| Konu: | (10/518) No.lu Çölyak Hastalığıyla İlgili Farkındalık Yaratılması, Teşhis Aşamasıyla İlgili Önlem Alınması, Sebep ve Sonuçlarının Detaylı Bir Şekilde Araştırılması ve Bu Hususlarda Çözümler Üretilmesi, Ayrıca Bu Hastalığa Maruz Kalan Hastalara Kalıcı Yardımlar Sağlanması Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergenin Ön Görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 04.05.2017 |
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çölyak hastalığıyla ilgili sorunlar gerçekten çok ciddi bir aşamada. Biz partimiz adına da daha önce defalarca araştırma önergeleri vermiştik ama bugün dört partinin anlaşarak bu meselede ortak komisyon kurulması aşamasına gelmesi sevindirici bir durum. Öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.
Partimiz Halkların Demokratik Partisi adına da şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten, çölyak hastalığıyla ilgili özellikle farkındalık yaratılması, teşhisin doğru temelde yapılması, önlemlerin alınması noktasında araştırmalar yapılması gerekiyor. Hatta Türkiye'de çölyak hastalığının haritasının tespit edilmesi gerekiyor ve buna ilişkin...
Çölyak hastaları, beslenme konusunda ekonomik olarak çok ciddi bir zorlukla da karşı karşıyalar yani partimize, grubumuza da yaptıkları ziyaretlerde ve bizim bilgimiz dâhilinde olduğu kadarıyla gerçekten beslenme ihtiyaçlarının çok pahalı karşılanması söz konusu. Buna dair kurulacak komisyonda da eminim bütün bu önlemlerin alınması değerlendirilecektir. Örneğin derneklerinin yaptığı tespite göre günlük beslenmeleri 120 lira yani bizim elimize geçen bilgiye göre. Biz simidi 1 liradan alıyoruz ama onlar 11 liradan almak zorunda ve glütensiz ekmeklerin olmaması, bu konuda fırınların olmaması, havaalanlarında, toplu alanlarda kendi yiyeceklerini alamamaları sebebiyle çok ciddi bir sıkıntıyla... Aynı zamanda, yaşamlarını devam ettirmeleri için hayati bir mesele bu uygun yiyecek bulma meselesi. Bütün bunlar bu komisyonla, umarız gerekli önlemleri almak suretiyle çözülecek diyorum ve parti olarak bu konuda bizim de komisyonda gerekli katkıları yapacağımızı ifade etmek istiyorum. Ama aynı zamanda cezaevlerinde de çölyak hastalarının olduğunu ve orada çok daha zor koşullarda bulunduklarını ifade etmek istiyorum. Yıllar önce hasta tutuklularla ilgili partimiz adına yaptığımız bir çalışmada, birçok hastanın olduğunu gördüm. Mesela, bizzat Nesimi Kalkan isimli hükümlüyle görüşmüştüm. Zorluklarını uzun uzun anlatmıştı. Dışarıda çölyak hastası olmak korkunç ama cezaevinde çölyak hastası olmak daha da korkunç bir aşamada. Umarız ileride bu komisyon en kısa zamanda gerekli önlemleri alır.
Değerli arkadaşlar, çölyak hastalarına ilişkin ortaklaştığımızdan dolayı bu konuyu daha fazla açmak istemiyorum, zaten herkes konuşacak. Ülke gündemi çok yoğun, gelişmeler çok sıcak. Aslında yargı konusunda bir önergemiz vardı, haftaya yine indireceğiz ama çok acil olduğu için birkaç başlıkla buna da değinmek istiyorum.
Bu arada, geldikten sonra öğrendim, basında da izlemiştim; bu KHK'lerle ihraçlar gerçekten artık yaşama mal olmaya başladı, birçok intihar haberi duyuyoruz cezaevlerinde, dışarıda ama bir tanesi yanı başımızda meydana gelmiş, basından okudum. 27 Nisanda, yedi gün önce, burada, kulislerde, bizim kulislerimizde, muhalefet kulislerinde görev yapan bir polis memuru intihar etmiş; Hasan Erkuş. Yani o vasıtayla aynı zamanda bu KHK ve OHAL sisteminin ne kadar büyük zararlara sebebiyet verdiğini, bizim birlikte çalıştığımız güvenlik personelinin bile bundan ne kadar ağır etkilendiğini ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, her ne kadar boş olsa da sıralar ben yine de halkımız diyerek başlamak istiyorum. Yargı vahim bir pratik içinde. Son dönemlerde, Sayın Yarkadaş'ın da üzerinde durduğu, benim de bir iki önerge verdiğim ve dikkatle izlediğimiz kadrolaşma faaliyetleri var. Çok çok ileri boyutlara vardı ve 900 hâkim, savcıdan 800'ü AKP'li. Yani bu iddia değil, bunların hepsi gün gün açıklanıyor; isimler. "Bağımlı yargı" demek yetmiyor, başka bir şey oluşuyor burada. Artık, yargı var mı, yok mu, yargı ne yapıyor, aslında onu tartışmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü öyle bir süreçte yaşıyoruz ki yargı verdiği kararlardan dolayı tutuklanıyor, çok söyledik bunu. Tutuklanmamak için hâkimler tutuklama kararı veriyor. Bunu artık hiçbir zaman göz önünden ayırmayalım. Yani hukukçu arkadaşların birçok sınıf arkadaşı, okul arkadaşı vardır. Ben Dicle Üniversitesinde okudum ve o dönem hukuk fakülteleri çok azdı, sınıfımın yüzde 80'i hâkim, savcı oldu, birçoğuyla da zaman zaman görüşürüz. Emin olun, onun dışında da hâkim, savcılarla temasımız var, gördüğümüz her yerde, ufak temaslarda bile ne kadar baskı altında olduklarını, özgürlüklerinden yoksun olduklarını çok net bir şekilde görüyoruz. Korkuyla bile ifade edilemeyecek bir durum. Yani yargı, şu kadrolaşmayla birlikte aynı zamanda bağımlılık dışında, bağlılık dışında büyük de bir tehdit altında. Çünkü kendi görevini yapamıyor, vicdanıyla karar veremiyor.
Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken hâlâ Sincan Cezaevinde. Bu kürsüden çok söylendi, biz de söyledik, izledik de bunu, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tahliye kararı verdi diye Ankara'ya icra hâkimi olarak atandı, cezalandırıldı. Yine, ben Silivri'deyken -bunu çok söylemeyeceğim ama aklıma geliyor, ne yapayım- 21 kişi Silivri'den tahliye oldu ve biz sabaha kadar uyumadık. Neden? Çünkü tahliyeler çıktı. Ne oluyor dedik "21 kişi tahliye olmuş." dediler. Sonra tekrar gürültü başladı, görevlilere şimdi ne oluyor dedik "Vallahi, tekrar gözaltı kararı alınmış, geri geldiler." dediler. Sabah bir haberlere baktık, aman Allah'ım, bütün mahkeme heyeti -işte önümde- Mahkeme Başkanı İbrahim Lorasdağı, Barış Cömert, Necla Yeşilyurt Gülbiçim, HSYK tarafından açığa alındı; bu heyet, tahliye kararı veren heyet. Üstüne üstlük onlar da tekrar geri götürüldüler gözaltına ve önemli bir kısmı tutuklandı. Şimdi, biz buna bir yargılama faaliyeti diyemeyiz, hiç kendi kendimizi kandırmayalım. Açığa alınacak, çocuğu var, eşi var, yaşamı var, kariyeri var. Açığa alınmamak için, ihraç edilmemek için, cezaevine girmemek için ne yapıyor? İstenilen doğrultuda karar vermek zorunda kalıyor. Yani aslında hâkim ve savcılar da özgür değiller, asıl hapishanede olan onlar. Onlar kendi vicdan muhasebesiyle vicdanlarına hapsolmuş durumdalar çünkü vicdanları doğrultusunda maalesef karar veremiyorlar.
Yani siyasetin müdahalesini falan, onları sonra önergemizde ayrıntılı konuşacağız ama kıskaç çok büyük, vicdani kanaatine göre karar veren hâkimler ya tutuklanıyor ya açığa alınıyor ya ihraç ediliyor. E zaten AKP'den, iktidar partisinden doğru, alınanların böyle bir sorunu yok, zaten partililer, parti ne isterse onu yapıyor. Hâkim ve savcılar bence artık bu duruma bir son vermeli. Biz hâkim ve savcıları da direnişe davet ediyoruz, vicdanları doğrultusunda, adalet duygularını gerçekten unutmadan, daha fazla köreltmeden, vicdanlarının sesini, aldıkları hukuk eğitiminin gereğini yerine getirmeleri gerekiyor. Korku nereye kadar? Korkarak yaşanmaz, cesaretle yaşanır, direnerek yaşanır. Bizim her zaman temel bir sloganımız vardır "Direne direne kazanacağız." diye. Gerçekten yargı direnmeli çünkü başka yolu yok. Yani birkaç hâkim çıkıp kafa tutsa "Ya ben artık bu vicdanıma hesap veremiyorum." dese eminim peşinden binlerce yargı mensubu gelecek. Onlar karar veremiyorlar, ben görüyorum, duyuyorum, konuşuyorum, mektup alıyorum, temas ediyorum, eminim hepinizde var çünkü büyük bir baskı var ve şimdi bunu görenler temizleye temizleye... Bu arada hemen not düşeyim, iktidar partisi "Biz Gülen cemaatini, cemaatçileri temizleyeceğiz." diye -bir türlü bu yargı düzelmedi, bitiremediler bu temizliği- her gün değişiklik yapıyorlar, 2010'da yaptılar, şimdi yeni pakette de diyorlar "HSYK'yı değiştireceğiz." "Temizlik" dedikleri kendi emir ve talimatlarıyla çalışacak yargı mensuplarını aslında göreve almak.
Gerçekten, emirle, talimatla karar veren hâkimler demir parmaklıklar arasında değil ama bizce asıl onlar demir parmaklıklar arasında çünkü vicdanları ömür boyu onların yakasını bırakmıyor. Bu nedenle yargıyı suçlamak yerine aslında yargının özgürleşmesi için, tarafsız hâle gelebilmesi için hepimize de büyük görevler düşüyor diyorum ve bugünlerde en önemli meselelerden birinin bu olduğuna inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)