Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 109 |
Tarih: | 17.06.2017 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, şehir hastaneleri sıkıntısıyla karşı karşıyayız. Bir süredir iktidarı uyarıyoruz ama uyarılarımızı dikkate almadan açtıklarının yanında yeni ruhsatlandırdıkları, ihaleye çıkardıkları ve yeni imza attıkları sözleşmeler var. Bakın, kısa vadede bunlar hoş görülebilir, az önce vekilimiz de söyledi, işte lüks hastaneler, ne kadar güzel, bir giriyorsunuz ışıl ışıl, ameliyathaneler çok güzel. Çok güzel gerçekten, niye olmasın? İnsanımız bunlarla tanışsın, güzel ama bakın, 1 milyar TL'lik -örnek olarak veriyorum, pek çok örnek verilebilir, vekillerimiz verdi ama- yatırımı olan bir hastane için eğer ki siz yirmi beş yılda kira olarak 25 milyar TL ödüyorsanız burada bir sıkıntı var.
Bu hesap içinde başka hesaplar da olabilir ama buna kimse bizi ikna edemez. Ben sonuç olarak finansmandan anlayan bir kişiyim. Devlet bir yatırım yapıyorsa ve bu otuz yıl işletilecekse, kırk yıl, elli yıl işletilecekse bunun yatırımı ile kira ödemesi arasındaki orantıyı herkes bilir. Bir kişi 100 bin liraya bir ev alıyorsa bunu 1.000 liraya kiraya verir, öyle değil mi arkadaşlar? 200 bin liralık bir evi 1.000 liraya kiraya verebiliyorsunuz. Ya, 1 milyar lira yatırım yapan bir insana yılda 1 milyar lira kira ödenir mi? Allah rızası için bir düşünün. Böyle bir şey olabilir mi?
Bakan gelip bunun hebasını bize veremedi Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlar, bütçe geçerken bunun hesabını veremedi. Hükûmet geliyor: "Bütçemiz denk arkadaşlar, çok güzel." diyor. Bütçe denk de sen yap-işlet-devretlerle yirmi beş yılımızı, elli yılımızı ipotek altına alıyorsun. Bu yılın bütçesini denk çıkarıyorsun, yatırım yapmış gibi gösteriyorsun insanlara, "Yollar yaptık, köprüler yaptık, hastaneler yaptık." Ee? 1 liralık yatırımı 10 lira, 20 lira, 30 lirayla elli yıl boyunca bu milletin sırtına yüklüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada ya bir aptallık var ya bir üçkâğıt var, başka bir açıklaması yok. Bu imzalar atılırken -açıkça söylüyorum- ya bir kötü niyet var ya yolsuzluk var ve Meclis buna bakmadığı sürece bu yolsuzluklar sürer. Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, bunlara ekolojik çerçevede karşı olduğumuz noktaları var ama desteklediğimiz noktada da ihtiyaç varsa köprü yapılır ama Kuzey Ormanları yarılarak yapılmazdı belki. Velev ki köprü yapıldı, ya geçiş garantisi veriyorsunuz.
Ya düşünsenize, bir bakkal kuruyorsunuz, o bakkala diyorsunuz ki: "Ya, her gün ben senden 10 bin liralık alışveriş yapacağım." Yahu kim böyle bir bakkal açmaz arkadaşlar? Bir kasap açıyorsunuz, "Ben senden her gün 300 kilo et alacağım." diyorsun hem de "Şu fiyattan alacağım." diyorsun, dolarla ha, TL de değil. Hani et 20 liraysa "Ben senden 50 liradan her gün 500 kilo et alacağım." diyorsun. Böyle bir kasabı kim açmaz arkadaşlar?
Gelmiş yabancı sermaye, yirmi yıl, otuz yıl, elli yıl boyunca sağacak inek bulmuş. Affedersiniz, kusura bakmayın ama bu duruma düşmeyelim arkadaşlar. Gelin, buna el birliğiyle bir bakalım, burada bir yanlış var, bir hata var. Bakana soruyoruz cevap vermiyor, bari siz sorun, siz iktidar partisi milletvekilisiniz, gelecekte bunun veballeri var.
