Konu: | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 106 |
Tarih: | 14.06.2017 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün Meclise bir bomba daha atıldı farkında mısınız bilmiyorum. Hani şu avluda bir bomba atıldı 15 Temmuz gecesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir savaş uçağı tarafından bir bomba atıldı ya. O bombadan sonra hepimiz buna karşı mücadelemizi verdik ya. Ondan önce sizi defalarca uyarmıştık. Bu Meclise o bombadan önce de maalesef bir bomba atıldı, hatta onlarca bomba atıldı diyebilirim. Dokunulmazlıkların kaldırılma tartışmalarında sizleri uyardık, dedik ki: Bir darbe dinamiği devrededir, Türkiye Büyük Millet Meclisine, demokratik siyasete karşı bir darbe dinamiği devrededir. Ve bu darbe dinamiğinde, hani aynı yoldan, paralel yoldan aynı hedefe yürüyoruz diyenler vardı ya, o yolda iki güç birlikte yürüyordu. Biri saray rejimiydi ve demokratik siyaseti tarumar etmek yönünde hem manipüle ediliyordu hem de ideolojik olarak bu şekilde düşünüyordu. Bir de sizin "paralel" dediğiniz, belki de sizin onlara paralel olduğunuz başka bir anlayış da demokratik siyaseti manipüle ediyordu. Ve bu yönde sizi, pek çok yönde siyaseti devre dışı bırakalım, gücü saraya devşirelim diyenler vardı. Ama halı hepimizin altından birden kaymak üzereydi. Bu yönde sizi hem siyasetçiler uyardı -bizler- hem de gazeteciler uyardı. O günlerde müstafi Başbakan Ahmet Davutoğlu Sünni dünyasının lideri olmak iddiasıyla Tayyip Erdoğan'ı bir şekilde herhâlde ikna etti, Emevi Camisi'nde namaz kılma iddiası vardı ve bu yönde Suriyeli muhaliflere destek veriliyordu.
Ben Plan Bütçe Komisyonu üyesiyim, biliyorsunuz. Ve hepiniz bu hesaplara bakarsınız, bakabilirsiniz. 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında toplam 15 milyar TL'lik örtülü ödenek var, toplam 15 milyar TL. Ve 15 milyar TL'lik ödeneğin, gizli ödenek, örtülü ödenek üzerinden aktarılan ödeneğin nereye gittiğini hepimiz biliyoruz. Dün de Sayın Cumhurbaşkanı bunu ikrar etti. Şöyle söyledi, dedi ki: "Katar ve Türkiye olmasaydı Suriye'deki muhalefet zalim rejime karşı direnemezdi." Biz de Plan ve Bütçe Komisyonunda örtülü ödeneklerin nereye doğru gittiğine dair defalarca bu uyarıyı yaptık.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen sessizlik. Hatibin insicamını bozmayın.
GARO PAYLAN (Devamla) - "Suriye'deki iç savaşa, yangına benzin döküyorsunuz." dedik. "Suriye'deki yangına benzin dökerseniz Suriye halkları birbirlerine düşerler ama bu hem Suriye'nin istikrarına hem Türkiye'nin istikrarına halel getirir." dedik. Siyasetçiler bu görevi yaparlar, kamu adına yürütmeyi uyarırlar. Biz bu görevimizi hakkıyla yapmaya çalıştık.
Ancak, bir güç daha vardır siyasetçileri, yürütmeyi uyarabilecek; basındır bu güç arkadaşlar, basın. Basının da görevi, kamu adına, yürütmenin yaptığı hataları yürütmeye göstermektir. Can Dündar ve Erdem Gül bu görevi yaptılar bu gazete manşetiyle: "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar." diye bu manşeti attılar. Can Dündar ve Erdem Gül gazetecilik görevini yaptılar. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden, Millî İstihbarat Teşkilatının görevi olmamasına rağmen -yasal değil biliyorsunuz, MİT'in silah göndermesi yasal değil ama yasaları da yok sayarak- tüyü bitmemiş yetimin hakkını Suriye'deki yangına, dün Cumhurbaşkanının da ikrar ettiği gibi, milyarlarca dolarlık silahı Suriye muhalefetine gönderdi ve Can Dündar ve Erdem Gül de bunun gazeteciliğini yaptılar. Dediler ki: "Ey Türkiye halkları, senin bütçen Suriye'deki yangına benzin dökmek için gönderiliyor." Bu onların göreviydi arkadaşlar, gazetecilik budur. Hani havuz medyası sizin adınıza AKP bültenliği yapıyor ya, AKP bülteni gibi çalışıyor; oysa gazetecilik bu değil. Amerika'da görüyorsunuz, Trump'ın yaptığı hataları gazeteciler ortaya çıkarıyorlar, Rusya'yla yaptığı görüşmeleri ortaya çıkarıyorlar. Bunlar soruşturmalara dönüşüyor. Gazeteciler özgürce yazıyorlar. Bu da bir gazetecilik görevi. Ne oldu? Bir davaya dönüştü bu iş çünkü Sayın Cumhurbaşkanı bir televizyon programında söyledi değil mi? "Onların yanına öyle bırakmam." dedi. Öyle değil mi? Gazetecilere had bildirdi, hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız, had bildirdi. Oysa yapmamız gereken siyasetin namusunu korumak olduğu gibi gazetecilerin de onurunu korumaktı ama siz yol verdiniz maalesef ve sonuçta dava vatana ihanetten...
