Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 100 |
Tarih: | 01.06.2017 |
LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bir sivil darbe sonucunda rehin tutulan siyasetçilere değinmek istiyorum çünkü bugün hâlâ Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş ve 10 milletvekili rehin tutuluyor. Onun yanında, halkın belediyeleri hâlen kayyumların gasbı altında ve 92 belediye eş başkanımız tutuklu. Başta Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş olmak üzere milletvekilleri ve belediye eş başkanlarımızın, HDP yöneticilerinin derhâl serbest bırakılmasını talep ediyoruz, aksi takdirde bu utanç ömür boyu AKP'nin boynunda bir leke olarak kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, dünyanın her tarafında çözümsüz bırakılan sorunlar ve devam eden savaşlar geride sadece gözyaşı ve ölüm bırakmıyor, aynı zamanda geride milyonlarca engelli insan da bırakıyor. Bu nedenle, ölümlerin yaşanmaması ve hiç kimsenin savaş ve çatışmalara bağlı olarak engelli kalmaması için öncelikle görevin her zaman barış ve adaletin savunulmasında olduğu aşikârdır.
Bugün yapılan araştırmalara göre ülkemizin nüfusunun yüzde 12,39'u yani 9 milyon yurttaşımız engelli durumdadır. Böyle ciddi bir oran karşısında susmak ve sorunları tespit edip çözüm geliştirmemek sosyal devlet ilkesiyle uyuşmamaktadır ama görünen şu ki engelli yurttaşlarımızın sorunları uzun vadeli bir eylem planı çerçevesinde ele alınmak yerine genellikle 3 Aralık Uluslararası Engelliler Günü ve 10-16 Mayıs Engelliler Haftası'nda göstermelik açıklama ve etkinliklerle geçiştiriliyor. Oysa Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, 5378 sayılı Engelliler Kanunu da bu konuda net ifadeler içermektedir. Buna karşılık AKP Hükûmeti, zamana bağlı olarak ortaya çıkan istatiksel verilerle engelli yurttaşlarımızın sorunlarının çözüldüğü atmosferini yaratabilir ama ülkenin başkentinde Meclisin kapısından çıkıp Kızılay'a doğru yürüdüğünüzde bile engellilerin tek başına hareket etmelerinin ne kadar zor olduğunu göreceksiniz. Yol boyunca kaldırıma park eden araçlar, sarı yol bantlarının iş göremez hâle gelmiş olması, kaldırımlara kurulan tezgâhlar gibi sorunların yanında bankamatiklerin engellilere göre düzenlenmediğini göreceksiniz. Dolayısıyla engelli yurttaşlarımıza ilişkin birçok düzenleme sadece kâğıt üzerinde kalırken eğitim, barınma, sağlık, istihdam ve sosyal güvenlik gibi konularda yığınla sorunun varlığı hâlen devam etmektedir. Zaten AKP'nin açıkladığı vizyon belgesi de, engellilere ilişkin çokça "Yapılacaktır, olacaktır." gibi ifadeler de sorunların çözülmediğini aşikâr bir şekilde ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugün öyle insafsızlıklar yaşanıyor ki insanlarımız bazen iktidarın gölge etmemesinin yeterli olacağı zannına kapılıyor. Bunu neden mi söylüyorum? Bakın, Şırnak'ta yaşanan çatışmaların ardından ilan edilen sokağa çıkma yasağıyla birlikte Van'a göç eden, iki ayağını da kullanamayan, yüzde 93 oranda engelli yurttaşımız Abdülmecit Külter'e ve birçok engelli yurttaşımıza, rehin tutulan Van Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Bekir Kaya tarafından verilen tekerlekli sandalyelere kayyum tarafından el konulmuş olmasını burada bir kez daha dile getiriyor ve özellikle kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, engelli bir yurttaşın sandalyesine kayyumun el koymasını neye bağlayabiliriz? Allah aşkına, bu zalim anlayışın engelli yurttaşlarımızın sorunlarına onların onurunu incitmeden çözüm getirebileceğine ihtimal verebiliyor musunuz? Oysa Türkiye de Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'ni imzalamış ve bu sözleşmenin gerektirdiği adımları atacağını taahhüt etmiştir. Ama ne yazık ki engelli yurttaşlarımızın sorunları bugüne kadar katlanarak devam ettiği için atılan küçük adımlar çözüm olamamıştır. Bunun en önemli nedeni, AKP Hükûmetinin, engellilik durumunu bir ekonomik yardım olarak görmesi ve buna indirgemesidir. Bu anlayışa bağlı olarak, bugün milyonlarca engelli yurttaşımız ancak ekonomik yardımlarla yaşayabilen ve bu yardımlara bağlı hâle getirilmiş durumdadır. Aynı şekilde, toplumsal hayata ve ekonomik üretime katılmaları da bir yönüyle kısıtlanmış durumdadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli yurttaşlarımızın sorunlarını milletvekilleri çoğu zaman dile getirirken bu sorunlar engelliler tarafından da medyada ifade ediliyor. Birkaç hafta önce, engelli yurttaşlarımızın kurduğu derneklerin yaptığı açıklamalar da basına yansıdı. Buna göre, bir: Fiziksel erişim sorununun hâlâ çözülmediği belirtilirken erişimin sadece "fiziksel erişim" olarak algılandığı, bilgi edinme ve hizmetlere erişim konularında sorunlarının aynen devam ettiği ifade edilmiştir.
