Konu: | Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesinin Kuzey Akdenize Dair Ekinin Bölgesel Uygulamasına Yönelik İstanbul Türkiyede Bölgesel Koordinasyon Birimi Kurulmasına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 103 |
Tarih: | 08.06.2017 |
HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, bıkmadan usanmadan size yine Sur'u anlatacağım çünkü Sur'da yaşanmış ve devam eden yıkımlar ve mağdur eden, zorla tehcir eden, insansızlaştıran politikalardaki ısrarınızdan dolayı, ben de oranın vekili olarak sorumluluğum gereği ve orada yaşayan biri olarak bunu anlatmak gibi bir sorumluluğa sahibim.
Bakın, burası Sur, yedi bin yıllık tarihî mekân olan Sur, şu alanın tamamı Sur. Burada, şu alana -burası, tamamen çoraklaşan- o küçücük dar küçeleri olan Sur'un mahallelerinin olduğu yere baktığınızda, kocaman kocaman bulvarlara dönüştü. Bakın, sadece üç dört tane yapı var. Israrla bakmanızı istiyorum, şu alan, tamamen yıkıldı ve hâlen yıkılmaya devam ediliyor. O yetmedi, geçen yıl, 2016'da Martın 9'unda İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala "Operasyonlar bitmiştir." dedi ve on altı aydır, hâlen şu mahallelere girilemiyor, hâlen burada polis barikatları var, hâlen buraya, yaşadığı yere, ne durumda olduğunu görmek açısından bakma hakkına sahip olmasına rağmen hiçbir insan giremiyor. Bakın, buradaki binlerce ev gitti.
Şu anda da şuradaki iki mahalle, Ali Paşa ve Lalabey Mahallerinde, yaklaşık 6 bin insanın yaşadığı, 300 ailenin olduğu yerde yine 21 Mart 2016'da alınan acele kamulaştırma kararı üzerinden oraya da baskı uygulanıyor; elektrikleri, suları kesiliyor ve geceleri TOMA'larla orada anonslar yapılıyor, "Çıkın, çıkmazsanız eğer, biz sizi buradan zorla çıkarırız" diye basınç uygulanıyor, zorun aygıtlarıyla basınç uygulanıyor ve burada mesele, Kürt olunca, Kürt'ün evi olunca, Kürt'ün tarihi olunca, insanlar da Kürt olunca garip bir terörize etme hâli, garip bir kriminalize etme hâli, onun kimliğine, diline, inancına saygı duymadan, yok sayarak, hiçleştirerek, inkâr ve imha temelinde bir siyaset güdülüyor.
Buraya yedi bin yıl boyunca 40 tane medeniyet gelmiş, her medeniyet, arkasında bir tarih bırakmış; kimi cami yapmış, kimi kilise yapmış, havralar oluşturulmuş, dar küçeler üzerinden değişik oymalar, orada inanılmaz bir tarihî zenginlik var ama bakıyorsunuz, yedi bin yıl boyunca 40 medeniyetin bıraktığı tarihin arkasına bakıldığında, bu esere baktığınızda, şu esere baktığınızda, bu eserle ne kadar övünseniz -tırnak içinde- azdır!
Yedi bin yıllık tarihe yaptığınız şeye bakın. Yedi bin yıllık tarihi ne hâle getirdiniz, ne hâle getirdiğinize bir bakın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Bir şey olmamış.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bir bakın, bu hâle nasıl getirdiniz ya! Binlerce insan, yedi bin yıl boyunca yaşanmış bir tarih, medeniyet müzesi...
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Hiçbir şey olmamış!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Tabii, sizin için hiçbir şey olmaz. Orada çocukluğunuz geçmedi, kimliğiniz yok, dedenizden, atanızdan kalan bir yer olmadığı için böyle konuşuyorsunuz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Sizden daha iyi biliyoruz!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Masa üzerinden siyaset yaptığınız için bunu konuşuyorsunuz, masa üzerinden insanları tekçiliğe mahkûm ettiğiniz için böyle konuşuyorsunuz. Sizler böyle konuştuğunuz için bu hâle geldi.
Ve iki mahalle, bakın, iki mahalleden bahsediyorum, elektrikleri, suları kesildi. Mübarek ramazan ayındayız, değil mi? O insanlar da Müslüman, ki ben bütün inançlara saygı duyuyorum ama mübarek ramazan ayı olduğu için söylüyorum bunu. O insanların elektriği, suları kesilerek, susuzluğa ve elektriksizliğe mahkûm edilerek zorla çıkarmak hangi inançta var? Hangi inançta var, sorarım ben size. Bunu hiçbir şekilde asla ve asla...
