GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:93
Tarih:17.05.2017

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeniden bir af yasasıyla karşı karşıyayız. Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir maliye bakanı bir rekor kırdı; dokuz ay önce bir af yasası çıkarmıştık ve bir rekor olarak söylüyorum bunu, dokuz ay sonra bir af yasasıyla daha sizlerin karşısına geldi, bu da onun madalyası olsun diyelim, Sayın Maliye Bakanının ve Hükûmetin tabii ki.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir önceki af yasası ne zaman geldi? Buna bir bakalım. Bir önceki af yasası darbe girişiminden yalnızca beş gün sonra bizim maillerimize düştü yani Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin maillerine düştü. Ne istiyordu? "Esnaf zorda, sanayici zorda, çiftçi zorda; gelin, biz bu borçları yapılandıralım." diyordu. Demek ki bu yalnızca darbe girişimiyle ilgili değildi. Bu darbenin bir hazırlık dönemi vardı yani çiftçiyi, esnafı, sanayiciyi dar günde bırakan, vergisini ödemekte, primlerini ödemekte zorlaştıran bir dönem vardı. Buna bir bakalım dedik, o günlerde dedik. 26-27 Temmuz 2016'da yani darbeden on bir gün sonra Komisyonda Sayın Bakana dedik ki: "Bir musibet atlattık, bir darbe girişiminden geçtik ama bu darbenin bir hazırlık dönemi vardı. Buna bir bakalım, bir öz eleştiri yapalım siyaset kurumu olarak. Bu öz eleştiriyi yaparsak bir daha aynı hataları yapmayız." O günlerde siyaset kurumunda bir uzlaşma havası kısmen vardı, hani "Yenikapı ruhu" diyordunuz ya, o vardı. Yenikapı ruhunda HDP yoktu ama biz çağrımızı şu yönde yaptık: "Siyaset kurumu tahribat aldı. Gelin, siyasete dönelim, yaptığımız hatalara bakalım. Ne oldu da biz darbe günlerine geldik ve darbe günlerinde ne oldu da toplum çatışmalı, kutuplaşmalı bir döneme girdi ve bununla beraber de esnafımız iş yapamadı, güven endeksleri düştü, sanayici yatırım yapmaktan korktu, yabancı yatırımcı çekildi, turistler gelmemeye başladı ve ciddi bir kaotik döneme geçtik; bunlara bir bakalım." dedik. "Buna bakmazsak -aynen Plan ve Bütçe Komisyonu tutanaklarındadır- siz bir yıla kalmaz tekrar af yasası getirirsiniz." dedim Sayın Maliye Bakanına. Benim bir yıl tahminim bile tutmadı, dokuz ay sonra bir af yasasıyla daha karşımıza geldi.

Değerli arkadaşlar, gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak biz bu eleştiriyi yapalım. Sayın Maliye Bakanına öz eleştiri çağrısını yapınca hiddetlendi. Ben "Çuvaldızı bana batır, iğneyi kendinize batırın." dedim ama yok, iğneyi dahi kendine batırmadı, direkt olarak bilindik cümlelerle HDP'ye dönük saldırdı.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Bakana laf söyleme ya!

GARO PAYLAN (Devamla) - Oysa, hepimizin sorumluluğu bu öz eleştiriyi yapmak, hepimizin sorumluluğu ama maalesef, Sayın Maliye Bakanından tek bir cümle dahi duymadık öz eleştiriye dair.

Bakın arkadaşlar, darbe dinamiği nasıl gelişti? Buna bakmak zorundayız, buna bakmadığımız sürece aynı hataları yapmaya devam ediyoruz. Darbe dinamiği 28 Şubat 2015 Protokolü'nden hemen sonra devreye geçti. Bir şekilde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı barış masasını devirme konusunda ikna etti. Dedi ki: "Çözüm mözüm yok. O masayı da doğru bulmuyorum." Ondan sonra hepimize dönük saldırılar başladı. Seçim günlerindeydik, 2015 Haziran seçimlerine doğru gidiyorduk ve seçim günlerinde partimize dönük onlarca saldırı oldu. Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'ın 30 metre uzağında bombalar patladı Diyarbakır'da seçime iki gün kala. O günlerde sürekli çağrılar yaptık Mecliste, Meclis dışında. "Bir dinamik devrede." dedik, "Bir el ülkemizin barışına, huzuruna kastediyor." dedik ve "Şunu da çok iyi biliyoruz -ben çocuktum belki ama- 12 Eylül 1980 darbesinde de diğer darbelerde de bir hazırlık dönemi vardı." dedik, "Gelin, bu hazırlık dönemine bakalım." dedik. Ancak, ideolojik anlamda mevzubahis Kürt sorunu olduğunda, mevzubahis Alevi sorunu olduğunda, mevzubahis Ermeni sorunu olduğunda, maalesef, darbeci anlayış da mevcut siyasi iktidardaki anlayış da çok kolay manipüle edilebiliyor ve maalesef aynı politikalar sürdürüldü.

