemeyle mevcut sorunların veya sorunlu alanların tamamıyla çözüldüğünü söyleyebilmek mümkün değildir. Esasen böylesi bir düzenleme yapılırken daha şümullü, uygulayıcılarla daha fazla istişare ederek sorunları bütünüyle değerlendiren, adaletin hızlı ve adil tesisine katkı sunabilecek düzenlemelerin de ele alınması yararlı olurdu. Ancak böyle bir bakış açısını bu tasarıda göremediğimizi ifade etmek istiyorum.

Gerek alt komisyon gerek ana komisyon çalışmaları sırasında itiraz konusu bazı hususların genel eğilim doğrultusunda değiştirilmiş veya düzeltilmiş olması kuşkusuz katılımcılık ve yasama kalitesi bakımından yerinde olmuştur. Tasarının ilk hâlinde yer aldığı hâlde özellikle yürütmeyi durdurma kararlarıyla ilgili olmak üzere adaletin tesisine katkı vermeyeceği, adil yargılanmayı haleldar endişesi barındıran hususların alt komisyon ve komisyon çalışmaları sırasından tasarı metninden çıkarılması da olumlu olmuştur. Öngörülen düzenlemelerin bazılarının yargılamanın basitliği ve hızlı yargılama bağlamında usul ekonomisi ilkesine uygun olduğuna şüphe yoktur. Bazı düzenlemelerin ise modern hukuk sistemleri ve öğretisinde kutsal kabul edilen savunma hakkı ve bu bağlamda avukatlık mesleğinin temel ilke ve esasları çerçevesinde olması gereken hukuktan uzaklaşılan bir mahiyet taşıdığı, dolayısıyla amaçsal bazı eksiklikler barındırdığı görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla bölge adliye mahkemelerindeki başkanlar kurulu, hukuk daireleri başkanlar kurulu ve ceza daireleri başkan kurulu olarak ikiye ayrılmaktadır. Özellikle daire sayısı yüksek olan İstanbul ve Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri bakımından bu değişikliğin iş bölümü ve uzmanlaşma yönüyle mahkemelerin iş ve işlemlerinin hızlandırılmasına katkı verebileceğini değerlendiriyoruz. Öte yandan, mahkeme başkanlarının görevleri artırılmakla birlikte, yargıya ilişkin düzenlemelerde tabii hâkim ilkesi bakımından tartışmalara yol açabilecek ve "Davaya göre hâkim atandı." mülahazalarını gündeme getirecek yaklaşımların adaletin tesisine hizmet etmeyeceği açıktır. Bu sebeple, tasarının ilk hâlinde yer alan, herhangi bir dairenin hukuki ya da fiilî sebeplerle toplanamadığı durumlarda mahkeme başkanının takdirine göre istediği üyeyi ataması gibi yaklaşımları doğru bulmadığımızı bu çerçevede belirtmek istiyorum. Önemli olan, dairelerin toplanmasına engel teşkil eden sistemdeki unsurların belirlenip giderilmesi suretiyle dairelerdeki işleyişin aksamasına engel olmaktır. Bu doğrultuda, yargıya güveni sarsacak arızalı girişimlerin sisteme kalıcı çözümler getirmeyeceği düşüncesindeyiz. Bölge idare mahkemesi başkanlar kuruluna ait olan hukuki veya fiilî nedenlerle bir dairenin kendi üyeleriyle toplanamadığı hâllerde ilgisine göre diğer dairelerden üye görevlendirmek yetkisinin bölge idare mahkemesi başkanına verilmesi bazı kaygılara yol açmaktadır. Esasen, böyle bir kararın kim tarafından verildiğinin yanında, kuşkusuz ki, objektif kriterler esas alınarak verilip verilmediği önemlidir. Bu sebeple, görevlendirmeye ilişkin kararın kıdem ve sıraya göre verilmesi yönünde Komisyonda değişiklik yapılmış olması yerinde olmuştur. Yine de bu yetkinin kıdem ve sıra kriteriyle birlikte başkanlar kurulunca kullanılmasının yargıya güven bakımından daha doğru olduğu kanaatindeyiz. Bu doğrultuda, belirlenen kriterin, anılan yetkinin Başkanlar Kurulundan alınıp mahkeme başkanına verilmesi için yeterli olmadığını düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin, ilk derece mahkemesi kararlarındaki bazı hata ve eksiklikleri düzelterek istinaf talebini reddedebileceği hususlar genişletilmektedir. Bu genişlemenin, Yargıtay ceza dairesinin temyiz kanun yolunda düzeltme yetkisiyle paralel şekilde ve iş yükünü azaltma amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, esaslı bir genişletme yapılmadığından mevcut sıkıntıların yine devam edebileceği endişesini taşıyoruz. Zira, mevcut iş yükü ve personelle ceza dairelerinin şu anda bile iş yüklerinin altından kalkmakta zorlandığı ifade edilmektedir.

