| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 13.06.2017 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de akademisyen ve eğitimcilerin karşılaşmış oldukları sorunlarla ilgili olarak Meclis araştırması açılması yönünde verilen önergenin lehinde olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Akademik özgürlükleri savunan, eğitimi kendi siyasi çıkarları için değil ülke çıkarları için kullanan, sadece ekmek yemenin değil, hak yemenin de orucu bozacağının bilincinde olan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu önergede ne deniyor? "Türkiye'de akademisyen ve eğitimcilerin karşılaşmış oldukları baskı, tehdit ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı unsurları ortadan kaldıralım." diyor. Kaldırmayalım mı? "Kanun hükmünde kararnamelerle, hiçbir gerekçe gösterilmeden ve yargılama yapılmadan gerçekleştirilen ihraçları durduralım." diyor. Durdurmayalım mı? "Hukuksuzca ihraç edilmiş tüm akademisyen ve kamu emekçilerini görevlerine iade edelim." diyor. Allah aşkına, etmeyelim mi? Ancak ve de ancak faşist bir anlayış buna "Hayır." der, ancak ve de ancak dikta rejimini isteyenler buna "Hayır." der. Sizlerin ben bu önergeye "Hayır." demeyeceğinizi ümit etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP'nin en başarısız olduğu ve milletimizi doğrudan vuran iki konu, eğitim ve dış politikadır. On beş yıllık iktidarı boyunca eğitim sistemini yazboz tahtasına çeviren AKP zihniyeti, OHAL uygulamalarıyla da şimdi üniversitelere de el attı. Üniversitelerimiz darbe dönemlerinde bile görmedikleri kadar şiddet, baskı uygulamaları ve işten çıkarmalarla karşı karşıya kaldılar. Bunlara ek olarak, AKP'nin şerrinden korkan pek çok insan da mecburen emekliliklerini istediler.
Peki, AKP'nin burada ne amacı olabilir? Bir tek amacı var: Üniversiteleri ele geçirmek. Peki, ülkeyi bu kadar ele geçirmişken üniversiteleri AKP neden ele geçirmek istiyor acaba? Bunun sebebi çok basit ve cevabı da 7 Haziran seçimlerinin içerisindedir. Yapılan araştırmalar üniversite mezunu kişilerin sadece yüzde 26'sının AKP'yi tercih ettiğini gösteriyor yani üniversiteler AKP'nin Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın zihniyetine göre insan yetiştirmiyor, konu bu.
Peki, ne yapmak lazım? AKP zihniyetine hizmet etmeyen yüksek öğrenim sistemini yok etmek lazım. Peki, işe nereden başlamak lazım? Elbette ki öğretim üyelerinden. Peki, bunun için bir de tecrübe lazım, AKP'nin böyle bir tecrübesi var mı? Elbette var hem de oldukça tecrübeli çünkü AKP işe ilköğretim ve liselerden başladı.
Lise mezunu kişilerin acaba ne kadarı AKP'yi tercih ediyor? Sadece yüzde 33'ü. AKP buradan başlayarak öncelikle ilköğretimde ve liselerde millî eğitim sistemini yok etti ve burada da işe öğretmenlerden başladı, arkasından 4+4+4 sistemiyle devam etti. Buradan elde ettiği tecrübeyi şimdi özgür üniversiteleri yok etmek için kullanıyor.
Amaç? Amaç, bunlara oy vermiyorlar; lise mezunları, üniversite mezunları Türkiye ortalamasından daha düşük oy veriyorlar. "Bunları kim yetiştiriyor? Bu okulları ve bu öğretmenleri, bu öğretim üyelerini yok etmemiz lazım." zihniyeti işte burada. AKP Hükûmeti sosyal demokrat, yurtsever öğretmenleri, akademisyenleri hukuksuz bir şekilde yok etmeye çalışıyor. "Yok etme" kelimesini özellikle kullanıyorum.
