GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:94
Tarih:18.05.2017

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, önergemiz Türkiye'nin en temel gündemlerinden biri olan kadına yönelik şiddet, istismar, taciz ve tecavüz olaylarına ilişkin. Benim adıma arkadaşlarla birlikte verdiğimiz önerge aslında Adana'ya dikkat çekmek için ama tabii, sadece Adana değil, Türkiye'nin her tarafında toplumun yarısını hedef alıyor çünkü kadınlar sonuçta toplumun yarısını teşkil ediyor ama kadına yönelik şiddet, istismar, taciz, tecavüz -bu çocuklara kadar indi artık uzun süredir- hak ettiği tartışmayı görmüyor, hak ettiği önlemler alınmıyor ve Hükûmetin bu konudaki duyarsız, örtbas etme politikası maalesef hâlâ olanca hızıyla devam ediyor.

Bizim, Halkların Demokratik Partisi olarak, gerçekten, kadına yönelik şiddet ve kadın haklarına ilişkin ihlaller hassasiyetimizin en üst sırasında yer alan konu başlıklarından biridir. Bizim kadına yaklaşımımız, kadın haklarına yaklaşımımız aynı zamanda partimizin stratejik bir yaklaşımıdır; yoksa sadece bir başlık olarak kadını, toplumsal cinsiyeti, kadına yönelik şiddeti görmüyoruz ve fırsat buldukça da bunu Mecliste gündeme getirmeye çalışıyoruz. Mesela, verdiğim önergede, yapılan tespite göre Adana ve ilçelerinde sadece otuz yedi gün içinde 17 kadın yaşamını yitirdi. Bu, bir öldürme değil sadece; bu, bireysel bir fiil değil; bu, bir katliam. Hatırlarsınız, televizyonlarda görüldü, bir evden 6 kadının, 6 kişinin cenazesi çıkarıldı. Böyle bir şey olabilir mi? Ve basın bunu maalesef her zaman olduğu gibi sevgi cinayeti, kıskançlık cinayeti, aşk cinayeti gibi aslında olayı meşrulaştıran, olayın faillerini destekleyen bir dille vermeye devam ediyor. Yine Adana'da, son iki yılda, istatistiklere göre, 245 kadın yaşamını yitirdi. Yani bu rakamlar gerçekten kadına yönelik şiddetin katliam boyutunda seyrettiğini ve gitgide hızlandığını da ifade ediyor.

Adalet Bakanlığı verilerine göre bile şu rakamlar çok dikkat çekici: 2002-2010 yılları arasında kadına yönelik cinayetlerde yüzde 1.400 artış olmuş -bunlar resmî veriler- ve 2002 yılında 66 kadın cinayete kurban giderken, 2009'un ilk yedi ayında 953'e yükselmiş. Bunlar Adalet Bakanlığının verileri ve bu veriler gitgide artış gösteriyor, asla bir düşüş seyrinde değil ve bu da gerçekten şu anda Türkiye'nin en temel gündemlerinden biri olması gereken bir mesele.

2017 yılının sadece ilk dört ayında erkekler tarafından 101 kadın öldürüldü -bu çok ciddi bir rakam- 28 kadın tecavüze maruz kaldı, 40 kadın tacize uğradı, 146 kız çocuğuna cinsel istismar vakaları yansıdı ve yine, 106 kadına yönelik şiddet uygulamaları var.

Şimdi, bu olayları saatlerce de anlatsam ne bu rakamlar bitecek ne bu istatistikler bitecek ne bu vahamet azalacak. O nedenle bir iki örnek üzerinden gerçekten bu meseleye nasıl yaklaşmamız gerektiğini, toplumsal cinsiyet rollerinin tekrar tekrar üretilmesini, kadına yönelik şiddeti destekleme politikalarına karşı önlem alınmasını... Yargının cezasızlık politikasıyla mücadele etmemiz gerekiyor ve bunun için en temel çözüm yeri tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bizim "Araştırma komisyonu kurulsun." önerimizin dayanağı da, bunları önlemek açısından gerçekten artık bizim bir tutum almamız gerekiyor.

Şimdi, en son Batman'da bir olay yaşandı, ona da değinmek istiyorum çünkü gerçekten o da diğer olaylar kadar maalesef çok vahim. Yani aralarında böyle bir derece farkı gözetmek mümkün değil, bir çocuğun tacize uğraması ile diğerini kıyaslamak da ne etiktir ne siyaseten böyle bir yaklaşımımız var, asla böyle yaklaşmıyoruz. Ne ile göre ne bölgeye göre ne etnik kimliğine göre ne inanca göre bir yaklaşım içinde olmamalıyız. Önemli olan kadın bakış açısıdır. Kadına yönelik şiddet nerede olursa olsun, çocuğa yönelik istismar nerede olursa olsun aynı duyarlılıkla, aynı kararlılıkla karşı durmamız gerekiyor.

