GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:96
Tarih:24.05.2017

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, böyle bir önerge üzerinde çok anlamlı bir tarihte konuştuğumuzu düşünüyorum ve acaba bu önergenin bu tarihe denk gelmesi bir tesadüf mü yoksa bir tercih mi, onu takdirlerinize sunuyorum. Bugün, ihanetin sembolü olan, 24 Mayıs 1993 Bingöl-Elâzığ kara yolunda, kınalı kuzuların dağıtımları esnasında alçakça, haince pusu kurularak şehadet şerbetini içtikleri, 33 ananın yüreğinin yandığı şehadetin yıl dönümü. Şehitlerimizi rahmetle anıyorum, Allah rahmet eylesin. Onların memleketi vatanlaştırmak ve ilelebet Türk devletini yaşatmak için şehadetlerinin huzurunda saygıyla eğiliyoruz.

Sayın milletvekilleri, âdeta bir temcit pilavı gibi ısıtılıp ön plana getirilen devletin toplu katliam yaptığı iddiası ve 17 bin kişinin devlet tarafından faili meçhul cinayetlerle katledildiği iddiaları, PKK terör örgütünün bir psikolojik operasyonunun yerli ve yabancı odaklar ve uzantılarıyla Türkiye'de yaptıkları bir uygulamadır. Malumunuz 1984'ten beri terörle mücadele veren ülke çok olağanüstü kayıplar verdi, çok büyük şehitler verdi, sivil ölümleri beraberinde teröristlerin de ölümüne kadar ciddi anlamda bir mücadele verildi. Böylesine puslu havaların içerisinde şahsi anlamda birtakım tutum ve davranışları geliştirenlerin hatalar yapma ihtimali elbette vardır ama Türk devlet tarihine baktığınızda Türk devletinin hiçbir zaman kendi iradesiyle bir katliam yapmasının söz konusu olduğuna şahit olamazsınız. Bu iddiaları yapanlar hep tarih karşısında ve hakikat karşısında mahcup olmuşlardır ve olmaya da devam edeceklerdir.

Ama bizim bugün tartışmamız ve üzerinde durmamız gereken temel meselelerden bir tanesi, eğer bu meselelerin üzerine samimiyetle gideceksek bölgedeki vatandaşlarımızın üzerindeki PKK terör baskısını kaldırmak olmalıdır. Bugün itibarıyla bölge halkının devlet yanlısı tutum içerisine girmesini birtakım farklı yorumlara çıkararak farklı beklentilere girenlere de aslında bu bir cevaptır. Devletin vatandaşını koruyarak, devleti ile milletini bütünleştirip teröristi defettiği zaman hiçbir sorunun olmadığının ifadesi ama bu zamana kadar bölgede terör örgütünün önünü açabilen devlet politikalarının iflas ettiği, milleti ile devleti bütünleştirecek terör örgütüyle mücadelenin sonuç verdiğinin gerçekliğinden yürüdüğümüzde, sayın milletvekilleri, bu gerçeklik bizim karşımıza bir şey daha çıkarır: PKK terör örgütünün kendi otoritesini bölgede sağlamak ve teröristbaşının hâkimiyetini kurmak için gerek örgüt içi infazlar gerekse PKK'nın Dersim sorunu olarak karşımıza çıkan PKK'ya itaat etmeyen bölge halkından farklı görüşte olanları nasıl katlettiğine dair merak edenler "PKK'nın Dersim Sorunu" kitabına birazcık göz attıklarında bu hakikati görürler.

Öte yandan, bölge halkının devlete karşı tutum ve davranışlarındaki sadakati görenlerin rahatsızlıkları bir adım sonra bir başka gerçekle yüzleşmeli ve bir gerçek de çok daha yakın bir zamanda şehadet şerbetini içen ve Rahmetirahman'a kavuşan Tillo Dayı'mızın hikâyesidir. Tillo Dayı kimdir ve öyküsü nedir? Bugün, evine giderken uğradığı hain silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden, Bitlis'te hareketimize emek vermiş, Bitlis İl Genel Meclisi Milliyetçi Hareket Partisi 1'inci sıra adayı olan Tillo Kaptan'ı, Tillo Uçar'ı rahmet ve duayla anıyoruz diyoruz. Çok yakın, daha birkaç sene önceki hadise bu, arkadaşlar.

Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanını "Bölgeyle ilgili sözü yok mu?" ifadeleriyle eleştiren birtakım sözüm ona farklı düşüncedeki arkadaşlara şunu söylemek istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisi için bölgede sadece kendi partisinin sembolü üç hilalin değil, Türk Bayrağı'nın dalgalanması tek başına yeter. İşte, biz, bölgede yaptığımız hareketlerin sonucunu Tillo Dayıları şehadet şerbetine yollayarak görüyoruz. Bölgede siyaset yapabileceğimiz alanlar açıldı, demokratik anlamda mücadele alanı oluştu da yapmadık mı? Evet, yaptık, açıldı. Kararlı mücadele kendi içerisinde sonuç verirken bu hafta salı günü Diyarbakır İl Başkanı ve tüm ilçe başkanlarıyla beraber Milliyetçi Hareket Partisi Grubundalardı ve MHP Grubunda Sayın Genel Başkanımıza ziyaretlerde bulundular. Dolayısıyla Türkiye'nin normalleşmesini ve demokratik anlamda bir mücadelesini istiyorsak terörist baskısından, terör örgütlerinden Türkiye'yi kurtarmak durumundayız. Bu terörist baskısı ve terörden kurtulmanın yolu devletin kararlı mücadelesinden geçer. Bu kararlı mücadelenin bir adım sonrasında, hemen akabinde sorulması gereken soru... Bizim grubumuza geliyor: "PKK'nın benim çocuğumu kaçırmasından dolayı büyük acılar çekiyorum. Benim çocuğumu PKK'dan, örgütten kurtarmama yardımcı olur musunuz?" diyenler... Daha 13 yaşında, 15 yaşında eli silah tutamayan çocukların örgüte militan olarak nasıl annesinden, babasından kopartıldığı... Veyahut sözüm ona "Bu süreç içerisinde bizim dediğimizi yapmazsanız iki çocuğunuzdan birisini biz alırız." tehdidinden, devlet eğer devletse vatandaşını kurtarmadıktan sonra bölgede siyaset yapma zemini olmaz. Siyaseti sivil alanda vatandaşın meseleleri ve bölgenin sorunları üzerinden yapmaya başlarsanız da bölge halkıyla kucaklaşırsınız. Terörle mücadelede devletin kararlılık göstermesi ve düne kadar orada siyaset adına hendek kazanlar bugün o hendek kazanlara karşı devletin yanında olabiliyorsa veyahut da hendek kazanlara karşı kayyumlar vasıtasıyla devletin bürokratları, kaymakamları onlara hizmet götürüyorsa devlete aidiyeti görürler, devlete aidiyetin sembolü kaymakamları hedef alırlar ve haince onları, odalarını tuzakladıkları bombalarla yine şehit etmeye çalışırlar ama biz büyük Türk milleti ailesinin bu gerçekleri gördüğünü ve bu gerçekler üzerinde yol yürüdüğünü görüyoruz. Bölgede verilen mücadeleye olağanüstü bir şekilde desteğin verilmesi de budur.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın sonunda bu "17 bin faili meçhul" meselesinin arka planı nedir, bir kaynak üzerinden bunu sizlerle paylaşmak istiyorum: "17 bin faili meçhul cinayet" söyleminin ilk kez kullanıldığı yer, zaman ve tabii ki kullanan kişi bilinmemektedir ancak bu söylemin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyonda ifade veren bir tanığa dayandığı yaygın bir kanaattir. Neden böyle bir rakamın verildiği konusunda Faruk Bildirici'nin "Yemin Gecesi-Leyla Zana'nın Yaşamöyküsü" adlı kitabının 435'inci sayfasında verilen tablo incelendiğinde önemli bir ipucu elde edilmektedir. Anılan kitapta 1997 yılı sonunda ölü terörist sayısının 17.277 olduğu görülmektedir. "Faili meçhul cinayet" iddialarının 1997'den beri "17 bin" sayısıyla süslendiği düşünülürse söz konusu "17 bin" sayısı faili meçhullerin değil, güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmalarda ölen PKK'lıların sayısıdır. Ancak, PKK bu sayıyı psikolojik savaş mekanizması içinde etkili bir şekilde Türkiye'ye karşı kullanmaya başlamış ve bunun üzerine bir "17 bin" sayısı inşa etmeye çalışmıştır.

Elbette ki biz de milliyetçiliğini insan sevgisi üzerine kuran ve hiçbir zaman hiç kimseyi ötekileştirmeyen bir anlayışın mensubu olan milliyetçi ülkücüler olarak, acılardan beslenmeyi, acıları istismar etmeyi, acıların üzerinden siyaset geliştirmeyi hiçbir zaman benimsememişizdir ve her zaman ortaya koyduğumuz yerelin ulusallaşması, ulusalın evrenselleşmesi konusundaki durduğumuz yer ortadadır. Elbette ki bu manada evladını kaybeden annenin acısı samimiyetle derdimizdir ama bu annelerin bu manadaki tutum ve davranışlarına PKK terör örgütünün neden olduğunu ve huzurlarını bu örgüt üzerinden iş birlikçilerin bozduğu gerçeğini de bilmek ve bu gözyaşlarından tamamen kurtulabilmenin yolunun da bu kararlı mücadelenin sonuç vermesinden geçtiği hakikatini haykırmak istiyoruz. Biz, Türkiye'de demokrasinin sağlıklı inşa edilebilmesinin, güvenli, huzurlu bir ülkede yaşayabilmenin yolunun, her türlü terör örgütünden arınmaktan geçtiğini düşünüyoruz. PKK'sı da, FETÖ'sü de, adını sayarak Meclisi kirletmek istemediğimiz her türlü iş birlikçilerden, bu manada, devleti ve milleti kandırmak isteyenlerden kurtulan bir Türkiye, gelecekte yeni bir medeniyet ufkuna güneş gibi doğacaktır. Çünkü Türk kültürünün müktesebatı, Türkçenin gücü, Türk milletinin tarihî kuvveti bunu yapmaya muktedirdir diyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)