GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında Eğitim ve Yükseköğretim Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:103
Tarih:08.06.2017

HDP GRUBU ADINA ZİYA PİR (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "sayın" demişken saygınlıkla ilgili önce birkaç cümle sarf etmek istiyorum, daha sonra bu sözleşmeye ya da başka bir probleme gelmek istiyorum.

Şimdi Filistin, Filistin'deki eğitimi konuşuyoruz. Eğitimli insanlar önce saygın olmalıdır ve bu yüce Meclisin saygınlığını korumak durumundadır. Bu görev bütün milletvekillerine aittir ama bu görev, aslında bu yüce Meclisin Başkanına da aittir. Ne demek istiyorum? Şimdi bu kuvvetler ayrılığı diye bir şey var bütün demokrasilerde; yasama, yürütme, yargı. Bunların hepsinin yan yana olması gerekiyor. Hiçbirinin öbüründen bir üstünlüğü yoktur, kimse diğerinin alanına girmemelidir, diğerinin hakkını gasbetmemelidir. Bu Meclis Türkiye'deki bütün yasaları ve anayasaları yapmış mıdır? Yapmıştır. Bu yapmış olduğu Anayasa'da şunu diyor bu Meclis: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Bu millet şunu diyor: "Benim yapmış olduğum Anayasa'ya göre hiçbir milletvekili tutuklu yargılanamaz." Hiçbir milletvekili tutuklu yargılanamaz diyoruz biz millî irade olarak. Bunu bilmeyen vekiller olabilir ama üç buçuk sene önce Balbay kararıyla Anayasa Mahkemesi bunu yine yazdı ve hepinize dağıttı. Dedi ki: "Evet, sizin yapmış olduğunuz Anayasa'ya göre hiçbir milletvekili tutuklu yargılanamaz. Buyurun."

Şimdi, muhtemelen yürütmenin talimatıyla yargı bu kararı, bu yüce Meclisin yapmış olduğu Anayasa'yı hiçe sayıyor ve biz aylardır Meclis Başkanlığına, Başkanına, Başkanlık Divanına diyoruz ki: Ya arkadaş, biz bu yasayı yaptık, yargı bunu hiçe sayıyor; kalkıp iki çift laf etmeniz lazım bu konuyla ilgili. Eğer hâlâ dinlemiyorsa bu yargı sizi, siyasallaşmış yargı bizi hâlâ dinlemiyorsa o zaman, madem biz Anayasa değişikliği yaptık, onu da koyabilirdik, onların da anlayacağı şekilde Anayasa'ya yazabilirdik. Bunu da yapmıyorsunuz. E, efendim, neymiş? "Yargılama süreci başlamış, biz müdahale edemeyiz." Ya bırakın yargılama sürecini. Sizin bu yargınız, üzerine gittiğiniz yargı, sizin, bu yüce Meclisin yapmış olduğu Anayasa'yı, yasaları hiçe sayıyor, siz hâlâ yargılama sürecinden bahsediyorsunuz; bir bu.

İkincisi: Bu FETÖ'yle ilgili mücadelenizden bahsediyorsunuz her gün. Bana öyle geliyor ki özellikle yargı içinde, benim geldiğim bölgede özellikle bazı hâkimler ve bazı savcılar üzerine yeterince gitmiyorsunuz ya da daha büyük bir ihtimal, onların ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz ama önlerine, dosyalarına koyup pis işlerinizi onlara yaptırıyorsunuz.

Yine, bugün gelmiş bir fezleke benimle ilgili, okumuşsunuzdur. Bir yalan üzerinden, yalan... Savcı çağırsın ya da siz, kim istiyorsa, iki dakikada bütün delilleriyle onların tamamının yalan olduğunu önünüze koyabilirim. O yalan üzerinden bir fezleke kurgulanmış, yetmiyormuş gibi basına servis edilmiş, şu anda faşist bir linç kampanyası başlatmış durumdalar.

"Saygınlık" deyince, önce, Sayın Başkan, siz kendi Anayasa'nıza... "Millî irade" diyorsunuz, millî iradenin burada, tecelli ettiği binada yapılan yasalara ve Anayasa'ya önce kendiniz saygı göstereceksiniz.

Bu savcılar ve hâkimler, ne idiği belli olmayan kişiler bir gün sizin başınızı feci şekilde ağrıtacak. Ben, şu anda, avukatlarıma -hem yurt içinde hem yurt dışında- TCK'nın 77'nci maddesini dikkatlice izlemeleri için talimat verdim, bütün partim de bunu yapıyor. Bu olaylar sizin başınızı müthiş şekilde ağrıtacak. 77'ye bir açıp bakın. Oradaki suçlamalardan dolayı zaman aşımı da yoktur, bunu da bildirmiş olalım.

Şimdi gelelim Türkiye'nin kanayan yarası olan başka bir soruna. Hep zeytinden bahsediyoruz, evet, biz de destekliyoruz, zeytinin yok olmaması lazım, o konuda muhalefetimizi de yapıyoruz ama bizim bir de güzel Karadeniz Bölgemiz var. Karadeniz'de Rize'de ve çevre illerinde insanlar geçimini çayla, biraz daha batıda, özellikle Giresun ve Ordu'da da fındıkla sağlar. Ben, bugün CHP grubunun bir önergesi olacaktı fındıkla ilgili, bir cenazeden dolayı geri çekildi ama hazırlık yapmıştım birazcık, Karadenizli olarak çok fazla hazırlık yapmama gerek yok. Fındık problemi nedir? Ağustosta yine fındık toplanacak. Çok kısa, zamanım da fazla yok, o yüzden kısa...