Müstafi Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu'na Ceylanpınar'da 2 polisimizin katledildiği günlerde bir istihbarat gitti. Dediler ki: "2 polisimizi Kandil'den gelen talimatla öldürdüler." Biz hemen dedik ki: "Bu işte bir iş var. Gelin, bu işe bakın." Mecliste de hemen önerge getirdik, "Gelin, bu işi araştıralım." dedik, "Çünkü bu işin faili olarak belirlenen o 3 kişiyi tutuklayan savcı da hâkimler de bir yapının üyeleri." dedik. Nitekim, darbe girişiminden sonra bunlar çıktı, hem savcısı hem hâkimi FETÖ üyesi çıktı. Aynı zamanda, Sayın Ahmet Davutoğlu'na istihbaratı veren üyeler de FETÖ'cü çıktılar ve o gün uçaklara talimat vermişti müstafi Başbakan "Gidin, Kandil'i bombalayın." diye ve o günden beri huzurumuz da yok barışımız da yok kaosumuz da var maalesef.

Ondan sonraki günlerde pek çok suça yol verildi; Suruç'ta insanlarımızı katledenlere yol verildi, Ankara'da 103 insanımızı paramparça edenlere yol verildi devlet içindeki bu çete tarafından ama siz sessiz kaldınız. Havalimanı saldırısı yapanlara yol verildi. Bütün bunlar darbenin hazırlık dönemleriydi. Ve o günlerde toplum müthiş bir huzursuzluk atmosferine girdi, güven endeksleri düştü, insanlar harcama yapmamaya başladılar, yatırım yapmamaya başladılar, turistler gelmemeye başladı ve bununla beraber Sayın Maliye Bakanının da kapısında dizildiler "Biz vergilerimizi ödeyemiyoruz, bize bir yapılandırma."

Darbeden önce Maliye Bakanı hazırladı bu yapılandırma ve af yasasını, darbeden hemen sonra, sanki darbe sebebiyleymiş gibi Plan Bütçe Komisyonuna getirdi ve sizlerin huzurundan geçirdi ama maalesef bir öz eleştiri yapmadan bütün bunları yaptı. Bir öz eleştiri yapamadık arkadaşlar. Bütün bu darbe hazırlık dönemine Türkiye Büyük Millet Meclisi bakmadı. Bakmadığı için aynı hataları yapmaya devam ediyoruz.

Darbeden önce, darbeci anlayışın Meclise getirdiği dokunulmazlıkların kaldırılması önerisine maalesef AKP de CHP de MHP de destek verdi ve siyaset kurumuna büyük bir darbe vuruldu. Darbecilerin yapacağı anlayışı maalesef sizlerin elleriyle yaptılar arkadaşlar ve bu anlayış bugüne kadar da devam ediyor ve öz eleştiri yapamadığımız için bugüne kadar da bu anlayışla, bu anlayışın suçlarıyla devam ediyoruz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, af yasasına neden gerek olur? Çünkü esnafın, çiftçinin, sanayicinin işleri bozulur, Maliye Bakanının kapısına gider "Benim vergimi yapılandır." der. Bunu düzeltmenin yolu nedir? Hani, demokratik toplumlarda yolu nedir? Demokrasiyi geliştirmektir. Biz panzehrini de söyledik 26 Temmuz 2016'da bunu görüşürken Maliye Bakanına, "Gelin demokrasiye dönelim, gelin barış dönemine dönelim, gelin öz eleştiri yapalım, bu kutuplaşma, kamplaşma ikliminden vazgeçelim." dedik.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Oradan besleniyor bunlar, nasıl vazgeçecek.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ama siyasi anlayış, maalesef, bir hedefi varmış, tek bir derdi varmış AKP'nin, onu başkan yaptırmak derdi varmış. Bunun için neye ihtiyacı vardı? Kutuplaşma, kamplaşma derinleşsin, siyasetçiler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri hapsedilsin, gazeteler üzerinde baskı kurulsun, basın-yayın, medya kuruluşları kapatılsın, yargı üzerinde vesayet kurulsun, herhangi bir ters karar veren herhangi bir yargıç görevden alınsın. Bu anlayış tesis edildi ve 1 Kasım seçimlerinde maalesef, tabii, bütün bu sessizlik içinde iktidar istediğini aldı, çatışmadan, kutuplaşmadan istediğini aldı ama bu bir Pirus zaferiydi, ülkemiz ciddi bir kaosa girmişti. Bu yüzden bugün af yasasını getiriyorsunuz Sayın Maliye Bakanı.

