GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı'yla ülke genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134 sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü hâlin 19/4/2017 Çarşamba günü Saat 01.00'den geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/931) münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:84
Tarih:18.04.2017

MURAT ALPARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Olağanüstü hâlin yarından itibaren üç ay uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresinin görüşmeleriyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerimin başında, Tunceli'de bir helikopter kazasında şehit olan vatandaşlarımızı, güvenlik güçlerimizi rahmetle anıyorum ve milletçe başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, ne mutlu ki bizlere mazisi, şanlı tarihi kahramanlıklarla dolu bir milletin mensubuyuz. Bu milletin bu topraklarda kutlu yürüyüşü 1071'de başlamış, 1299'da devam etmiş, 1453'te yedi düvele nam salmış, 1453 ve sonrasında yine cumhuriyetin ilanıyla birlikte bu topraklarda bu devleti hep beraber kurmuşuz. Bu devletin kurulmasında şehitlerimizin ve şehitliğin önemini bilen bir milletiz ve o sebeple hem bayrağımızın hem devletimizin bizlerin şahsındaki kutsallığı son derece önemlidir. Onlara göz bebeğimiz gibi bakmak ve onlara kasteden her türlü müdahaleye karşı devletimizi, bayrağımızı, ülkemizi ve vatanımızı savunmak her birimizin boynunun borcudur.

Değerli dostlar, olağanüstü hâlin uzatılmasıyla ilgili Başbakanlık tezkeresinde gruplar adına söz alan milletvekillerimiz ve hem de Hükûmet yetkilimiz bunun gerekçelerini uzun uzadıya anlattılar. Öncelikli olarak olağanüstü hâlin ilk defa ülkemizde uygulanmadığı hepimizce malum. İlk defa 1987 yılında uygulanan ve çeşitli defalar tekrar edilen olağanüstü hâl uygulamalarının özellikle iktidarımızın ilk döneminde, 2002 yılında tarafımızca kaldırıldığı da malumdur. Yine, 2004 yılında, özellikle Anayasa'nın 15'inci maddesinde, olağanüstü hâlde uygulanabilecek tedbirlerle ilgili kişi hak ve özgürlüklerinin sınırlamasına dönük birtakım iyileştirmelerin de yine AK PARTİ döneminde yapıldığı bilinmektedir.

Bu millet, bu devlet geçmişte çok ağır bedeller ödedi, çok büyük badireler atlatarak bugünlere geldi. Millet, 1923'te kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletini her türlü bedel ödeyerek, her türlü şer güçten kurtararak bugünlere kadar taşıdı ve geldi. Bunu yaparken de her zaman, millet iradesinin, millet egemenliğinin esas alındığı, milletin sözünün üstüne söz olmadığının bilindiği bir gerçekten hareketle her zaman millet devletine sahip çıktı. Ama maalesef, milletin iradesi ve egemenliği zaman zaman müdahalelerle, zaman zaman darbe teşebbüsleriyle, işgal girişimleriyle, vesayet müdahaleleriyle hep engellenmeye çalışıldı. Ama bu millet her zaman iradesine sahip çıktı, egemenliği üzerinde oluşturulamaya çalışılan ipoteklere, ayağına bağlanmaya çalışılan prangalara fırsat vermeyerek, 1960 darbesinden, 1971 muhtırasından, 1980 darbesinden, 28 Şubattan kurtularak bugünlere geldi ve AK PARTİ döneminde yaşatılan 27 Nisan e-muhtırasına karşı da çok onurlu ve dik duruşu ortaya koydu. Özellikle 15 Temmuzda, belki bu toprakların, bu coğrafyanın, bu tarihin o güne kadar gördüğü en kanlı, en vahşi, en kalleş, en hain darbe teşebbüsünün ve işgal girişiminin yaşandığını hep beraber üzülerek gördük ve şahit olduk. Hamdolsun ki bu aziz ve kahraman milletimiz kendi iradesine, kendi egemenliğine, devletin bekasına, milletin birlik ve beraberliğine kasteden bu hainlere yine geçit vermedi. 1923'te Sakarya'dan, Dumlupınar'dan; Çanakkale'den ve Kurtuluş Savaşı'ndan beri oluşturduğu o istiklal ruhunu 15 Temmuzda tekrar canlandırarak yeni bir istiklal mücadelesi ruhuyla bu hainlere gereken dersi verdi ve dünyanın dört bir tarafına, tüm milletlere örnek bir şekilde, demokrasinin kitabını yazdığını ifade eden pek çok ülkeye de demokrasinin destanını yazarak göstermiş oldu.

