GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:94
Tarih:18.05.2017

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım.

Evet, vergi yasası veya vergi affı konuşuluyor ama baktığımızda, açlık sınırı TÜİK verilerine göre 1.518 lira, yoksulluk sınırı ise 4.945 lira, asgari ücretlinin eline geçen miktar 1.405 lira. Peki, üretim esaslı baktığımızda üretim kapasitesinin son derece düştüğünü, gelir seviyesinin düştüğünü, ekonomik istikrarsızlık olduğunu biliyoruz.

Ben Diyarbakır üzerinden konuşmak istiyorum biraz. Diyarbakır arazilerinin yüzde 40'ı tarım arazisi ve Diyarbakır, geçim kaynağı olarak hayvancılık ve tarım üzerinden gidiyor ve tarihî ve turistik bir kent biliyorsunuz ama tarım arazilerinin yüzde 95'i özel güvenlik bölgesi ya da askerî alan olarak, devlet tarafından güvenlik politikaları olarak kapatılmış durumda. Yani Diyarbakır'daki tarım ve hayvancılık neredeyse bitti. Neden bitti? Güvenlik politikalarından dolayı bitti. Neden bitti? Israrla sürdürülen savaş politikalarından dolayı bitti. Neden vergi affı geldi? Yine aynı noktaya geldik, savaş politikalarındaki ısrardan dolayı gelindi.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Terör, terör.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Savaş politikaları çünkü bu ülkenin yüz yıllık bir Kürt sorunu var. Bunu siz de daha öncesinde çözüm ve müzakere sürecinde ifade etmiştiniz yani o dönemin yetkili ve ilgilileri de ısrarla bu ülkenin Kürt sorunu olduğunu ve Kürt sorununun çözümünün de müzakereyle olacağını söylemişti ama konjonktür değişince bugün terör olarak nitelendiriyorsunuz ama asıl gerçeği bir Kürt sorunu. Bu da bu ülkenin antidemokratik uygulamalarıyla gerçekleşen ve bir türlü demokratikleşmemesinden dolayı kaynaklanan, maalesef can yakmaya devam eden, ölümleri sürekli artıran bir sorun.

Evet, bizim ısrarla söylediğimiz şu: Türkiye nüfusu çok genç bir nüfus ve bu genç nüfus bir istihdama, geleceğe istikrarlı bakma, umutla bakma ve barış içinde, huzur içinde yaşama hakkına sahip. Ancak, bu hakkını yerine getirme gibi bir çabamız var mı? Maalesef o da yok. Buna dair gençlere verilen vaatlere baktığımızda -arkadaşlarımız da ısrarla belirtti- idam ve 18 yaş için seçme, seçilme hakkı verildi. Seçilme hakkını verirken de askerlikten muaf tutulma gibi ekstra bir olaya dönüştürüldü. Oysa, askerliği ve Mehmetçik'i kutsayan bir zihniyetin askerlikten muafiyeti bir ödül olarak göstermesinin kendi içinde bir paradoksu da barındırdığını söylemek mümkündür.

Bizim yapmamız gereken şudur: Bu ülkede defalarca -baktım şimdiye kadar- cumhuriyet tarihinden şimdiye kadar 33 defa vergi affı olmuş, AKP döneminde torba yasayla 9 kez ilan edilmiş, son dokuz ayda da 2'nci defa vergi affı var ve bu vergi affına da bakıldığı zaman, "Ne zamanlar vergi affı olmuş?" diye böyle bir kısaca bakıldığında hep savaşın en yüksek olduğu dönemlerde olmuş çünkü maliyet direkt savaş üzerinden gerçekleşmiş. 1990'larda olmuş, 1992'de olmuş, 1998'de olmuş, 2002'de olmuş, 2008'de olmuş, bir tek 2014 ve 2016 sürecinde bir vergi affı gelmemiş. Neden gelmemiş? Çünkü o dönem çatışmasızlık dönemiymiş. Çatışmasızlık döneminde istikrar olduğu için, yatırımlar olduğu için, turizm canlı olduğu için o dönemde vergi affı yok. Yani, bu bile aslında kendi başına bir sonuç. Yani, bu sonuç bile bizim, bu ülkenin ne kadar barışa ihtiyacı olduğunun aslında açık bir göstergesi. Bu TÜİK verileri, benim söylediğim bir şey değil.

Bakın, 2014 ve 2016 yılı içerisinde hiç vergi affına ihtiyaç duyulmamış çünkü siyasi istikrar olduğu için ekonomik istikrar olmuş ve üretim esaslı bir yaşam biçimi gelişmiş. Ama bakıyorsunuz, bu konuda bu kadar kötü deneyimler var, elimizde bu kadar hafıza var, canlı bir hafıza var, yakın bir hafıza var, uzak bir hafıza var; 38'ler var, 1960'lar var, 1960 darbesi var, 1971 darbesi var, 1982 darbesi var ve bunun gibi hep askerî darbelerle gerçekleşen o sürecin içerisinde çok ciddi ekonomik krizler olmuş.

15 Temmuz da böyle bir darbe. 20 Temmuzda OHAL'ler ilan edilmiş ve 20 Temmuzda kendi rejimini inşa etmek üzere KHK'larla devam eden ve ısrarla OHAL'i sürdürmeye çalışan ve bununla birlikte ekonomik krizi derinleştiren bir anlayış var. Bunu anlamakta çok güçlük çekiyorum. Yani bu kadar insani duygularımızdan uzaklaştığımızı görmek beni çok ürkütüyor. Az önce, gündüz öğlen saatlerinde kadınlar üzerindeki şiddete, tecavüze ve çocuk istismarına karşı siyasetüstü bir soruna karşı yaklaşım da beni çok ürküttü. Yani biz toplumsal olarak bu kadar çürüdük mü? Yani burada siyasetüstü bakabilmeyi öğrenemeyecek miyiz? Yani ölümlere karşı baktığımızda siyasetüstü duygularımızla bakamayacak mıyız? İnsani duygularımızı bu kadar kaybettik mi, her şeye ideolojik mi bakıyoruz? Yani insanımıza, buradaki çocukların istismarına, bu kadar ürkütücü, çürütücü, korkunç bir olaya karşı bu duyarsızlığı gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Son bir cümle...

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum, tamamlayınız sözlerinizi.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Öğleden beri orada otururken gerçekten şoka girdim. Burada oturanlara bakıyorum, hepimize bakıyorum, diyorum ki bu yetki bizim elimizde ve oradaki o çocukların tecavüzüne karşı, kadın cinayetlerine karşı burası yapması gereken görevine ve rolüne karşı bu kadar duyarsız olmamalı yani, bunu başka bir yere çekmemeli, siyasetüstü bakabilmeli, oradaki o çocuklara, ailesine karşı bir empati duygusu gelişebilmeli. Kim yapmışsa yapmış, çıksın ortaya, bundan niye korkuyoruz? Tecavüze karşı bizim tedbir almamız gerekmiyor mu yani?

Ben inanılmaz düzeyde hayal kırıklığına uğradım. Evet, farklı bakıyoruz, farklı düşünüyoruz, çözüm yöntemlerimiz farklı, çözüm yollarımız farklı, ideolojik farklılıklarımız var ama tecavüze, çocuk tecavüzlerine, kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete karşı ortak insan olma refleksimizin olması gerekir yani. Bunu kaybettiğimiz için ya da buna sahip çıkamadığımız için şahsım adına büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı burada söylemek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)