| Konu: | 16-22 Haziran Mülteciler Haftası'na, Filistin'de doğmuş Amerika'da hayatını kaybetmiş büyük entelektüel Edward Said'i saygıyla andığına ve Orta Doğu'da yaşanan gelişmeleri iç siyasetin bir rekabeti olarak görmenin Türkiye'nin hayrına olmadığına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 16.06.2017 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Teşekkürler.
16-22 Haziran, Mülteciler Haftası. Özellikle son yirmi yıl içerisinde dünya ölçeğinde mülteciler dramatik şartlarda hayatlarını sürdürüyorlar.
"Olmak ya da olmamak" Shakespeare'in bir lafı ama mülteciler bunu kendi gerçek hayatlarında yaşıyorlar, "ya ölüm ya hayat" böyle bir ikilem karşısında karar vermek durumunda kalıyorlar. Bazen denizlerin azgın dalgalarına hayatlarını teslim etmek durumunda oluyorlar, bazen de kendilerine açılmayan kapılar, çevrilen dikenli teller yahut da kendilerine tekme atan kimi insanlarla karşılaşabiliyorlar. İnkâr etmeyelim, müşfik bir şekilde, insani bir şekilde karşılanan mülteciler de var elbette. Onların haklarını, hukuklarını, insan olduklarını hatırlayarak onlara ilişkin talepleri dile getiren insanlar olduklarını da biliyoruz dünyanın her yerinde ve Avrupa'da.
Mülteciliğin iki nedeni var. Bunlardan birincisi, küresel ölçekte, yine emperyalizmle alakalı, sermayenin ve teknolojinin küresel ölçekte dolaşımına "evet" diyen ama emeği lokalize eden anlayış; birinci neden bu.
İkinci neden de emperyal siyasetlerin bölgeleri istikrarsızlaştırarak insanlar için oradaki hayatı cehennem yapmaları. Bunu Orta Doğu yaşıyor.
Bu iki nedenden dolayı dünyada mülteciler yurtlarını, vatanlarını, evlerini, topraklarını terk etmek, yeni bir hayat ümidiyle başka ülkelere, başka diyarlara, uzak ufuklara gitmek durumunda kalıyorlar.
Türkiye mülteciler meselesinde tarih yazmış bir ülke. Herkesin ahlak ve vicdan üzerine bol miktarda retorik geçtiği, laf söylediği bir zamanda, kısıtlı imkânlarıyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - ...hemen yanı başımızda yaşanan Suriye vahşeti ve dehşetinden kaçan 3 milyonu aşkın insana ev sahipliği yapıyor, kardeşlik hukukunun, insanlık hukukunun gereğini yapıyor. Türkiye'yi burada dünyanın alkışladığını biliyoruz, içeriden de herkesin vicdanen ve ahlaken Türkiye'nin bu yaptığını onayladığını biliyoruz.
Mülteciler demişken, burada, çok önemli bir mülteciyi, Filistin'de doğmuş Amerika'da hayatını kaybetmiş büyük entelektüel Edward Said'i de bir sürgün ve entelektüel olarak saygıyla anıyorum; vefat etmişti, vefat edeli on beş yıl oluyor.
Bir başka husus, Orta Doğu'da yaşanan olaylara bakalım: Darbeci Sisi bir laf ediyor; Katar ambargoya alınıyor, peşinden Amerika'yla uçak anlaşması yapıyor; Suudi Arabistan, Amerikan hukuku çerçevesinde sıkıştırılıyor, 110 milyar dolarlık anlaşma yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Teşekkürler.
Yemen'de insanlar birbirini kırıyor. İran'a karşı izolasyon politikaları uygulanıyor. Irak ve Suriye kan ve vahşeti yaşıyor. Bütün bunların müsebbibi emperyal siyasetten; asıl aktör, temel aktör bu. Orta Doğu'da yaşananları değerlendirirken "Buradan acaba Türkiye'ye de ne tür bir sonuç çıkar? İç siyasette acaba bizim için ne tür gelişmeler olabilir?" tarzındaki değerlendirmeleri çok yanlış bulduğumu ifade etmek isterim. Türkiye'de insanların kaderi ortak, gelecekleri ortak. Bu bölgede yaşanan gelişmeleri iç siyasetin bir rekabeti olarak görmenin Türkiye'nin hayrına olmadığını bu vesileyle de bildirmek isterim.
Teşekkür ederim.