| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 16.03.2017 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve boş olan Meclis koltukları, değerli halkımız; tek başına seçimlerin yapılması bir ülkeyi demokratik yapmasa da bir ülkede seçimlerin layıkıyla yapılmaması o ülkede demokrasi olmadığının kanıtıdır. Bugün, partilerin neredeyse hepsi kendisine "demokrat" diyor ama gerçek maalesef böyle değil. Diktatörce yönetimler copu, sopayı, tehdidi kullanırken demokrasilerde kişiler propaganda hakkını kullanırlar; insanlar sopayla değil, kıyasıya birbirlerini fikirlerini savunarak ikna ederler. Fakat bugün Türkiye'de "hayır" diyorsanız propaganda yapmanız imkânsız. "Hayır" broşürü dağıtırken ya da afiş asarken "evet" mi diyor, "hayır" mı diyor fark etmeksizin her yurttaşın hakkını koruması gereken kolluk kuvvetlerinin saldırısına uğrayabilirsiniz. Kolluk kuvvetleri artık vatandaşın değil, yalnızca Cumhurbaşkanının çıkarını korumaktadır. Zaten Cumhurbaşkanı Anayasa'yı çiğnerse, tarafsızlık ilkesini ihlal ederse kolluk kuvvetlerinin de Anayasa'yı çiğnememesini beklemek mümkün değil tabii ki.
Anayasa'da, devleti temsil eden Cumhurbaşkanının, tarafsızlık ilkesine uyması gerekliliği defalarca belirtildi. Ancak Cumhurbaşkanı aktif bir şekilde devlet imkânlarıyla "evet" kampanyası yürütüyor, "hayır" kampanyası yürütenleri de darbe ve terör destekçisi olmakla suçluyor. 13 Şubat 2017 tarihinde, Cumhurbaşkanı, Bahreyn ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada "'Hayır' diyenler 15 Temmuzun yanındadır." diyerek referandumda "hayır" oyu kullanacakları açıkça darbeci ilan etti. Aynı şekilde, 13 Mart 2017 tarihinde bir özel TV kanalında katıldığı programda "'Hayır'cılar ve terör aynı safta. 'Hayır' demek bölücü terör örgütüne destek vermektir. 'Hayır' diyenlerin bu ülkede bir dikili ağacı bile yok." dedi. Cumhurbaşkanı bu minvaldeki açıklamalarını, katıldığı tüm programlarda defaatle dile getiriyor, Başbakan ve diğer Hükûmet sözcüleri de onun peşinden gidiyorlar. Oysa, hepimizin bu ülkede bir dikili ağacı var arkadaşlar. Hepimizin bir dikili ağacı var ve demokrasi de bunu görmek ve kabul etmektir, ayrımcılık yapmak değil.
Sözde darbe girişimine karşı getirilen OHAL ve KHK'lar yüz binlerce insanın canını yakarken şimdi de sabahlara kadar Meclisi canhıraş âdeta köleler gibi çalıştırıp getirdiğiniz referanduma karşı "hayır" oyları yükseldikçe şimdi, "hayır" diyenlerin canını yakmak için kullanılıyor OHAL. Anayasa değişikliğinin Mecliste kabul edildiği 21 Ocaktan sonra, "hayır" kampanyası yürüten 70 kişi gözaltına alındı. Şimdi ise "Nevroz" kutlamaları bahane edilerek aynı şekilde OHAL, "Nevroz" kutlamak isteyenlere, aslında yine referandumda kampanya yürütemesinler diye gözaltı uygulamaları yapılarak uygulanıyor. Adana, Van, Mersin, Gaziantep başta olmak üzere çok sayıda ilde her türlü eylem ve etkinlik birer ay süreyle yasaklandı. Bu yasak, ne hikmetse, sadece "hayır" kampanyası yürütenlere yönelik. Şimdi, gelin, bu referandumda muhalif olan herkese karşı getirilen engellere bakalım.
16 ilimizde aslında "hayır"ı engellemek için 16 ilin valisine Jandarma Genel Komutanı Yaşar Güler ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu imzasıyla operasyon genelgesi gönderiliyor, 16 ilde operasyon talimatı veriyorlar.
Partimizin etkili bir seçim kampanyası yürütmemesi için eş genel başkanları dâhil olmak üzere 13 milletvekili ve binlerce parti çalışanı ve yöneticisi gözaltına alınıp tutuklandı. HDP'ye yönelik büyük bir medya sansürü uygulanıyor. Partimizin yapacağı tüm eylem ve etkinlikler mülki amirler tarafından peşi sıra yasaklanıyor.
Neredeyse "hayır" çalışması yürütülen tüm üniversitelerde, Antalya, Karadeniz, İstanbul, Van, Ankara'da, Teknik Üniversitede, Ankara Üniversitesinde, Karadeniz Teknik Üniversitesinde "hayır keki" dağıtan, "hayır koşusu" düzenleyen, bildiri dağıtan her öğrenci hemen hemen mağdur edildi, gözaltına alındı ya da saldırıya uğradı. Ankara Valiliği üniversite rektörlerine gönderdiği bir yazıyla kampüs içlerinde seçim propagandasını yasakladı.