Değerli arkadaşlar, velev ki finansman konusunda bir sıkıntı yok -ciddi bir sıkıntı var ama- bakın, dünya, bu büyüklükteki hastaneleri terk ediyor. Bu yöntemler denendi, ben de gezdim bu hastaneyi, gerçekten ışıl ışıl, çok güzel, parayı güzel yatırmış. Yahu şehirde, değil mi, hani bir insanın hastaneye ihtiyacı olduğunda ne yapar? Bir tramvaya biner, bir otobüse biner, on dakika sonra hastaneye ulaşır veya acil bir durumunuz var, ambulansın üç dakikada gelip beş dakikada sizi hastaneye götürmesi lazım. Yahu Allah rızası için o hastanelere ulaşmak bir saatten aşağısını almıyor. Toplu taşımayla iki vasıtayla, üç vasıtayla insanlar gidiyorlar, gidecekler, özellikle büyükşehirlerde ciddi sıkıntı var ve bu ölçekteki hastaneler arkadaşlar, bakın, işletilemez, sıkıntılar başladı.
Şimdi, normalde hastaneleri başhekim işletir, yönetir biliyorsunuz, bir de yöneticisi olur. Küçük ölçekli hastanelerdir çünkü bunlar, başhekim hâkim olur. Ya düşünsenize, bir şehir hastanesine bir başhekim atayın, 100 bin metrekarelik inşaat alanı, bir başhekim bununla başa çıkmakla karşı karşıya, mümkün müdür arkadaşlar?
Ayrıca da şöyle bir şey var: Ya, bir şehir hastanesi yapıyorsunuz, her türlü uzmanlığı da oraya yığıyorsunuz. Bakın, dünyada bu model terk edildi. Hani, süpermarket modeli, her şey içinde olsun. Yani, alışverişte bile bu terk ediliyor ya, uzmanlıklar oluşuyor artık, gıda konusunda olsun, inşaat malzemesi konusunda olsun ama siz sağlık konusunda her şeyi 100 bin metrekare bir alanda bir hastaneye yığıyorsunuz, bütün ihtisasları; kalp de orada, cilt hastalıkları da orada, iç hastalıkları da orada, diş de orada, bütün uzmanlıklar orada. Ya böyle bir şey yönetilebilir mi arkadaşlar? Böyle bir şeyi bir başhekim yönetebilir mi, mümkün mü?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen ne anlarsın!
GARO PAYLAN (Devamla) - Bir işletme yöneticisi yönetebilir mi, mümkün mü? Değil. Bu ölçekteki hastaneler yurt dışında terk ediliyor. Şehrin içinde -çünkü şehirlerde kaos hâline geldiği için- acil ulaşabilecek poliklinikler, acil müdahale merkezleri oluşturuluyor, şehrin dışında ise ihtisas hastaneleri oluşturuluyor arkadaşlar. Diyelim ki Amerika'da Houston kalp konusunda uzmanlaşmıştır, başka bir şehir iç hastalıkları konusunda uzmanlaşmıştır, kimi şehir de diş hastalıkları konusunda; o uzmanlıkta hastaneler açılır ve o şehirler öyle marka şehirler oluştururlar. Atıyorum, Burdur'da kalp konusunda bir ihtisas açılabilirdi, öyle ihtisaslaşabilirdi ve bütün dünyada Burdur o konuda bir marka olabilirdi ama insanlarımızın rahat ulaşacağı, her şehre yakın, şehrin içinde, mahallesinde uzmanlıklar çerçevesinde yapılmayan ve maalesef, şehrin dışına her şeyin taşındığı bir nokta var. Niye? İki sebepten. Bir: Anlattığım, "yap-işlet-götür" modeli.
İki: Şehrin içindeki araziler kıymetli, arkadaşlar.