Öte yandan, bir sınırlandırma olmaması hâlinde, istinaf mahkemelerinin de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Genel Kurulunun itirazlar sebebiyle karşı karşıya kaldığı tıkanma durumuyla kısa sürede karşılaşılabilmesi de ihtimal dahilindedir.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280'inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, hukuka aykırılığın düzeltilerek esastan reddine karar verilebileceği durumların genişletilmesini olumlu bulmakla birlikte, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280'inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin "Dosyada herhangi bir eksiklik bulunmayıp suçun yanlış nitelendirilmesi dışında, hükümdeki hukuka aykırılık ve hatanın düzeltilmesinin mümkün olduğu hâllerde hükmü düzelterek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verileceği ve hükmün, cezayı artıran nedenle ilgili sanığın ilk derece mahkemesinde savunma yapma imkânı bulamadığı hâllerde uygulanmayacağı." şeklinde tanzim edilmesinin daha uygun olacağını değerlendirmekteyiz.

Yine, tasarıyla, Yargıtay bakımından temyiz incelemesinden sonra kesinleşen kararlara karşı başvurulan olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı istinaf kanun yolu bakımından da düzenlenmekte, bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığına otuz gün içinde kararı veren daireye itiraz edebilme yetkisi tanınmaktadır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının resen ya da istem üzerine Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına karşı itirazda bulunma yetkisine paralel şekilde bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına itiraz yetkisinin tanınması, özellikle kararlardaki maddi hataların giderilmesi bakımından yerinde olmakla birlikte itirazın yine kararı veren ceza dairesine yapılacak olması hem itiraz kanun yolunun temel mantığıyla bağdaşmamakta hem de aynı mahkemeden farklı bir karar alınması bakımından sonuç alınması zor bir kanun yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazını Ceza Genel Kuruluna yaptığı dikkate alındığında, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını, kararı alan ceza dairesi yerine böyle bir merciye yapması itiraz kanun yolu mantığına daha uygun olacaktır.

Diğer taraftan, tasarıda uygulamaya dair sorunların giderilmesi, usul ekonomisi ve uyum bakımından da önemli bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Duruşmalarda çok uzun olan inceleme raporları veya gerekçeli hükümlerin tamamının okunma usulünün anlatılma şeklinde değiştirilmesi gibi düzenlemeler zaman kaybının önüne geçilmesini sağlayabilecek türden düzenlemeler olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede 5271 sayılı Kanun'un 282'nci maddesine eklenen (d) fıkrasındaki "Tutanak ve raporlar okunur." ibaresinin "Tutanak ve raporlar ayrıntılı bir şekilde anlatılır ve açıklanır." şeklinde değiştirilmesinin de usul ekonomisine daha fazla katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.

Değerli milletvekilleri, tasarının ilk hâlinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 361'inci maddesinin (1)'inci fıkrasında yer alan bir aylık temyiz süresi "iki hafta" olarak değiştirilmekte ve bu kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği öngörülmekteydi ancak hâlen söz konusu olan temyiz yolu açık kararlar dikkate alındığında bu durumun tarafların telafisi imkânsız zararlarına yol açabileceği düşüncesiyle tasarıya kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerince verilen kararlara ilişkin temyiz süresinin bir ay olarak uygulanmasına devam olunmasına ilişkin bir geçici maddenin dâhil edilmiş olması yaşanabilecek hak kayıplarının giderilmesini sağlayacak nitelikte olmuştur.

Öte yandan, konusu itibarıyla bu kanun tasarısının kapsamına girdiği ve uygulamada bilinen sorunlu alanlar olduğu hâlde tasarı içeriğine dâhil edilmemiş bazı hususlar bulunmaktadır. Bu çerçevede, ihtiyati haciz ve tedbirin infazı ve teminatına dair bir düzenleme yapılmamış, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 352'nci maddesi uyarınca ön inceleme sonucunda verilen karara karşı temyiz yolunun olup olmadığı tartışmasını ortadan kaldıracak bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Yine mezkûr Kanunun 353/1'inci maddesinde düzenlenen olumsuz hâller yanında, bu hâllerin olumlu olması durumunda da kararın kesin olup olmayacağına ilişkin tereddüt giderilmemiştir.

Diğer taraftan, tasarıda, dairelerin görev uyuşmazlıklarıyla ilgili sorunların giderilmesine yönelik bir düzenleme yapılmakla birlikte, Yargıtaydakine benzer bir birimin ihdas edilmesi suretiyle sorunu kalıcı ve sağlıklı şekilde çözecek bir mekanizmanın oluşturulması hususu da değerlendirilmemiştir.

Ayrıca, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun Ek 1'inci maddesinde sıralanan maddeler arasına bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerince verilen ve miktar veya değeri kırk bin Türk lirasını geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceğine dair 364'üncü maddenin de eklenerek mezkûr değerin her yıl yeniden değerleme oranında artırılması yönünde bir düzenlemenin tasarıya eklenmesinin tereddütlerin giderilmesi bakımından faydalı olacağını değerIendiriyoruz.

Bu ve benzeri, uygulamada karşılaşılan sorunlara ilişkin hususların da kanun tasarısında yer alması, kuşkusuz, adaletin arzu edilen etkinlikte tecellisi bakımından katkı sağlardı.

Görüştüğümüz tasarı, yargı sistemine yenilik getiren, ilk defa gündeme gelen hususlar olmayıp uygulamaya dair sıkıntıların hafifletilmesine yöneliktir ve konuşmamda ifade ettiğim gibi bazı sorunları da giderecek mahiyettedir.

Bu düşüncelerle, kanun tasarısının milletimiz için hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)