Daha sonra devam ettiniz başkanlık referandumuna kadar kutuplaşmaya, kamplaşmaya, kayyumlar atamaya. Belediyelere kayyum atadınız, vekillerimizi tutuklamaya devam ettiniz, basın-yayın, medya kuruluşlarını kapatmaya devam ettiniz. Evet, referandumda da kıl payı da olsa, mühürsüz zarflarla istediğinizi aldınız ama ülkemiz huzurunu kaybetti, barışını kaybetti, sanayicimiz yatırım yapma isteğini kaybetti, turistler hâlâ gelmiyorlar ama siz onu başkan yaptırmak için gerekli referandumu geçirdiniz.

Bu muydu hayal ettiğiniz gerçekten, yalnızca bu muydu? AKP'yi bunun için mi kurmuştunuz ey arkadaşlar? Kuruluş önergenizde ne vardı? "Biz Türkiye'yi demokratikleştireceğiz. Herkes eşit olacak. Herkes hukuk sistemi önünde güven içinde hissedecek. Meclis hepimizin güvencesi olacak. Basın özgür olacak." demiştiniz ama derdiniz bu değilmiş ya da birilerinin derdi bu değilmiş, yalnızca davul da tokmak da bende olsun, kimse beni eleştirmesinmiş. Aha da bunun sonucu af yasalarıdır arkadaşlar. Toplumda güvensizlik had safhada ama siz onu başkan yaptırma derdindesiniz. Bravo size, AKP'nin de iddiası buraya kadarmış.

İçeride bütün bunları yaptınız, peki, dış politika? Biliyorsunuz, Türkiye'nin esas yakıcı meselesi Suriye politikası. Suriye'den 3 milyon misafirimiz var, mülteci var. Sebebi sizlersiniz. Bununla ilgili de bir öz eleştiri yapmadınız. "Bakın, Anadolu ve Mezopotamya halklarına sınırlar çekildi ama bu sınırlar sunidir yani Türkiye-Suriye sınırının bu tarafında da o tarafında da Araplar da, Türkmenler de, Kürtler de, Süryaniler de, Ermeniler de yaşarlar. Bütün bunların eşitlik içinde hissedeceği bir iklimi yaratırsak Suriye meselesini biz çözeriz. Gelin bu yola girelim." dedik ama dinlemediniz, bildiğiniz yolda devam ettiniz. Bakın sonuca, bugün Amerika'nın ve Rusya'nın bölgede hüküm sürdüğü bir anlayışla karşı karşıyayız. Oysa biz size ne önermiştik? "Gelin, bu meseleye Türkiye öncü olsun, bölge halklarına güvence versin." dedik ama siz bugün neyle meşgulsünüz? Suriye sınırına duvar örmekle meşgulsünüz. TOKİ'ye ihale veriyorsunuz, Suriye sınırına duvar çekiyor. Tek yaptığınız şey bu. Türkiye'nin yoksullarından topladığınız vergilerle, Sayın Bakan, Suriye sınırına duvar çekiyorsunuz. Hiç merak etmeyin, o duvarları bizler yıkacağız, Türkiye'nin halkları yıkacak çünkü sınırın o tarafında da bu tarafında da aynı halklar yaşıyor ve hepimizin içinde hissedeceği bir demokrasiyi Suriye'de de Türkiye'de de hep beraber kuracağız.