15 Temmuzdan bu yana 135 binden fazla kamu çalışanı ihraç edildi, 135 binden fazla. FETÖ'yle birlikte olan, terörist olan insanların cezalandırılmalarını hem de en ağır şekilde cezalandırılmalarını hepimiz çok istiyoruz ama sizler masum insanları cezalandırdınız. Bizler, cezalandırılanlar, biz acı çekmekten çekinmeyiz arkadaşlar, biz direngeniz. Bizi bir yok edersiniz, bin geliriz. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak bunların bedelini milletimiz bizden daha fazla ödüyor. Bizi yok etmeye çalışıyorsunuz ya, millete kötülük yapıyorsunuz. Nasıl mı? Bakın, çocuklarımız dünyadan geri kalıyorlar. PISA sonuçlarına göre, iyi dinleyin, 72 ülke içerisinde matematikte 49'uncu sıraya geriledik, okumada, ana dilimizle okumada 50'nci sıraya geriledik 72 ülke içerisinde, fende 72 ülke içerisinde 52'nci sıraya geriledik. Gençlerimize bakalım, üniversitelerimize, onlar da dünyadan geri kalıyor sizin yüzünüzden. Nasıl mı? Bakın, 183 tane üniversitemiz var şu anda, dünyada ilk 500'e giren sadece 5 üniversite var, 2'si de özel. Dünyada ilk 1.000 üniversite içerisinde sadece 10 tane üniversitemiz var, sadece 10 tane üniversitemiz var. Sizin uyguladığınız politikalar bizi bu noktaya getirdi. Bakalım dünyanın en iyileri içerisinde kimler var? En iyiler içerisindeki üniversitelerin yüzde 23'ü ABD'den, yüzde 9'u Çin'den, yüzde 7,6'sı İngiltere'den. Bizim üniversitelerimiz alan sıralamalarında yüzde 1,2'ye ancak girebiliyorlar, sizin yüzünüzden. Ben size soruyorum: Bizim beynimiz diğer insanların beyninden daha mı az çalışıyor? Asla, sadece iyi yönetilmiyoruz, sadece iyi yönetemiyorsunuz. Bizi daha iyi yönetmek mümkün, ülkeyi daha iyi yönetmek mümkün.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hocam, bizden önce kaç tane giriyordu ilk 500'e?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın grup başkan vekili soruyor: "Bizden önce acaba nasıldı?" Bakın, Sayın Grup Başkan Vekili, size dedim ki: "Geriledik." Sizden önce de durumumuz arzu ettiğimiz düzeyde değildi ama sizin iktidarınızla birkaç basamak daha geriye gittik. Arzu ederseniz size uzun uzun PISA sonuçlarını... Siz de bulabilirsiniz ve bu verdiğim rakamlar sizin rakamlarınız, devletin rakamları, benim rakamlarım değil. Daha kötü yönetiyorsunuz ki biz daha geriye doğru gidiyoruz. Sizin siyasi emelleriniz sadece bizi, öğretim üyelerini, öğretmenleri vurmuyor; çocuklarımızı, gençlerimizi, ülkemizi vuruyor, bunu size anlatmaya çalışıyoruz. Bu çocuklar hepimizin. Ya, bunların siyasi düşünceleri yok. Bunların anaları belki AKP'li, belki MHP'li, belki HDP'li, belki CHP'li, hiç fark etmez ama düşünen, özgür üniversite öğrencilerinin yerine, soru sormayan, araştırmayan bir gençlik hevesiyle sadece siyasi iktidarınıza güç katmaya çalışıyorsunuz. Allah aşkına, ne yaptığınızın farkında mısınız? Ne olur bunun farkında olun.
