GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:106
Tarih:14.06.2017

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 19'uncu maddenin ek maddeleri üç aşağı beş yukarı aynı mahiyette. Ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 35'inci ek maddede konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu maddelerin içeriğine baktığımız zaman, gerçekten hepimizi, kâğıt üzerinde teori ile pratiği buluşturan, yıllarca belki bütün siyasi partilerin parti programlarına koyduğu bir mesele gündeme alınmış. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak da "üreten ekonomi" adı altında bunu çok önceledik yani teori ile pratiğin bir an önce vuslatını gerçekleştirelim, üniversitede alınan teorik bilgi ile sanayideki o pratik bir araya gelsin. İnşallah, bu da sanayileşmenin 4'üncü evresini yaşadığımız şu günlerde Türk sanayisine bir katkıda bulunsun diye böyle bir şey hazırlanmış ama... Tabii, düşünce itibarıyla çok doğru şeyler. Neden? Mesela, ne var? Bunlara birkaç başlık altında baktığımızda, teknoloji transferi ofisi gibi, Yükseköğretim Kalite Kurulu gibi, bir de üniversitelerde -Batı'da da karşılığı olan- belirli bir süre hem eğitim hem araştırma noktasında büyük faaliyetlerde efor sarf ederek hizmet eden öğretim üyelerine kısa vadeli izin verme gibi, "sabbatical" dedikleri bir kısa dönemlik izin verme gibi iyilikler, düzenlemeler yapıldı. Bir de doktora sonrası, doktora yapan öğrenci kardeşlerimizin yüzde 20 civarında, oranında bunların yardımcı doçent ve başka pozisyonlarda istihdamını sağlama gibi düşünceler var yani teorik olarak gayet iyi. Kâğıt üzerinde iyi görünüyor ama uygulamada -bugüne kadar birçok aksaklıkta gördüğümüz gibi- ana motifi kaybedersek, asıl dikkat etmemiz gereken, o odaklanmamız gereken ana unsuru kaybedersek, inanın, bunların da uygulama noktasında sıkıntılar doğuracağını düşünüyorum, endişelerim bu yöndedir.

Nedir bunların merkezinde? Özellikle ehliyet ve liyakat unsurudur. Özellikle üniversitelerde olması gereken -öncelikli olarak- ehliyet nedir? Bir konudaki yetkinliktir, uzmanlıktır. Uzmanlar arasında ehliyet tek başına yeter mi? Yetmez. Uzmanlığı, yeterliliği vardır ama bunları en liyakatlisi noktasında da seçip bunu değerlendirmemiz lazım. Fakat Türkiye'nin, özellikle sanayi açısından baktığımız zaman, dünya sanayisi 4'üncü evreye geçmeyi konuşurken, bilişim teknolojileri zirveyi yakalamışken bizim de bu yarıştan kopmamamız adına gerçekten biraz Türkiye gerçeklerine uygun birtakım atılımlar yapmamız gerekir.

Neydi bunlar özellikle istihdam noktasında? Elbette ki Batı'da üniversitede master, doktora yapmak demek meslek sahibi olmak, ona ilaveten o konuda derinleşmek, ekstradan birtakım bilgiler katmak, gelişim göstermek mahiyeti taşır ama bizde öyle değil. Bizde bir genç, yüksek lisans eğitimi almayı düşündüğü zaman, inanın, o ana kadar bir mesleği yoktur, tek hedefi "Eğer yüksek lisans ya da doktora yaparsam belki bir iş bulma imkânı bulurum." düşüncesiyle hareket eder. Dolayısıyla, bunları tutup da yüksek rakamlarla bu tür eğitimlere tabi tutup, ondan sonra "Ben sizin sadece yüzde 20'nizi istihdam edeceğim." demek büyük bir hayal kırıklığına neden olur gençlerimiz arasında. Dolayısıyla, ya bizim bir taraftan teori kısmını, eğitim verdiğimiz kısmını istihdamla sınırlamamız gerekir ya da bunu yüzde 20'yle sınırlamadan "Evet, hepinize bir şekilde -çünkü Türkiye genç nüfusa sahip, özellikle üniversitelileşme açısından atılım içerisinde olan bir ülke- istihdam imkânları sağlayacağız." dememiz gerekir.

Bir de tabii üniversitelerde uygulamalarını gördük bugüne kadar. Yani, lütfen, bakın burada da istihdam ederken de mutlaka okulluluk olma şartından vazgeçmeyelim. Yani, bakın, bugüne kadar bunu uygulamada yapamayan sanayi kuruluşları ne yaptı biliyor musunuz? Çok güçlü olanlar dedi ki: "Ben ara elemanımı kendim yetiştiririm." ve üniversite kurdular.

Artık devlet üniversiteleri birilerinin böyle arkabahçesi, çiftliği gibi algılanmasın. Ara eleman yetiştirilecekse liyakatiyle ve istihdama doğrudan nüfuz edecek bir şekilde olsun. Yani, turizm mezunu turizm sektöründe istihdam edilsin, ziraat mezunu ziraat sektöründe istihdam edilsin; birini ona karıştırmayalım. Bunu üniversitelerde gördük ve büyük skandallara yol açtı. Yani, bir ilahiyatçının bir güzel sanatlara dekan olması, bir sağlıkçının ziraat fakültesine dekan olması, bir sosyal bilimcinin, efendim, hemşirelik yüksek okuluna müdür olması gibi gerçekten liyakatten çok uzak birtakım yanlış uygulamaları gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL AYDIN (Devamla) - Aynı şeyleri yaşamama adına hassasiyet istiyoruz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.