Elbet bir gün gideceksiniz ama arkanızda bıraktığınız bu tahribatlarla, bu yok etmelerle, bu yıkımlarla anılacaksınız. Bakın, bu yıkımlarla anılacaksınız.
O yetmedi, bakın, size şunu söyleyeyim: Orada Sur'un yüzde 82'si kamulaştırıldı. Yüzde 12'si niye kamulaştırılmadı, biliyor musunuz? TOKİ'ye verildiği için kamulaştırılmadı. Orada 55 bin esnaf çalışıyor, küçük işletmeci çalışıyor. Küçük işletmeciler, hayatını, yaşamını oradan geçindiriyor ve Diyarbakır'ın ekonomisinin kalbidir Sur ama bakıyorsunuz, 55 bin esnaf bile görünmüyor. Onun dışında... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Biraz sessizce, biraz vicdanınız varsa dinleyin, vicdanınız yoksa aklınızla dinleyin.
Onun dışında, bakın, masa başında kararlarla bu iş olmuyor. Size şunu söylüyorum: Ali Paşa ve Lalabey Mahallelerinde hiçbir mesele yokken neden evler yıkılıyor? Ne amaçla yıkılıyor? Bir dönem Başbakan şunu söylüyordu: "Biz orayı Toledo yapacağız." O hayallerine ulaşamadan, erişemeden gitti. Bir başkası geldi, bir başka şey yapacağız dedi, o da gitti. Her gelen, kendi hayalini orada kurmaya çalışıyor ve oradaki yaşamı kendi hayalleri üzerinden inşa etmeye çalışıyor. Orada bir yaşam var, binlerce yıldır yaşayan, canlı bir tarih var zaten. Sizin veya bizim, benim veya bir başkasının onlar üzerinden siyaset yapma hakkı yok. O insanların orada yaşama hakları var; kimlikleriyle, dilleriyle, inançlarıyla yaşama hakları var ve bu, bizim insani, ahlaki, vicdani temsiliyet sorunumuzdur.
Benim nasıl bugün bu sorunu anlatmak gibi bir sorumluluğum varsa sizin iktidar olarak o sorunu çözmek gibi bir sorumluluğunuz var. Bugün eğer orada bu kadar büyük bir alanın yıkımı konusunda ısrar ederseniz -7 bin yıllık tarihin yıkımı konusunda ısrarınız sadece sizin için değil- bundan sonra arkada bırakacağınız enkazlarla tartışılacaksınız.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Kırklar Dağı görünüyor mu orada? Yıkıldı mı orası?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Kırklar Dağı... Kırklar Dağı'nı da söyleyeyim ben size, bizim yüzleşmeyeceğimiz hiçbir şey yoktur. Biz, insanların, halkın itirazına, reddettiği her konuya saygı duyarız. Bakın, itiraz etti, reddedildi ve itiraz edenin itirazına saygı duyuldu ve orada durduruldu. Bugün o insanlar evinden çıkmak istemiyorlarsa ona saygı duyup "Evinde kal." demek gibi bir mecburiyetimiz var. Zaten o insanlar, 90'lı yıllarda gelmiş, çoğu da göçle gelmiş insanlar, çoğu da yoksul insanlar. Yani şunu mu söylüyorsunuz: "Zaten yoksuldur, zaten göç etmiş, zaten savaştan mağdur edilmiş; bir de biz onları burada mağdur edelim." Bu mu sizin politik anlayışınız? Bu mu insana bakış açınız? Bu mu bu halka verdiğiniz emek? Bu mu bu halka verdiğiniz değer? Yetmedi mi ya! Her yer yakılıp yıkılıyor, yetmiyor mu daha? Türkiye'nin içindeki Kürt'ünle savaş, Türkiye'nin dışında, Rojava'daki Kürt'le savaş; yeter ki Kürtler hiçbir şeyin sahibi olmasın! Bu, nasıl bir anlayıştır? Bu, neyin bitmeyen kinidir, bitmeyen bir öfkesidir? Bu hâlinizle hem kendi Kürt'ünüzü düşman ettiniz kendinize hem kendi sınırınızdaki Kürtleri düşman ettiniz kendinize ve Orta Doğu'nun en bataklık, en acımasız, en krizli dönemine girdiniz, sadece siz girmediniz, hepimiz girdik. Hepimizin canı yanıyor, orada ölen her insan hepimizin canıdır, hiç fark etmez, askeri, polisi, gerillası, çocuğu çünkü hepsinin bir anne babası var, hepsi, bu halkın çocuklarıdır. Burada yapılması gereken bu değildir. Burada yapılması gereken, çözüm ve müzakerenin zeminini oluşturmaktır ve bir an önce ölümleri durdurmaktır.
