GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:99
Tarih:31.05.2017

MİZGİN IRGAT (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de bu ülkede kalıcı bir barışın tesis edilmesi için bu Meclisin görev üstlenmesini ve gelecek dönemde barışın ülkemize hâkim olmasını dilemekle konuşmama başlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada sabahtan beri, hem bizim önergemiz hem CHP'nin önergesine baktığımızda, gerçekten, darbeler ve darbelerle mücadele tarihi ve darbelerle mücadele edilirken bir kesimin haksız hukuksuz bir şekilde ve gerçekten, asgari dengenin çok aleyhe işletildiği bir noktada sonuçların mağduriyetlere yol açtığı bir dönemi anlatacağız, bir dönemi tartışacağız.

Evet, hâlâ görünen o ki darbeyi yapanların, darbenin kararını alanların ve gerçekten adının darbe olup olmadığının, nasıl planlandığının, kimin bildiği-kimin bilmediğinin net olmadığı bir süreç yaşanırken net olan şu: Hiçbir tartışma, hiçbir yargı ve... İfadeleri dahi alınmayan yüz binlere varan ihraçlar kesin olan ve somut olan şey. Kendileriyle beraber aileleri ve bir bütün toplumun büyük oranda çoğunun mağdur edildiği bir süreçten bahsediyoruz. Darbeyle ilgisi olan olmayan, darbe yapıldığı iddiasıyla, var olan suçlarda iddia edildiği gibi cemaatle bağlantısı olup olmadığı ya da nereyle bağlantısı olduğu tartışılmadan bir bütünel muhalefetin tamamının susturulduğu, işinden atıldığı bir süreci yaşadık, hâlâ yaşıyoruz. DBP belediye başkanlarının, HDP'nin eş genel başkanları ve milletvekillerinin ve -kendi işini isteyen- bazı sendikalara yani AKP'nin, iktidarın yandaşı olmayan sendikalara üye olanların işinden edildiği bir süreçten bahsediyoruz. Bu insanlar işten çıkarıldı, ihraç edildi, hâkim olmadıkları, mesleki olarak vâkıf olmadıkları işte çalışmak zorunda kaldılar ve iş cinayetleriyle hayatlarını kaybettiler. İktidar, 100 binin üzerindeki bu çalışanları ihraç ederken, işinden, ekmeğinden ederken ne yapacağı, ailesini nasıl geçindireceği sorusunu sormaksızın, ulu orta ortada bırakmıştır.

Ve bugün bu araştırma komisyonuyla, gerçekten sorumluluğu olan AKP iktidarı -iş cinayetiyle hayatını kaybeden- 37'ye yakın kişinin intihar ettiği, hayatına son verdiği bu olaylar da dâhil olmak üzere hepsini araştırmak, sorumluluğunu üstlenmek durumundadır diye düşünüyorum.

Darbe araştırmaları tartışmaları yapılırken bu darbeci cemaatin üyelerinin hazırlamış olduğu KCK dosyalarının tamamı şu an yürürlükte ve hiçbirisi hakkında düşme kararı verilmedi. Kendileri suç iddiasıyla, suç örgütü kurmakla şu an cezaevlerinde yatarken, hazırlamış oldukları mutfaklarında çalışan savcılar, hâkimler ve polisler, şu anda onların hazırlamış olduğu dosyalar ise yargılamada, sözde yargılamalar devam ettirilmekte.

Selahattin Demirtaş, sayın eş genel başkanlarımız ve diğer tutuklu vekillerimizin konuşmalarını hazırlayan bu mutfağın çalışanlarının, sözde, bugün sizin cemaatçi olarak iddia ettiğiniz kişilerin dosyalarından şu an milletvekilleri tutuklu yargılanmaktadır ve bu konuda, daha önce benzer konularda tahliye kararı vermişken yani onu seçen seçmenlerin iradelerine bir baskı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin bir milletvekilinin görevine devam etmesi yani görev yeri olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde olması gerektiği kararına rağmen, hâlâ, aylardır milletvekillerimiz cezaevlerinde bulunmaktadır.

Sayın Selahattin Demirtaş'ın duruşma tarihi 6 Eylüldür hem de manidar bir tarihte duruşma tarihi verilmiştir. Bugün Besime Konca, az önce aldığımız habere göre, kendisi hakkında "propaganda" gibi, katalog suçlardan olmayan yani tutuklanmayı gerektirmeyen bir suçtan şu an tahliye edilmemiştir, tekrar cezaevine gönderilmiştir.

Dolayısıyla, yargının üfürükten dosyalarla, bir bütünel mutfağının tartışmalı olduğu dosyalarla siz darbelerle mücadele ettiğinizi dile getiremezsiniz. Söyleseniz bile buna inanan kimseyi bulamazsınız çünkü gerçek olan, aslolan mağduriyetler var ortada.

Bitlis'te, vekili olduğum ilde, işten ihraç edilen bir çalışan, 6 çocuğuyla beraber oturduğu lojmandan da atıldı yani sokağa atıldı.

