Konu: | Cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 102 |
Tarih: | 07.06.2017 |
LEYLA BİRLİK (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, 2 Eş Genel Başkanı ve 9 milletvekili arkadaşı hukuksuz bir şekilde aylardır cezaevinde rehin tutulan; milyonlarca insanın, iradesi olarak görüp oy verdiği bir partinin üyesi olarak Türkiye'deki cezaevlerinde yaşanan hukuksuzlukları dile getirmek, insanca ve onurluca bir yaşam mücadelesi veren binlerce siyasi tutsağın sesini bir nebze de olsa duyurmak için söz almış bulunmaktayım.
Tarih boyunca iktidarlarca kendileri için tehlike olarak gördüğü kişileri baskı altında tutmak, kişiliksizleştirmek ve toplumla olan bağını koparmak için ortaya çıkarılan, icat olunan cezaevlerinin en vahşi uygulamaları ne yazık ki Türkiye'de sistematik bir şekilde devam etmektedir. Her gün iktidar, bu aygıtı kullanarak kitleler üzerinde hegemonyasını güçlendirmek istemiştir ama bilinmelidir ki bugüne kadar hiçbir fikir ve ideoloji bu yöntemlerle yok edilememiş, aksine, fikirleri ve idealleri uğruna yaşamlarını ortaya koyanlar bütün işkence, hatta katliamlara rağmen hiç tereddüt etmeden direnmiş ve tarihte insanlık onuru adına en güzel mirasın yaratıcıları olmuşlardır. Bilinmelidir ki bu ülkede zindanlar, aynı zamanda yeniden doğuşun ve insanın sahip olabileceği onurlu yaşamın yaratılma umudu; asla ve asla inandığı değerlerden taviz vermeyen, darağacına yürüyen Denizler; Diyarbakır vahşet zindanlarında üç kibrit çöpüyle başlayıp bedenleriyle alevleri büyüterek çağımızı aydınlatan Mazlumlar, Ferhatlar ve Eşreflerin tarihe yön verdiği anlar olmuştur.
Bizler, zindanlardaki vahşete karşı bedenlerini ölüme, aslında ölümsüzlüğe atan ve bunu "Biz yaşamı, uğrunda ölecek kadar çok seviyoruz." şiarıyla taçlandıran kahramanların geleneğini sahiplenmiş bir partiyiz. İşte böyle bir geleneğin sahibi, milyonlarca insanın iradesi olan, Meclisin üçüncü büyük partisi ve tek muhalefet sesi olan partimize yönelik gerçekleştirilen 20 Mayıs ve 4 Kasım darbeleriyle halkın iradesi Meclisten çıkarılmak istenmiş, Eş Genel Başkanlarımız Sayın Figen Yüksekdağ, Sayın Selahattin Demirtaş'la birlikte milletvekillerimiz, binlerce yönetici üyemiz tutuklanarak sindirilmek istenmiştir. Yine, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Sayın Sebahat Tuncel ve partisinin binlerce yöneticisi, üyesi aynı şekilde gözaltına alınmış, tutuklanmış, rehin alınmışlardır. Halkın yüzde 80, yüzde 90'larla seçmiş olduğu 100'e yakın belediye eş başkanı tutuklanarak, yerine Hükûmetin kayyum olarak atadığı memurlar, halkın iradesini uyduruk gerekçelerle hiçe sayarak gasbetmişlerdir.
2002 yılında 59.429 tutuklu ve hükümlüyle iktidarı devralan AKP Hükûmeti döneminde bu sayı 200 binlere çıkmıştır. "Bir şiir okuduk ve bu yüzden zindanlarda zulme uğradık." diyerek kendini iktidara taşıyanlar, fikirlerinden dolayı binlerce siyasetçiyi, aydını, yazarı, gazeteciyi işten çıkarmış, ağır cezalarla zindanlara atmış ve ne ironiktir ki Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın yazmış olduğu "Cesaret Bulaşıcıdır" şiirinden korkup yasaklamıştır.
Türkiye'deki cezaevlerinde yaşanan en temel sorunların başında tecrit olgusu ve hasta tutsakların durumu gelmektedir. Sayın Öcalan on sekiz yıldır İmralı'da tecritte tutuluyor ve son altı yıldır avukatlarıyla görüşme hakkı elinden alınıyor, ailesiyle dahi görüştürülmüyor. Tek buna bile baktığımızda Türkiye'deki cezaevlerindeki hak ihlallerinin boyutunu görebiliriz. Bugün siyasi iktidar, bu sorunu görmezden gelerek, çözüm üretmeyerek ve uluslararası mevzuatların uygulanmasını engelleyip gerekli tedbirleri almayarak bu sorunun daha da büyümesine neden olmaktadır.
Türkiye'de idam cezası 2002 Ağustosunda imzalanan Avrupa Birliği üçüncü uyum paketiyle kaldırıldı ama ne yazık ki Türkiye'deki cezaevlerinde hukuken kaldırılmış gibi gösterilen idam, on beş yıldır fiilî bir şekilde uygulanmaktadır. Son beş yılda zindanlarda 451 hasta tutsak yaşamını yitirmiş ve idam cezasının kaldırıldığı 2002'den bu yana yaklaşık 3 bin tutsak fiilî idam cezası uygulamalarıyla karşı karşıya gelerek ölüme terk edilmiştir. Şimdi soruyorum size: Cezaevlerinde binlerce tutsağın göz göre göre ölüme terk edilmesi idam değil de nedir? Siyasi iktidar hâlen gerekli idari önlemleri almadığından dolayı, 300'ü ağır 900'e yakın hasta tutsak, insanlık dışı bir kin ve nefretle, ölümle yüz yüze kalmaktadır. Bizler, hukukçuların bu kadar hukuksuzluk yarattığı bir tek rejim biliriz; o da otoriter dikta rejimlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, bir dakikada tamamlayın Sayın Birlik.
LEYLA BİRLİK (Devamla) - Çok iyi biliyoruz ki kendisinden farklı düşünen hiç kimseye tahammülü olmayan bu rejim türü, kendi yarattığı canavarın pençelerinde can verecektir.
Uluslararası evrensel yasalarla güvence altına alınan kişi hak ve özgürlüklerinin nasıl ayaklar altına alındığı yine bazı uluslararası kuruluşlar tarafından tespit edilmiş olup uluslararası ilişkilerde büyük tahribatlar yarattığını da hepimiz çok iyi biliyoruz. Tecrit, uzun gözaltı ve tutukluluk süreleri cunta dönemlerini aratmayan hak ihlallerine dönüşmüş durumdadır. Kanun hükmünde kararnamelerle sinmiş, susmuş, muktedirin her dediğini onaylayan bir halk yaratılmak istenmektedir, biz bunu çok iyi biliyoruz ama asla unutulmamalıdır ki Kenan Evrenleşenler, Esat Oktaylaşanlar karşılarında onurlu bir yaşam uğruna bedenlerini ortaya koyan, tarihin gördüğü en kahraman öncülerin adlarını bulacaklardır.
Bu vesileyle buradan bir kez daha Eş Genel Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş'ı, Figen Yüksekdağ'ı ve diğer tüm siyasi tutsakları saygıyla selamlıyorum ve bizlere özgür yarınlar umudu yaratan kahramanların anılarının önünde saygıyla eğiliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)