Şimdi, Batman'da 14 yaşındaki bir çocuk cinsel tecavüze, tacize, istismara maruz kaldı ve fuhşa zorlandı ve maalesef, bu olayın da açığa çıkması, ailelerin çabalarıyla ve bu çocuğun konuşmasıyla ortaya çıktı çünkü olayı bilenler de susmayı tercih ediyor. Bu da korumanın başka bir şekli; aman bana bulaşmasın, aman ben söylemeyeyim, aman o duymasın gibi. Çünkü Batman olayında il içinde faillerin arasında, tacizcilerin arasında -tırnak içinde söylüyorum, benim için hiçbir hatırları yok, bizim için hiçbir değerleri yok ama hukukta "hatırlı kişiler" kavramı vardır ya- hatırlı kişiler varmış, biliniyorlarmış, çevreleri varmış. Bu yüzden, tutuklanmamışlar bile zaten. Yani ödül gibi serbest bırakılıyor ve ayrıca burada "ileri gelenler" diye söyleniyor. Şimdi, burada isimleri şu anda önümde var ama söylemeyeceğim çünkü dosyada gizlilik kararı var. Cinsel istismara maruz bırakanlardan mesela esnaf var, ismi bizde saklı. Yine, iktidar partisine yakınlığıyla bilinen yani toplumda öyle bilinen ve olaydan beş gün önce hacdan gelen bir muhtar varmış. Yine, bir iş adamı varmış farklı bir kesimden. Şimdi, bunlar gözaltına alınıyor ve hemen serbest bırakılıyor ve 14 yaşındaki bir çocuğun bu konularda yalan söylemeyeceğini bu meseleyle ilgili çalışan bütün ulusal ve uluslararası kurumlar bilir. Çocuk, tacizle ilgili, tecavüzle ilgili yalan atamaz. Bilimsel olarak bu ispatlıdır ve buna rağmen bunlar bırakılıyor. Kefaletle bırakıldığını biliyoruz. Sonra bir yalanlama geldi Batman'dan, "Kefalet yok." dediler ve şu anda dosyaya ulaşamıyoruz çünkü dosyada gizlilik kararı verildi. Gizlilik kararı da faili korumaya dönük bir uygulama. Niye gizliyorsunuz? Siz çocuğu gizleyin, tamam da, faili niye gizliyorsunuz? Bununla mücadele etmenin yollarından biri, aksine, failleri teşhir etmektir. Toplumsal kamuoyu açısından bunları herkes bilsin, kim tecavüzcü, kim tacizci, kim yargılanıyor. Siyasi soruşturmalarda boy boy fotoğraflar yayınlanıyor ama tacizciler korunuyor, niye? Suç ve cezalar şahsidir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Suçluluğu sabit oluncaya kadar, tamam, masumdur. Bu herkese uygulanmıyor ama tacizci olunca nedense onlar bir anda koruma çatısı altına alınıveriyorlar.

Şimdi, burada bir de şöyle bir mesele var, Batman'da: Bir gazeteci bu olayı açığa çıkardı, ondan duyduk aynı zamanda ve şu anda Hükûmet tarafından bu gazeteci üzerinde çok ciddi bir baskı var "Bu olayı niye açığa çıkardın?" diye. Şunu söyleyelim: Burada baskı kurulması gereken kişi, olayı yazan, yayan gazeteci değildir; faildir, fail. Faili bırakmışlar, gazeteciye diyorlar ki... Belki de bugünlerde gözaltına alındı, onun üzerinden ciddi bir kampanya yürütülüyor.

Özgecan davası popüler bir davaydı ya, iktidar partisi, idamı tartıştılar... Ben de Özgecan davasına birkaç kere gittim. İşte, iktidar partisi yanlıları, AK PARTİ üyeleri geldiler. Sonra Özgecan bitti ama cezasızlık politikası artarak devam ediyor. Bu olaya popülist yaklaşım olmaz. Kadına yönelik şiddet, istismar ve tecavüz vakaları özel meseleler değildir, politik bir meseledir. Kadın hakları meselesi siyasi bir meseledir. Bu, devletlerin, hükûmetlerin, kurumların yaklaşımıyla ilgili bir meseledir. Yoksa polislerin, savcıların dediği gibi, "Ya, aile içidir, gidin, çözün.", işte "Ne yapayım? Eşin seni dövmüş." ya da "Bu öldürmüş." dediğinde işte her gün katliam oranı gitgide artıyor.

İktidar partisi bu davalara müdahil olarak giriyor. Anayasa'ya göre ve hukuk sistemimize göre, müdahil değildir iktidar partisi; sanıktır, sanık. Bunu korumamakla, onların tecavüze uğramasını engellememekle, yargının cezasızlık politikasını desteklemekle ve bunun aksini teşvik etmemekle, örtbas etmekle sanık sandalyesinde olmalıdır çünkü iktidar partisi bu KHK'larla yüzlerce kadın ve çocuk kurumunu kapattı. Bir kere, derhâl onları açmalıdır. Niye kapattınız kadın kurumlarını? Belediyelerin kadın merkezlerini niye kapattınız? Cizre'den Diyarbakır'a, Nusaybin'e her gün yüzlerce başvuru alan kadın kurumları ve çocuk ihlallerini takip eden Gündem Çocuk Derneği bile kapatıldı ve bu artış hızla devam etti. Bu nedenle, bu, toplumu çürütmenin aynı zamanda bir yöntemidir.

Biz Hükûmetin görevini bir kez daha hatırlatıyoruz, şiddet ve cinsel istismar olaylarıyla mücadele olduğunun altını çiziyoruz. Bunları örtbas etmek, saklamak ve teşvik eder gibi açıklamalarda bulunmak hepimizin karşı çıkması gereken bir meseledir ve bu konudaki en önemli sorumluluk da siyaset erkine düşmektedir, hepimize düşmektedir. Ve bizce, gerçekten, bu sevgi indirimi, saygın tutum, rıza gibi çağ dışı, kadını ikincil gösteren uygulamalara karşı hep birlikte mücadele edelim diyoruz. Önergemiz buna dönüktür; gelin Mecliste bu kadına yönelik şiddeti, katliamları, tecavüzleri ve tacizleri önlemek için, araştırmak için bir komisyon kuralım ve hepiniz siyaset dışında buna olumlu oy verin diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)