| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 18.06.2017 |
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bugün Babalar Günü, öncelikle -başta şehit babalarımız olmak üzere- tüm babalarımızın Babalar Günü'nü kutluyorum; çocuklarıyla, aileleriyle birlikte huzurlu ömürler diliyorum.
CHP grup önerisiyle, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden 1 Kasım 2015 milletvekili genel seçimlerine kadar gerçekleştirilen tüm yerel ve genel seçimlerde, referandumda ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görev alan il ve ilçe seçim kurulu başkan ve memurlarıyla ilgili olarak; FETÖ/PDY yapılanmasıyla alakalı soruşturma açılanlar varsa ve bu kişilerin yapmış olduğu işlemlerden dolayı mağduriyetler oluşmuşsa bu mağduriyetlerin araştırılması ve giderilmesi için gerekli tedbirlerin alınması maksadıyla bir araştırma önergesi verildi ve bugünkü gündemde görüşülmesi isteniyor.
Seçimlerin sağlıklı yapılmadığı şeklindeki iddialar her seçim sonrasında tartışılan bir husustur değerli milletvekilleri ancak bunların somut belgelere ve delillere dayandırılması gerekir.
Ülkemizde seçimler Yüksek Seçim Kurulunun gözetim ve denetiminde gerçekleştirilir. Yüksek Seçim Kurulu üyeleri, Yargıtay ve Danıştay Genel Kurullarınca gizli oyla seçilen üyelerden oluşur. İl ve ilçe seçim kurullarında da yine, ilçe ve illerde seçim kurulu başkanları hâkimlerin gözetim ve denetimi altında tüm siyasi partilerin, seçime katılan siyasi partilerin üyelerinden oluşan -hem ilde hem ilçede hem de Yüksek Seçim Kurulunda- temsilcileri vardır ve onların gözetim ve denetimi altında, şeffaf bir şekilde, tüm vatandaşlarımızın gözetimine de açık olan bir sistem söz konusudur. Sandık kurullarında da yine aynı şekilde tüm siyasi partilerimizin temsilcileri bulunur. Müşahitlerin ve vatandaşların gözetimine de denetimine de açık bir şekilde, aleniyet ilkesi içerisinde seçimler gerçekleştirilir.
Yine SEÇSİS ve SEÇBİS sistemleriyle, Avrupa'da belki de en ileri noktada olan ülkelerden bir tanesiyiz. Bu noktada da çok şeffaf bir sistemimiz var. Teknoloji seçimin emrindedir. SEÇSİS sistemiyle, SEÇBİS sistemiyle, siyasi partilerin, hatta tüm vatandaşların denetimine açık bir sistem söz konusudur. Oy kullanacağımız yere baktığımızda komşularımızı, aynı apartmanda kimlerin oy kullanacağını bile görebilmekteyiz. Oy kullandığımız sandığa bir tuşla ulaşıp orada hangi partinin ne kadar oy aldığını görebilmekteyiz. Yine, sandık sonuç tutanakları tüm siyasi partilerimizin temsilcilerine verilmektedir. Siyasi partilerin genel merkezleri anbean SEÇSİS sistemiyle sonuçları takip edebilmektedirler. Başından, oy kullanmadan sonuçların açıklanmasına kadar her şey şeffaf bir biçimde gerçekleşmektedir ve anbean tüm siyasi partilerin gözetimine açık bir sistem söz konusudur.
Grup önerisinde bahsedilen, ıslak imzalı tutanak sonucu ile YSK veri tabanına işlenen sonuçlar arasında büyük farklılıklar olduğu iddia edilmektedir ve "İtirazlar da yeterince değerlendirilmedi." denmektedir. Tabii, bu iddiaların somut delillerle açıklanması gerekir. İtirazın yeterince değerlendirilmediği iddialarına baktığımız zaman böyle bir şey söz konusu değildir. Örnek vermek gerekirse, en çok tartışılan seçim 30 Mart 2014 yerel seçimleridir. Bu seçimler sonucunda, itirazlar neticesinde 2'si il merkezli -Ağrı ve Yalova- olmak üzere 12 belediye başkanlığı seçimi iptal edilmiş; yapılan ikinci seçimde Yalova'yı CHP, Ağrı'yı da BDP (HDP) kazanmıştır. 2 ilçede 40 adet belediye meclisi üyeliği seçimi iptal edilmiştir, 2 ilçede 7 adet il genel meclisi üyeliği seçimi itirazlar üzerine iptal edilmiştir. Demek ki itirazların değerlendirilmediği noktasındaki görüş doğru değildir.
Türkiye'de 1950'li yıllardan önce açık oy gizli tasnif şeklinde seçimlerin yapıldığını okuyoruz, büyüklerimizden dinlemiştik ancak artık günümüz Türkiyesinde her şey şeffaf; açık oy gizli tasnif değil, gizli oy açık tasnif ilkesi gereğince seçimler, hâkim denetiminde, tüm siyasi partilerin ve halkımızın gözü önünde gerçekleştirilmektedir.