İşte, o günden sonra mevcut Hükûmet ve devlet yönetiminin olağan şartlarda idaresinin bu kasteden hainlere karşı yapılacak müdahalelerde ve bu mücadelede yeterli olamayacağı, daha hızlı, daha etkin ve daha faydalı sonuç elde edebilmek için olağanüstü hâl rejimlerinin tatbikinin mümkün olduğu da milletimiz tarafından kabul edildi. Zaten olağanüstü hâl, Anayasa'nın 120 ve 121'inci maddelerinde ifade bulan anayasal bir meşruiyettir ve kullanılmasının gerekli olduğu zamanlarda kullanmak da bir hak olduğu kadar, bir de görevdir. Bu ülkenin, bu milletin yaşadığı onca sıkıntılara bakıldığında "Olağanüstü hâl şimdi değil de ne zaman uygulanacaktır?" diye her birimizin kendi kendimize sorması ve bu soru etrafında verilecek cevaba göre meseleye yaklaşılması önem arz etmektedir.

Değerli arkadaşlar, olağanüstü hâlle ilgili ortaya konulan gerekçelere baktığımızda, özellikle ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın çok farklı kaos, kriz ve iç savaşlarla yeniden şekillenmeye başladığı ve buralardan oluşturulan planlanmış travmalarla ülkemize müdahale edilme gayretlerinin olduğu, birtakım taşeron terör örgütleriyle, ismi cismi, gerekçesi veya sebebi ne olursa olsun aslında saiklerinin ve amaçlarının bizim devletimizin bekası ve milletimizin birlik ve beraberliğinin olduğu bilindiği bir süreçte onlarla mücadelenin çok daha etkili bir şekilde yapılması mutlak bir zarurettir.

Onun ötesinde, ülkemizin içerisinde yuvalanmış terör örgütleriyle mücadelenin de, bu şekilde, buna eklemlenerek topyekûn yok edilmesine katkı sağlayacak olağanüstü hâl rejiminin tatbiki buna ayrı bir zaruret eklemektedir. 15 Temmuzda ortaya çıkan ve devletin çok farklı kesimlerine sinsi bir şekilde yerleştikleri görünen ve bilinen FETÖ terör örgütüyle mücadelede de başarı olağanüstü hâl rejiminin tatbikiyle ancak imkân bulabilecektir. O sebeple, mevcut tehlikenin tamamen bertaraf edilebilmesi anlamında ve bu badireden daha süratle, daha hızlı bir şekilde kurtulabilmek anlamında Anayasa'da var olan, hem Anayasa'daki şartları haklı ve geçerli olarak gördüğümüz hem de toplumsal meşruiyeti anlamında yapılması gerekliliği konusundaki zamanın bu an olduğu konusunda mutabık kalınan OHAL'in, yine somut gerekçelerle de baktığımız noktada olağanüstü hâlin uzatılmasının faydalı olacağı kanaatindeyim. Bu şekilde, inşallah, devletimizin birlik ve beraberliğine kasteden düşmanlarla daha net bir mücadele ortaya konulacak ve devletimizin bekası, milletimizin birlik ve beraberliği de sağlanmış olacaktır.

Değerli arkadaşlar, hafta sonu bir halk oylamasına hep beraber katılarak hem Genel Kurul aşamalarında hem kampanya döneminde hem de sandıklara gitmek suretiyle katkı sağladık, tarihî anlara şahitlik ettik. Emin olun bu Anayasa değişikliğiyle devletimizin bekası, milletimizin birlik ve beraberliği daha da kuvvetlenmiş ve 2023 hayallerimize daha da yaklaşılmış, 2053 perspektifi ve 2071 perspektifi ve vizyonu daha da gerçekçi, reel bir zemine kavuşmuştur. İnşallah, geleceğimiz, bugünden çok daha aydınlık olacaktır. Milletimizin teveccühü, takdiri ve feraseti, bu halk oylamasında Anayasa'nın hüsnükabul görmesi karşısında aziz Türk milleti önünde saygıyla eğiliyorum. İnşallah, çok güzel günlere hep beraber, birlik ve beraberlik içerisinde emin adımlarla daha güzel bir şekilde yürüyeceğiz.

Değerli arkadaşlar -konuşmacılar da ifade etti- bu hafta aynı zamanda Kutlu Doğum Haftası. Kurtuluş elçisinin, rahmet peygamberinin bizlere verdiği mesajların daha anlaşılmasına fırsat vermesi anlamında bugünleri önemli gördüğümü ifade etmek isterim. Özellikle bu ülkü temasının insanlığın insana emanet olduğu düsturuyla bir tema olarak belirlenmesinin her birimize insanlık anlamında bireysel olarak bir duruş ortaya koymamız gerekliliğini ve sorumluluğunu verdiğini de bilmek ve bildirmek istiyorum. Her birimiz birlik ve beraberlik içerisinde, başta ülkemiz olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki insanlığa ve insana sunabileceğimiz katkıları azami düzeye getirme konusunda bir gayret içerisinde olmalıyız diye düşünüyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)