Vatana ihanet nedir? Vatana ihanet, yaptığınız her suçu gizlemek midir, örtmek midir? Nedir vatan sevgisi? Vatan sevgisi, bu ülkeyi demokratik, barış, refah ve huzur içinde yaşatmaktır. Bu yönde gazeteci de elbette eleştirecek, siyasetçi de elbette eleştirecek, bizlerin görevi bu. Ama bugün, maalesef, bir mahkûmiyetle daha Meclise bir bomba daha atıldı arkadaşlar, bir bomba daha atıldı. Geçen yıl mayıs ayında sizleri uyarıyorduk, HDP'yi hedefleyen bir dokunulmazlık yasası var ve buna yol vermeyin diyorduk; bugün bize yarın size arkadaşlar diyorduk. CHP'lilere de aynı çağrıyı yaptık. Sizler getirdiniz, Cumhuriyet Halk Partisi ilk başta karşı çıkmadı. İlk başta karşı çıksaydı, hani "Anayasa'ya aykırı ama biz destek vereceğiz." demeseydi belki bu noktalara gelinmeyecekti ama sizlerin devam etmesiyle, Ahmet Davutoğlu'nun talimatlarıyla getirdiniz bu tasarıyı ve Meclise bombalar attınız. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin büyük çoğunluğu, ezici çoğunluğu buna karşı olmasına rağmen, 20 milletvekili "Efendim, referanduma giderse çoğunluk bunu kabul eder." diye maalesef bu bakışa yedeklendi ve maalesef Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve milletvekillerimizden sonra bugün Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili, saygın bir gazeteci Enis Berberoğlu müebbet hapse mahkûm oldu arkadaşlar, müebbet hapis, müebbet. Bir milletvekili arkadaşımız ya, kılınız kıpırdamıyor. Bir milletvekili arkadaşınız müebbet hapisle mahkûm edildi. Sarayın talimatı ama saray acaba bu kadar mı istemişti bilmiyorum. Hani şöyle bakılıyordu: "Üç beş yıllık bir ceza yer, onun da yatarı olmaz." diye bakılıyordu, belki hesap, plan buydu. Belki de sizi daha çok zora sokmak isteyen -hani biz hep uyardık ya darbe dinamiği var arkadaşlar- başka bir dinamik devrededir ve sevgili Enis Berberoğlu müebbet hapisle mahkûm oldu arkadaşlar.
Hani biz geçen yıl mayıs ayında sizi uyarıyorduk, "Bir darbe dinamiği devrede, gelin buna bakın." diyorduk, siz gülüyordunuz bize. Maalesef darbe gecesi bunu anladınız. Bugün tekrar bir darbe dinamiği devrededir arkadaşlar. Sizin elinizle yürüttüğünüz bir darbe dinamiği ve paralel bir darbe dinamiği. Hepimizin altından halı kayıyor, farkında değilsiniz, hepimizin altında. Parlamentoya onlarca bomba atılıyor, farkında değilsiniz. Referandum sonrası da pek çok noktada Parlamentonun etkinliği zayıfladı ve zayıflamaya devam ediyor. Eğer bu yolda devam edersek Parlamentonun bir hükmü kalmamış olacak. Geriye ne kaldı? Güvenlikçi siyaset, güvenlikçi bakış. Peki, bizim iddiamız neydi? Demokratik siyasetti, öyle değil mi?
Bütün iradeyi güvenlikçilere bırakırsanız güvenlikçiler siyaseti parmağında oynatır arkadaşlar. Maalesef bir irade ortaya koyamadığımız için sizleri de bütün Parlamentoyu da güvenlikçi siyaset esir almıştır ve bu yolda giderseniz bu Meclise fiilî olarak atılmış bomba ve onlarca bombayla beraber daha pek çok bombayla karşılaşıyoruz ve karşılaşmaya maalesef devam edeceğiz.
90'lı yılların siyasetinin bile gerisine düştünüz. Hani AKP'yi kurarken "Vesayeti kaldıracağız, güvenlikçi siyaseti devre dışı bırakacağız, demokratik siyaseti devreye sokacağız." diyordunuz ya, bütün iddianızı kaybettiniz. Geriye bir saray rejimi kaldı, bir güvenlik rejimi kaldı. Ve o güvenlikçi rejimin içinde de, biliyorsunuz, pek çok aktör var. Nereye kadar bunu sürdüreceklerine bundan sonra onlar karar verecekler çünkü yetkiyi bir kere güvenlikçilere verdiniz mi sizin iktidarınızın ne kadar süreceğine, nasıl manipüle edileceğinize onlar karar verecekler. Ben ivedilikle bu yoldan dönün diyorum.
Ve gazetecilik suç değil diyorum arkadaşlar. Gazetecilik suç değildir, gazetecilik demokrasilerde haktır ve hep beraber savunmamız gereken en önemli güçtür.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)