Hayatlarını öğrencilerine, iyi bir gelecek idealini gerçekleştirmeye adayan çok değerli öğretim üyeleri, eğitimciler, ya, sırf bu işle ilgilenmeleri gereken bu insanlar haklarını aramak için sokağa iniyorlar ve polisin şiddetiyle mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Ya, bunlar sizin de hocalarınız. Ya, hiç utanmıyor muyuz? Hocalarımız sokağa çıkıyor, gaz yiyor, cop yiyor ya, bu utanılacak bir durumdur arkadaşlar. Özgür bilimin yuvası olması gereken üniversite kampüsleri polisin ayakları altında ezilen cübbelerle dolu. Ya, şu resimden utanmıyor musunuz? Üniversitelerde öğretim üyesi hocaların cübbeleri polisin postalları altında eziliyor. Ya, bundan utanmayacak mıyız arkadaşlar, Allah aşkına utanmayacak mıyız?
Ülkemizin her kesiminde sorunlar çığ gibi büyüyor. Bu sorunlara çare olması gereken üniversiteler kapılarına kilit vurma noktasına geldi. Üniversiteler suskun, bu sizin de işinize yaramaz. Üniversiteler korku içinde, vallahi AKP'nin de işine yaramaz bu, açık söylüyorum. Ülkenin ilerlemesi için özgürlüğe ihtiyaç var. Demin size verdiğim rakamlar sanayide de böyle, ekonomide de böyle, geriye gidiyoruz. Ya, geriye giden bir ülke AKP'nin de işine yaramaz. Onun için özgürleştirmelisiniz Türkiye'yi ama tam tersi, faşist bir dikta yönetimini aratmayacak, daha kötü bir şekilde yönetmeye çalışıyorsunuz, her geçen gün baskının şiddetini artırıyorsunuz. AKP'nin, iktidarın başlıca sorunu hâline gelen ekonomik sıkıntıları gidermek için üniversitelere ihtiyacınız var ama üniversiteler polis şiddetinin altında eziliyor.
Bakın, öğrenciler mezuniyet töreninde size karşı orantısız zekâ kullanıyorlar, orantısız zekâ. Bakın, ne diyorlar, diyorlar ki: "Biz sana biber kullanma demedik, salça olarak yine kullan." Yani "Hocalara, bize biber gazı sıkma." diyor. Yani bundan utanmayacak mıyız arkadaşlar?
Bakın, 15 Temmuzdan bu yana çıkarılan 7 farklı KHK'yla toplam 4.811 akademisyeni ihraç ettiniz, 2.221 akademisyeni açığa aldınız. 1960 darbesinde 147 kişi ihraç edildi, 1980 darbesinde 120 akademisyen ihraç edildi, şimdi siz tüm darbe dönemlerinin 20 katından daha fazla insanı ihraç ettiniz. Yani siz faşist diktatörlerin yaptığı darbelerden daha ağırını yaptınız, daha kötü duruma getirdiniz ülkeyi, bundan utanmak gerekir. Üniversiteler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Üniversitelere "Ben gencin okumamışını severim." diyen yöneticileri doldurdunuz; intihali bir suç olarak görmeyi bırakın, meşru hâle getirmeye heves eden öğretim üyelerini doldurdunuz. Bunlar bize gösteriyor ki, siz asıl darbeyi Türkiye'ye değil -20 Temmuzdaki darbeden bahsediyorum- üniversitelere, akademilere yaptınız.
Peki, soruyorum size: Özgür bilim sevdalısı akademisyenler bu baskılardan korkuyor mu? Hayır, korkmuyor. Kafelerde buluşuyorlar, her yerde buluşuyorlar ve "Hocama dokunma." diyorlar, "Hocama dokunma." diyorlar. Bakın, Türkiye'yi ne hâle getirdiniz, bundan da utanmak gerekir.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Onu Fetullah Hoca anlarlar.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - İşini geri isteyen ve günlerce Yüksel Caddesi'nde direnen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın yarattığı dayanışmadan korktunuz, onları içeri attınız. Zannettiniz ki onları gömeceksiniz. Hayır, hayır, yanılıyorsunuz, çok yanılıyorsunuz ve bunun hesabını sizden soracağız. Hiç endişeniz olmasın, kimse endişe etmesin, bizi izleyenler, bunun hesabını elbette soracağız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atıcı.