Diğer taraftan, muhtarlar, 5 tane muhtar... Basının çokça işlediği, aslında 16 Nisan referandumu öncesi gündeme gelen "'Hayır' oyu verirseniz elinizdeki mührü alırım, size hizmet etmem." diyen kaymakamın emriyle ve talimatıyla muhtar şu an görevden alınmış durumda. Bitlis'in Adilcevaz Kaymakamından bahsediyorum size. Hepimiz televizyonlarda izledik, muhtarları toplayıp "Köyünüzden 'hayır' oyu çıkmayacak." tehdidini yapan kaymakam, evet, bu köylerden 'hayır' çıktığı için karakola çağırtıp sözlü talimatla "Artık görevinize son verilmiştir. Mühürlerinizi iade edin." demiştir. Zaten bundan önce de 19 muhtarımız aynen bu şekilde, keyfî bir şekilde görevlerinden alınmıştır.

Tekrar, Bitlis'ten bahsediyorum, tekrar, sözde kanun hükmünde kararnamelerden bahsediyorum. Bitlis'in ormanları, Güroymak ve Mutki'ye bağlı ormanlar şu anda kesiliyor, yok ediliyor. Yani "Darbeyle mücadele ediyorum." derken ormanlardan, ilgisi alakası olmayan tüm alanlardan öç alma duygusuyla hareket ettiniz ve hiç ilgisi olmayan insanları işinden, ekmeğinden ettiniz. Şimdi, buradan tekrar, biz, Bitlis Vekili olarak ve Bitlis adına, Bitlis'e duyduğunuz bu öfkeden vazgeçin diyoruz. Nedir Bitlis'ten ve "hayır" oyu veren yerlerden korkunuz?

Eğer o kadar kendinize güveniyorsanız -daha önce de söylemiştim- DBP'li Bitlis Belediye Başkanını, Güroymak Belediye Başkanını ve diğer belediye başkanlarımızı tutuklamak yerine onları kendi şehirlerinde bırakıp, başka, Karadeniz illerine sürgün etmek yerine gelin, demokratik bir şekilde seçim sandıklarını kuralım ama o sandıklara da müdahale etmeyelim. Yüksek Seçim Kurulunun da kendi hakkını, kendi görevini layıkıyla yapacağı adil, demokratik bir seçim sistemiyle seçim yapalım ve orada gerçekten halkımız neyi tercih ediyorsa, kimi tercih ediyorsa onu yapalım ama bu zulümden vazgeçin. Gerçekten, hiçbir yatırımı yapmadığınız, havaalanını yapmadığınız, her seçim döneminde ısıtıp ısıtıp önümüze getirdiğiniz o propagandadan vazgeçip gerçekten sosyal devlet ve iktidar olma duygusuyla ve sorumluluğuyla kendi görevinizi yapmaya davet ediyoruz.

Elzem bir şekilde, burada yerleri boş olan tutuklu milletvekillerinin, bir kere, her şeyden önce görevinin başına gelmesi gerekmektedir. Haksız, hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunan belediye eş başkanlarımıza, bir sözlü talimatla şu an görevinden aldığınız mahalle ve köy muhtarlarımızı ve işinden atılan emekçileri işlerine iade ederek, Semih ve Nuriye'nin başlatmış olduğu açlık grevini sonlandırmak için kendilerine iş taahhüdünde bulunarak bütün bu sorunlara cevap olunacağını düşünüyoruz. Aksi takdirde, burada öyle bir kısmını sahiplenip bir kısmını sahiplenmediğiniz, bir kısmına dokunduğunuz, bir kısmına ses çıkarmadığınız, siyasi ayağını tartışmadığınız, araştırmadığınız darbelerle mücadele yöntemiyle bu işi kesinkes çözemeyeceğinizi, başka darbelerle baş başa kalacağınızı, gelecekte de daha büyük darbelerle karşılaşacağınızı buradan yinelemek istiyorum. Bu ülkenin bu ülkede yaşanan tüm darbeleri gerçekten burada tartışması, masaya koyması ve müzakere etmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİZGİN IRGAT (Devamla) - Bir dakika istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun bir dakika Sayın Irgat.

MİZGİN IRGAT (Devamla) - Sayın Demirtaş'ın bugün bir mektubu basına yansıdı, bir yol haritasından, demokrasi blokundan bahsetmekte. Evet, hepimizin ihtiyaç duyduğu şey, gerçekten, Kürt meselesi başta olmak üzere bütün sorunlarımızı masaya yatıracağımız akilane bir yol haritasıyla, bir barış haritasıyla ve gerçekten büyük bir demokrasi blokuyla sorunlarımızı çözeceğimiz bir yöntemden geçer. Dolayısıyla, ihraçlar gerçekten telafisi imkânsız olan zararların doğacağı ihraçlar, haksız hukuksuz gözaltılar ve sürgünler değildir. Çünkü biz bunları çok yaşadık, bunlardan sonuç alınmadı. Dolayısıyla, bu ülkede bir hak, hukuk, demokrasi sorunu vardır. Bunun da çözüleceği yegâne yer bu Meclis ve bizleriz. Bu temelde, ben burada tekrar, bu komisyonun kurulması gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Irgat.