Seçim kurullarında FETÖ/PDY mensubu görevlilerin, seçim kurulu müdür ve memurlarının olduğu iddiası önemli bir iddiadır, bunun değerlendirilmesi gerekir. Tabii, bu bir Meclis araştırması konusu değil. Böyle bir iddia varsa, o memurdan dolayı birtakım işlemler, yanlış işler yapılmışsa bunun gereğinin yapılacağı yer adli soruşturmalar ve idari soruşturmalardır. Bu konuda örnek varsa, bildiğiniz belge, bilgi varsa mutlaka adli makamlara ulaştırmanız gerekir. Yoksa özellikle 17-25 Aralıktan itibaren gerçekleştirilen seçimler, iki genel seçim, bir yerel seçim, referandum, Cumhurbaşkanlığı seçimleri...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Niye? 17 Aralık öncesi kapandı mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yani 17-25 Aralık 2013'ten sonra FETÖ/PDY yapılanmasıyla en çok mücadele eden parti AK PARTİ'dir. Dolayısıyla, eğer böyle bir şaibe varsa bu, AK PARTİ'nin aleyhine olan bir durumdur.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - 17-25 Aralık öncesi yok mu, tarihten silindi mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yani, mutlaka, eğer elinizde bilgi, belge varsa bunu adli makamlarla, savcılıklarla paylaşmanız gerekir. Meclis araştırmasıyla burada bir sonuca varamayız çünkü bir adli soruşturma gerektirir. Suçtur bu. Bu suçu işleyen memurlar varsa, FETÖ mensubu, gözaltına alınmış ya da açığa alınmış bu tür memurların yaptığı işlemlerden dolayı eğer bir şüpheniz varsa bu en çok AK PARTİ'nin aleyhinedir çünkü FETÖ/PDY'yle en çok mücadele eden şu bahsettiğiniz seçimler sırasında, AK PARTİ'dir. Çünkü AK PARTİ, gerçekten, 17-25 Aralıktan sonra, FETÖ'nün terör örgütü olarak ortaya çıkmasından sonra mücadele eden bir partidir ve bu mücadelede de hep AK PARTİ yalnız bırakılmıştır. Keşke bu mücadelede tüm siyasi partilerden destek bulabilseydik; MİT Müsteşarı tutuklanmaya kalkışıldığında MİT Kanunu'nda yapılan değişikliğe hep birlikte sahip çıkabilseydik, 17-25 Aralık yargı darbesinde FETÖ'nün sahte delillerine sarılmak yerine hep birlikte karşı çıkabilseydik, MİT tırlarının durdurulması olayında "Türkiye, IŞİD'e ya da DAEŞ'e destek veren bir ülke." algısı oluşturma çabasına hep beraber karşı çıkabilseydik. İşte o zaman, eğer bunları yapabilseydik, 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşmeden FETÖ/PDY yapılanması çökertilebilir ve ülkemiz 249 şehit vermez ve 2 binden fazla gazimiz de mağdur olmazdı.
15 Temmuz gecesi sonrası Mecliste ve Yenikapı'da gerçekleştirmiş olduğumuz birlikteliği keşke sonrasında da sürdürebilseydik, darbecilerin temizlenmesi için ilan edilen OHAL'i hep birlikte burada oy birliğiyle geçirebilseydik ama olmadı. OHAL'in uzatılması kararlarına hep beraber destek olabilseydik. Mecliste MHP'nin dışında bu noktada destek bulamadığımızı herkes zaten görüyor.
Tabii, şimdi darbeciler yargılanmaya başlandı. Darbecilerin savunmalarını izliyoruz, duruşmalara gidiyoruz milletvekilleri olarak. Sanki darbeyi başkaları yapmış; dışarıdan gelmişler, birileri darbe yapıp gitmiş. Sulandırmalar, birtakım ifadeler, kendisini tatbikatın içinde bulduğunu söyleyenler, "Terör hareketi olduğunu zannettik." diyenler, kontrollü darbeye varan söylemler ve maalesef bunlara da, siyasi olarak bu "kontrollü darbe" lafına destek olan siyasi söylemler de maalesef olmaya devam ediyor.
FETÖ'nün siyasi ayağı bahane edilerek AK PARTİ'ye operasyon yapmaya çalışmak da FETÖ'nün ekmeğine yağ süren bir durumdur değerli milletvekilleri.
LEVENT GÖK (Ankara) - Haydi bakalım!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - FETÖ'nün üstünün örtülmesine yardımcı olmaktan başka bir şey değildir.
LEVENT GÖK (Ankara) - Zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıyorsunuz, olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - AK PARTİ, FETÖ'yle mücadeleyi başlatan bir siyasi iktidardır. Kırk elli yıl boyunca, tüm siyasi iktidarlar döneminde devletin kurumlarına sızan bu örgütü deşifre eden AK PARTİ iktidarıdır.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Yapma ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - FETÖ'nün siyasi ayağını aramak istiyorsak, FETÖ'nün terör örgütü olduğu anlaşıldıktan sonra sırf AK PARTİ düşmanlığı nedeniyle FETÖ'nün yanında yer alanlara bakmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, FETÖ ve diğer terör örgütleriyle hiçbir dönemde olmadığı kadar kararlı, istikrarlı, sistemli ve kapsamlı bir mücadele yapan parti AK PARTİ'dir. Bu mücadelede Türkiye'nin yanında değil de FETÖ'nün yanında olan yabancılar var, bunları görüyoruz. Bu mücadelede Amerika'dan, Avrupa'dan, Yunanistan'dan bir şey beklemiyoruz
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Çok büyütüyorsunuz, çok büyütüyorsunuz adamı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu millî bir meseledir, bu millî meselede tüm siyasi partilerin birlikte olmak zorunluluğu vardır; ülkemizin bekası için, ülkemizin dirliği için, milletimizin bütünlüğü için bu mücadelede birlik ve beraberlik içerisinde olmak zorundayız.
Bu mücadelenin liderliğini yapan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı yollarda yürümek yerine, hukuk ve demokrasi mücadelesinde birlikte yürümek zorundayız diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)