Değerli arkadaşlar, biraz da yasanın içeriğinden bahsedeyim. Şimdi, bu af yasasını getiriyor ya Sayın Maliye Bakanı, komisyon tutanaklarında var, "Bir daha gelmesine gerek kalmayacak." dedi. Niye? Bir mekanizma getiriyormuş, bu da bir yapısal reformmuş. Ne olacak? Bundan sonra Maliye içinde komisyonlar olacak, sıkıntıya girenler o komisyona başvuracak, vergisi yapılandırılacak. Kim yetkili olacak? Maliye Bakanı.

Şimdi, bugün seçilmiş bir Maliye Bakanımız var, Türkiye insanlarının oylarıyla seçilmiş Maliye Bakanımız var, Meclisten güvenoyu almış bir Maliye Bakanı var. Beş yıl sonra eğer ki bu Anayasa sistemi devreye geçerse bir Başkan olacak, seçilmemiş bir Maliye Bakanı olacak, atanmış bir Maliye Bakanı, Meclisin güven oyunu almamış birisi olacak ve ona bir sanayici gidecek "Benim 5 milyar TL'lik vergi borcum var, dardayım, referansım da Başkandan, benim şu borcumu yapılandır." diyecek seçilmemiş Maliye Bakanına. Ne olacak? Partinin yanında olan, partiyle beraber olduğunu hissettiren sanayicinin vergisi yapılandırılacak, olmayanlar yapılandırılmayacak. Bu iş böyle olmaz -benim desteklediğim bir uygulama- ama bir vergi ombudsmanlığı getirelim dedik. Vergi ombudsmanlığı... Gerçekten, özerk bir yapılanma olsun ve başvuranlara objektif bir şekilde, gerçekten, Türkiye ekonomisine katkısının devam etmesi için vergiler yapılandırılsın, o kurumlar ayakta kalsın dedik ama Maliye Bakanına dinletemedik. Her şeyde olduğu gibi partizanca bakış burada da hâkim oldu ve yetki Maliye Bakanına verildi. Yani partili Cumhurbaşkanı, dün seçtiğiniz partili yargı, bir süredir belirlediğiniz partili basından sonra vergi yapılandırmasında da bundan sonra partili bakan karar verecek. Yani oraya biat edenlerin vergisi yapılandırılacak, etmeyenlerin yapılandırılmayacak. Bu muydu hayal ettiğiniz acaba arkadaşlar?

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Başkan karar verecek, Başkan.

GARO PAYLAN (Devamla) - İçerikte önemli bir konu daha var: Biliyorsunuz, Enerji Bakanlığından ruhsatlar alınıyor yatırımlarla ilgili; hidroelektrik santraller, rüzgâr santralleri, güneş enerjisi santralleri ve bununla ilgili de ihaleye giriyor yatırımcılar ve bu ihale karşılığında bir teminat ödüyor. Diyor ki: "Ben Karadeniz yaylalarında HES yapacağım, bunun için de size teminat yatırıyorum." İhaleye giriyor, teminatı yatırıyor. Ey vatandaşlar, Millet Meclisi üyeleri; şimdi gelen bu önergeyle diyor ki: "Bu işleri yapamayanlar, Karadeniz yaylalarında o derelere ket vuracaklar, orada direnişle karşılaşanlar bu yatırımları yapamadıysa gelsinler bana, ben onların teminatlarını iade edeceğim veya vazgeçmişse bir yatırımcı ben teminatı iade edeceğim." Devletin teminat sisteminin altına dinamit koyan bir düzenlemedir arkadaşlar. Biliyorsunuz, elektrik dağıtım ihalelerinde de vazgeçenler oldu, teminatları yandı. Bilirsiniz, başka pek çok ihalede teminat bırakılır, eğer ki yatırımını yapamazsa teminat yanar ama bu önergede enerjiyi, herhâlde, bilmiyoruz Sayın Enerji Bakanının özel bir durumu mu var, neyse getirmiş bu yasayı, diyor ki: "Ben, yatırımcıma vazgeçerse teminatlarını iade edeceğim." Çok büyük paralar var arkadaşlar burada ve pis kokular var. Gelin bu maddeyi geçirmeyelim derim.