İki: Engelli yurttaşların eğitim ve özellikle istihdam hakkından yeterince yararlanamadığı ifade edildi. Buna göre, engelli yurttaşlarımızın hâlen yaşamlarını bağımsız idame ettirebilmeleri zor görünüyor. Dolayısıyla yurttaşlara iş olanağı bulamayan bir devletin, insanlık onuruna yakışır şekilde hayatlarını idame ettirmelerini sağlamaları bir anayasal görevdir.
Üç: Her ne kadar toplumsal dayanışma önemli olsa da devlet ile yurttaşlar arasındaki ilişki bir lütuf ve minnet ilişkisi olmamalıyken devletin bu meseleyi bir yardımlaşma ve dayanışma esası üzerine kurduğu görülüyor. Oysa bu konu bir hak ve ödev meselesidir.
Dört: Eşitsizlik ve ayrımcılık. Bugün engellilerin üniversiteli oranı yüzde 3'tür. Aynı şekilde, işsizlik oranının ise yüzde 70 olduğu ifade ediliyor. Ülkemizdeki engellilik oranına karşın bu istatistiki sonuçlar ortada ciddi bir eşitsizliğin, adaletsizliğin ve ayrımcılığın olduğunu göstermiyor mu?
İktidar sürekli olarak istihdam ve diğer konularda yaptıklarından âdeta bir lütufmuş gibi bahsetse de görünen köy kılavuz istemez. Evet, engelli yurttaşlarımızın istihdamı belli oranda sağlanmış olabilir ama bunun hangi anlayış ve yolla yapıldığını test etmemiz lazım. Tamam, engelli istihdamı arttırılıyor ama çoğu zaman bu, sırf kişiyi işe almış olmak için yapılıyor. Bununla birlikte, kişilerin kendine uygun görev ve işlerde yükselmeleri mümkün görünmüyor. Oysa Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nde ve engelli yurttaşlarımızın açıklamalarında üzerinde durulan en temel şey insanlık onurudur.
Yine, eğitim meselesi en önemli konulardandır. Bugün ilk ve ortaöğretimde yer alan engellilerin sayısının 262 bin civarında olduğu ifade ediliyor. Buna karşın engelli öğrencilerimizin eğitim olanaklarından yeterli oranda yararlanabildiğini ve hatta eğitime erişim noktasında iyi bir düzeyde olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Engelli yurttaşlarımız arasında okuryazarlığın yüzde 40'lar civarında olması eğitime erişim konusunda sıkıntıların olduğunu gösteren önemli bir veridir. Tabii, sadece engelli yurttaşlarımızın eğitimi değil, bu konuda toplumsal bir eğitimle yeni bir anlayışın sağlanması da gerekiyor. Bunun için de okullarda engellilik üzerine derslerin olması, bu konuda materyallerin sağlanması elzemdir. Bakın, bugün atılan küçük adımlar abartılıyor ama milattan önce, Eski Mısır'da bile -yani üç bin yıl önce- engelliler ders konusu olmuştur.
Değerli arkadaşlar, yine aynı şekilde, OHAL zulmünden engellilerin de çok ciddi bir şekilde payına düşeni aldığını, onlarca engelli insanımızın OHAL kararlarıyla işlerinden alındığını görüyoruz. Yani bu devlette darbenin siyasi ayağı, FETÖ'nün siyasi ayağı açığa çıkarılmazken faturanın burada engellilere de çıkarıldığını ibretle görüyoruz. Sadece bir örnek veriyorum: Türkiye Sakatlar Derneği Ankara Şube Başkanı Mithat Tokur, 6 Ocakta yayımlanan KHK'yla görevinden ihraç edilmiştir. Derhâl bu haksızlığın düzeltilmesini burada talep ediyoruz.
Sonuç olarak, tüm engellilerin insanca bir iş yoluyla toplumsal yaşama aktif ve üretken bireyler olarak katılabilme koşullarının yaratıldığı; nitelikli, işlevsel ve erişilebilir eğitim olanaklarının sağlandığı; toplumsal yaşamda, bilimde, sanatta ve siyasette daha etkin yer alma koşullarının yaratıldığı; engellilerin medikal ihtiyaçlarının tamamen devlet tarafından karşılandığı; işsiz veya çalışamayacak durumda olan tüm engellilere insan onuruna yakışır bir aylık verildiği, tüm yurttaşlara yoksulluk kriterleri gözetilmeksizin ücretsiz bakım hizmetinin sunulduğu; haklara, hizmetlere ve bilgiye erişimin önündeki engellerin kaldırıldığı; her türlü dışlanma ve ayrımcılığın, engellilere yönelik şiddet, taciz ve istismarın sona erdiği; engelliliği yaratan yoksulluk, sefalet, iş ve trafik kazaları ve savaş gibi önlenebilir nedenlerin ortadan kalktığı bir durumun mümkün olduğunu biliyoruz. Bu yolda bütün Meclisi de sorumluluğa davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.