Fındığın büyük, en büyük birinci problemi fındık fiyatlarıdır. Her sene iklimden dolayı bazen fındık fazla olur, bolca, bazen daha az olur. İnsanlar bundan dolayı zaten yeterince fiyat alamadığı için az bir para alır. Bir sonraki fındık toplamaya kadar paraları biter, sonra giderler ya tefecinin ya başkalarının eline düşerler. Bir tefecilik problemi var, bunun nedeni fındığın düşük fiyatıdır. İkincisi: "Manav" diye tabir edilen insanlar vardır, onlara borçlanırlar, fındık topladıktan sonra gidip onlara teslim ederler yine az para alırlar, yine yetmez. Tekelleşme vardır; büyük şirketler toplanır, TMO daha fiyat bildirmeden önce gidip -zaten üretici zor durumdadır- onların elindeki fındığı çok düşük fiyattan, maliyetin altında alarak onları mağdur ederler; vesaire, vesaire.

Burada yapılması gereken şudur: Önce size... 2015 yılının maliyet raporu var elimde, "1 kilo fındık kaça mal oluyor?" Burada, işte, bakıyorsunuz, yetiştirme masrafları var, hasat masrafları var, işte, diğer masraflar; bir de "yan gelirler" diye bir şey koymuşlar, benim üreticimi kandırıyorlar. Yani maliyete yan gelirleri, gelirleri koymazsınız, giderler olur. 1 dekarın gideri -yani 80 kilo fındık gelir oradan- kilo başı 8 lira 30 kuruştu 2015'te. İşte, benim Karadenizli vatandaşım -ben de oralıyım- biraz daha saf, temiz olduğu için Kayserililer kadar kurnaz tüccar olmadığı için -bu, kötü bir şey değil Kayserililer için, iyidir, tüccar olanlar kurnaz olmalı ama bizimkiler o kadar değil- bizimkiler diyor ki: "Ya, benim bu kadar masrafım var ama o kurumuş fındıklardan ya da onun altındaki otu ben satıyorum, oradan da dekar başı bana 55 lira geliyor." Bunu da maliyetten düşürüp 2015 fiyatını 7 lira 60 kuruşa düşürmüşler ama 8,30 normal fiyatı. Bu sene bu fiyat çok daha fazla artacak. Niye? Bir: Benim seçim bölgemden, Diyarbakır ve o bölgeden insanlar gelemeyecek çünkü çözüm süreci bitti, şu anda gerginlik var, gelemeyecek. Dolayısıyla fındık toplayanların, işçilerin fiyatları çıkacak. Bu fiyat şu anda 8,5-9 arası diye konuşuluyor ama 9'un üzerinde bana göre reel fiyatlar.

Şimdi, TMO gelmiş 9-9,5 lira maliyeti olan fındığa 10-10,5 lira arasında fiyat biçiyor, "O fiyata alırım senin fındığını." diyor. Ya, Allah aşkına, bakın, bir gömlek üretiyorsunuz; bir gömleğin maliyeti, atıyorum, 5 liradır; onu toptancıya verir, toptancı 10 liraya alır, gider 20 liraya perakendeciye, o da 35-40 liraya halka satar. Yani 5 lira maliyetli olan şeyi 35-40 liraya alırsınız. Fındığın fiyatı, maliyeti 9 lira, 9,5 lira; TMO 10 lira, 10,5 lira veriyor. Bu 1-1,5 lirayla da hani 1,5-2 ton fındığınız vardır, 15 bin lira, 20 bin lira, neyse işte, bir ailenin eline geçiyor, bununla da geçinmek durumundasınız; bu, mümkün değil.

Burada strüktürel bir problem vardır, bunu siz çözemezsiniz, biliyoruz. Siz çünkü liberalizmle, liberal kapitalizm ile sosyal devlet arasında sıkışıp kalmışsınız. Biz çözeriz çünkü bir, biz emekçinin yanındayız, çiftçinin yanındayız; ikincisi, biz sosyal devlet olgusuna inanıyoruz, öyle liberal kapitalizm falan bizim için söz konusu değil; dolayısıyla en hızlı, en güzel şekilde biz onu çözebiliriz.

Çok önemli bir konu Sayın Başkan, vaktim bitiyor, eğer birkaç saniye bana tahammül ederseniz onu anlatacağım.

BAŞKAN - Tahammül ederiz bir dakika efendim, ne demek.

ZİYA PİR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu tekellerin, iki tane büyük şirketin ismi var; burada açıklamayacağım, isteyene verebilirim. Bunlar yıllarca Ordu ve Giresun'da o çiftçileri sömürerek, fındık fiyatını düşük vererek onların üzerinden para kazandılar; şimdi gittiler, Çin ve özellikle Şili'de fındık "plantaj"ları kuruyorlar ve o tutarsa, belli bir kaliteyi tutturabilirlerse beş altı sene sonra -Allah korusun- tıpkı buğdayda ve samanda olduğu gibi, biz kendimiz üretmeyeceğiz, bunları yurt dışından ithal etme durumunda kalacağız, Allah korusun.

Sayın Başkan, bence Meclis bu konuya bir an önce el atmalı ve Rize'deki çaycının, Giresun, Ordu'daki fındıkçının problemlerini çözmelidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.