Bir de, arkadaşlar, yapılandırma neden hep sanayiciye veya esnafa? Bakın, Türkiye'nin milyonlarca insanı şu anda kredi kartı borçlarıyla karşı karşıya. Evet, bankalar bunları yapılandırıyor ama yüksek faizlerle yapılandırıyor. Bu önergedeyse yıllık kaçla yapılandırıyor biliyor musunuz sanayicinin vergisini? Ve o vergi nedir, onu da söyleyelim: Emanet vergilerdir yani gelir vergisinden kaynaklanan bir vergi yok. Katma değer vergisi, stopaj ve SSK primleri, bunlar emanet vergilerdir. Bunları alıyor sanayici, yatırmıyor, onları biz yapılandırıyoruz. Yüzde kaçla yapılandırıyoruz? Yüzde 4'le yapılandırıyoruz. Enflasyon kaç? 12-13. Yani sanayiciye böyle bir teşvik var ama milyonlarca kredi kartı borçlusu var, milyonlarca pek çok borcu olan vatandaşımız var. Neden bunlara bir yapılandırma yapmıyoruz? Neden onların gelirlerini artırıcı tedbirler düşünmüyoruz? Neden hep yalnızca sanayiciye yani büyük oranda zenginlere yapılandırma yapıyoruz? Evet, sıkışık durumda olan esnaflar varsa elbette yapılandırma yapalım ama bir de ödeyenler var, ödemeyenler var. Kredi kullanıp ödeyen sanayiciler var "Aman benim devletle başım belaya girmesin." diyen, bir de "Nasıl olsa Maliye Bakanı on ayda bir yapılandırma çıkarır." deyip, kredi almayıp vergisini ödemeyen ve bunu bir kredi gibi kullanan yatırımcılar, sanayiciler var. Neden bunlara bir ödül sistemi yapıyoruz arkadaşlar? Neden yüzde 4'le yapılandırıyoruz? Büyük bir yanlışın içindeyiz, gelin bu konuda da geri adım atalım derim. Bir ölçek koyabiliriz, küçük esnafa, küçük sanayiciye, KOBİ'lere yapabiliriz ama büyük sanayicilere bu yapılandırmanın yapılması büyük bir yanlışlıktır. O açıdan, bir ölçek konulmasını da önerebiliriz.

Değerli arkadaşlar, maliye politikasında ciddi bir gevşeme var. AKP iktidarı, yıllardır işçiden, emekçiden alınan dolaylı vergilerle yani yalnızca bizim harcamalarımızdan alınan vergilerle ciddi vergiler topladı ve bu vergilerle maliye çıpasını tutturdu büyük oranda ama şimdi maliye çıpasını gevşetiyor ve bu anlamda hormonlu bir büyüme ortaya koyuyor.

Bakın, ilk çeyrek büyümeleri gelecek, yüzde 3'e yakın, yüzde 3 civarında büyüme gelecek. Neyle gelecek? Hormonlu büyümeyle yani "Vergiyi ödeme, borçlarını yapılandırıyorum." Bu para piyasada kalıyor tabii ki, bazı aflar da söz konusu ve bunlarla beraber piyasada bir para hareketliliği var. Ama ne oldu? Erteliyoruz değil mi? Peki, bu arada biz yapısal reformları yapmazsak... En birinci yapısal reform nedir? Ülkenin barışıdır, huzurudur. Hukuk devletidir hukuk devleti, en birinci yapısal reform. Basın özgürlüğüdür basın özgürlüğü arkadaşlar. Seçilmiş milletvekillerinin özgürlüğüdür yapısal reform. Bunları yakalamazsak, huzur iklimini yakalamazsak, emin olun, bu hormonlu büyüme ülkede kansere yol açar. Gelin, bu yollardan vazgeçelim derim arkadaşlar.

Biz, bu yasaya büyük oranda destek veriyoruz az önce bahsettiğim çekincelerle ama bütün bunların temel bir yasa çerçevesinde görüşülmesini öneriyoruz, enerji yasasının da vergi yasasının da acil bir gelir vergisi sistemiyle görüşülmesini öneriyoruz.

O açıdan, hepinize önerim: Gelin, bu maddeleri geri çekelim, ilgili ihtisas komisyonlarında tekrar görüşelim, daha kapsamlı yasalarla ülkenin barışına, huzuruna, refahına hizmet edelim derim arkadaşlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Paylan.