Ben bunları söylemekten yoruldum, her gün çözüm ve müzakere üzerinden bunu söylemekten gerçekten ben usandım. Bu kadar umarsızca yaklaşıma karşı da gerçekten inanılmaz düzeyde bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Diyorum ki: "Ramazan ayıdır, insanlar oruç tutuyor." Hani siz çok kutsuyorsunuz ya, iki saat sonra gidip insanlar iftarını açacak, Allah'ın karşısında dua edecek ve diyecek ki: "Allah'ım, beni affet." Peki, bunu söylerken bu evleri yıkılanlardan da aldığı beddualardan dolayı, Allah'ın yanında kulun hakkını yemenin hesabını verecek mi? Asla veremeyecek. Her şey affedilir ama kul hakkı asla affedilemez.
Ben ısrarla şunu söyleyeceğim: Burası o halkındır, orada yaşayan insanlarındır. Tekçi zihniyetle, kapitalist sistem üzerinden sadece rant alanı oluşturarak birtakım zümreye peşkeş çekilmesini oranın yaşayanı olarak, oranın insanı olarak ve oranın vekili olarak ben bile kabul etmiyorum; bırakın, o insanlar kendi evinin yıkılmasını asla kabul etmeyecektir. O yetmiyor, oranın valisi, kaymakamı arıyor, diyor ki: "Çıkacaksınız.", diyor ki: "Ben çıkmak istemiyorum, benim evimdir.", diyor ki: "Sen çıkmazsan ben kendi yöntemlerimle seni oradan çıkaracağım. Sana öyle bir şey yapacağım ki..." Bunu hangi hakla yapıyor? Bu, neyin kibridir? Siz bu ülkenin Hükûmetiyseniz 80 milyon insanın Hükûmetisiniz, sadece size oy verenlerle veya size biat, itaat edenlerle bunu yapamazsınız. Oradaki insanların yaşamına, kimliğine, tarihe saygı duymanız gerekir. Farklı düşünüyor. Farklı düşünmesi, sizi ona düşman edecek anlamına gelmez, o insanların çocuklarını yok sayıp terörize etme anlamına gelmez.
Filistin çocukları için ağlıyorsunuz, Kürt çocuklarını "terörist" ilan ediyorsunuz? Filistin çocukları için eylemler yapıyorsunuz, yanı başınızdaki Kürt çocukların bedenleri buzdolaplarında bekletilirken buradan gülümseyerek, kahkaha atarak bakıyorsunuz. Oradaki Kürtler, bunu görmüyor mu sanıyorsunuz? O Kürt çocuğunun annesi, sizi görmüyor mu sanıyorsunuz? Onlara karşı sizin hiçbir vicdani sorumluluğunuz yok mu? O insanlara karşı hiçbir insani duygunuz kalmamış mı?
Ben son kez söylüyorum, Ali Paşa Mahallesi ve Lalabey Mahallesi'nde olan yıkım için son kez söylüyorum, buradaki sorumlulara söylüyorum: Orayı yıkmak, oradaki binlerce tarihi yıkmak tarih karşısında, insanlık karşısında, bütün değerler karşısında en amasız, en sert şekilde mahkûm edilecektir. Bunu kimse unutmasın. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yiğitalp, özellikle birkaç hususu benim ifade etmem gerekiyor. Kürt çocuklarını terörist eden hiç kimse yok, gören hiç kimse yok. Kürtlerle terör örgütünü ayırmanız lazım, kim olursa olsun...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Ceylan Önkol kimdi? Şırnak'ta panzerin öldürdüğü iki çocuk?
BAŞKAN - Bakın, orada Kürtlerle bir savaş yok, tam tersine, Kürtlere en büyük zulmü uygulayan PKK terör örgütüyle devletin vermiş olduğu bir mücadele var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Hamaset yapmayın.
BAŞKAN - Hiç kusura bakmayın, hiç kusura bakmayın.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Ben kusura bakarım, hamaset yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Hamaseti siz yapıyorsunuz, lütfen sözlerinize dikkat edin.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Şırnak'ta iki tane çocuk uyurken, eve giren panzerle ölürken nasıl söyleyebilir misiniz bunu?
BAŞKAN - Dikkat edeceksiniz, dikkat edeceksiniz, hayır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Siz dikkat edeceksiniz. Tarafsız yönetmek zorundasınız Başkan.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Her gün insanlar öldürülüyor.
BAŞKAN - İnsanları öldüren terör örgütüne de bir iki laf etmeniz lazım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Panzer, eve girip uyuyan çocukları öldürmedi mi?