Şimdi, Çapa'ya, Cerrahpaşa'ya bakalım. Bakın, benim ailemden Çapa ve Cerrahpaşa'dan profesörler çıktı, uzmanlar çıktı; sizin ailelerinizden de vardır belki, vardır mutlaka arkadaşlarınız. Şöyle söyleyeyim: Bu uzmanlıklar nasıl çıktı? Oradaki bilgi birikiminden, değil mi? Hocalar birbirlerine el verdiler, yeni kuşaklar, uzman, o konuya ehil... Hani bir konuda bir sıkıntın olsa Çapa'ya koşardın. Niye? Çapa'da, Cerrahpaşa'da bilgi birikimi var diye ve oradan el alan doktorlar, yetenekli doktorlar olarak çıkardı; şehrin içinde ve insanların rahat uluşabileceği noktalardaydı. Çapa, Cerrahpaşa şu anda içler acısı hâlde. Neden? Bir yatırım yapılmıyor, borç altında inim inim inletiliyor ve gidin, şu anda binaları korkunç bir hâlde, yıkık dökük bir hâlde ve en kötüsü, arkadaşlar, hocaların hepsi kaçtı. Şu anda Çapa ve Cerrahpaşa'nın son yedi yılda hocalarının yüzde 80'i, 90'ı artık orada değiller. Acıbadem Üniversitesine, bilmem nerenin özel üniversitesine hoca olarak gittiler. Çünkü niye? 10 bin lira maaş veriyorsunuz, oralara gidiyorlar 50 bin lira, 60 bin lira, 70 bin lirayla bu hocaları karşılıyorlar ve Çapa ve Cerrahpaşa'nın içi boşaldı, içi boşaltıldı ve borç altında inim inim inletildi, yatırım da yapılmadı. Ne oldu? "Efendim, şehir dışında, İstanbul'da 2 tane büyük hastane yapacağız." Ee? "Çapa ve Cerrahpaşa'nın arazilerini de ranta açacağız." Ne güzel, şehir merkezinde kıymetli araziler.
Dünya, bu modeli terk etti arkadaşlar. Şehir merkezlerinde iyi, kaliteli, insanımızın iyi hizmet alacağı hastaneler olmalı. Önünden tramvay geçiyor, metro geçiyor Çapa'nın da, Cerrahpaşa'nın da. Bu çerçevede yatırımlar yapmalıyız arkadaşlar.
Okullarımızı da ranta açtık, okullar da şehir merkezindeki iyi yerdeki, kıymetli arazilerde, efendim, gidin otel motel, şu bu yapılıp şehir dışına doğru alınıyor okullar. Hastanelerde de aynı şeyi yapıyoruz. Bu, doğru değil. Şehir merkezindeki tek bir hastanede bütün hizmeti almak, kaliteli, iyi, ulaşılabilir bir sağlık anlayışını getirmez.
Aynı şekilde, sağlığın bu kadar ticarileştirilmesi arkadaşlar, sağlık zaten ticarileştirilmez... Gidin, Kuzey Avrupa ülkelerinde bakın, 2 şeyi asla ticarileştirmezler: Bir; eğitim, iki; sağlık. Asla! Devlet, bu konuda en iyi hizmeti vatandaşına hem eğitimde ücretsiz hem de sağlıkta ücretsiz verir çünkü iki şeyde güvencemiz varsa geleceğe güvenle bakabiliriz: Çocuklarımıza devletin iyi eğitim verme güvencesini alabilirsek güvenle bakarız, bir de hasta olduğumuzda sağlık hizmetini devletin ücretsiz verebileceği güvencesiyle karşılaşırsak güvenle bakarız.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - Avrupa'da ücretsiz mi diyorsunuz? Millet Avrupa'da doktora gitmemek için vitamin alıyor ya.
GARO PAYLAN (Devamla) - Buna bakamadığı için insanlar, çocuklarını özel okullara gönderiyorlar. Devlet de işte böyle özel yatırımlarla insanları hem paralı hem de kalitesiz bir sağlık hizmetiyle karşı karşıya bırakıyor.
Gelin, bu araştırma komisyonunu kuralım, hep beraber inceleyelim, hep beraber Hükûmetin karşısına bu tabloları çıkaralım arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - Dişi ağrıyan diş çektirmiyor Avrupa'da.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Şehir hastaneleri, bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük hırsızlık projesidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Paylan.