"Hayır" çağrısı yapan KAMU-SEN Genel Merkezine 25 kişilik bir grup saldırdı, konfederasyon binası basıldı.
İstanbul Maltepe'de referandumla ilgili "hayır" afişi asan CHP Gençlik Kolları üyesi, kimliği belirsiz kişi veya kişilerce silahlı saldırıya uğradı.
Ankara'nın Yüksel Caddesi'nde "Ne yaparsanız yapın başkanlığa liselerden de hayır" diyen DEV-LİS üyesi 4 öğrenci darbedildi.
Bursa'da referandumda "hayır" oyu vereceğini söyleyen esnaf, muhbir vatandaş tarafından şikâyet edildi, esnaf gözaltına alındı.
Ümit Özdağ ve Yusuf Halaçoğlu'na 8 Mart 2017 günü konuşma yapacakları Mersin Silifke'de "Hareketin lideri Devlet Bahçeli" sloganları atan bir grup saldırdı.
Mersin'de Özgecan Aslan'ın ölüm yıl dönümü nedeniyle "Erkek şiddetini meşrulaştıran eşitsiz yaşama hayır diyoruz" pankartı asan 5 kadın gözaltına alındı.
Erciş'te referandum için "hayır" çalışması yürüten HDP ve DBP'nin anons aracını durduran polis araca el koydu. Ve daha burada sayamayacağımız niceleri.
Evet, Türkiye bir referanduma gidiyor, kutlu olsun, bunu engelleyenlere tabii propaganda özgürlüğünü ve eşit olmayan bir çalışma biçimini yaratanlara.
Şimdi, AKP iktidarlarından önceki dönemlerde, Türkiye'de, siyasi iklim ne kadar sert olursa olsun, liderler ve siyasi temsilciler açık oturum gibi televizyon programlarında görüşlerini tüm kamuoyu önünde açıkça ifade edip tartışırlardı. Bugün bu iklim iktidar tarafından tamamen ortadan kaldırılmış durumda. Ben size mesela şu fotoğrafı göstermek istiyorum: Rahmetli Orhan Doğan ve Alparslan Türkeş, görüşleri birbirlerine tamamen zıt iki siyasetçi televizyonda saatlerce tartışmalar yapabiliyorlardı.
Evet, seçimlerden önce siyasi liderlerin karikatürleri dergilerin kapaklarını süsleyebiliyordu ve Gırgır dergisi, Leman dergisi -hepimizin tarihinde önemli yer tutar- bu dergiler bunun örnekleriyle doludur, bütün siyasi liderler de buna hoşgörüyle bakıyorlardı. Şu anda ortada ne haber ne mizah dergisi kalmayacak bir noktaya geldik ve yılların Gırgır dergisi dahi kapatıldı bugün.
Size bir fotoğraf daha göstermek istiyorum. Bu fotoğraf da aslında gerçekten tarihî bir fotoğraf.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Çok belli olmuyor, kimler var orada?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, İsmet İnönü, Doğu Perinçek...
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) - Erdal İnönü.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Erdal İnönü de var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Erdal İnönü, rahmetli; hepsi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hepsi orada değil mi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Hepsi aslında bu ülkenin tarihinde önemli yer eden yani farklı kesimlerce önemli yer eden liderler, bir arada tartışabiliyorlar ve gerçekten, aslında hepimiz bunları özledik diye düşünüyorum, halkımız da özledi. Gerçi ben, hepsi erkek siyasetçilerden oluşan bu tabloyu özlememiş olabilirim, daha farklı bir tabloyu tercih ederdim ama sonuçta, fikirlerin tartışılmasını, hoşgörüyle birbirine yaklaşılabilmesini özledik; bunları yaşadı bu ülke. Ve şu gün ise baktığımızda, liderler -iktidardakiler tabii ki- bir karikatüre, bir yazıya dahi dava açmakla uğraşıyorlar.
Ünlü bir söz vardır: "Halklar hükûmetlerden değil, hükûmetler halktan korkmalıdır." Ancak Türkiye'de halk direndikçe Hükûmet halkı korkutmak için elinden geleni yapıyor. Yolumuzu kaybettik, açgözlülük bazılarının ruhlarını zehirledi, dünyalarımız nefretle kısıtlanıyor.
Şimdi, söylemek istiyorum, sormak istiyorum: On beş yıldır iktidardaydınız ve bırakın, insanlar artık fikirlerini rahatça ifade etsinler. Bakın, onca eleştirdiğiniz Hollanda'da 13 parti Meclise girdi ve siz on beş yıldır hâlâ barajı kaldırmadınız. Bunun sözünü verdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ekonomik olarak bizden geriler de onun için; hatta demokraside de bizden geriler(!)
BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - On beş yıldır "Seçim barajını düşüreceğiz." dendi ve hâlâ düşürülmedi, yüzde 10'luk seçim barajı engeli var halkın önünde.
Tamam, hükûmet ettiniz, hayırlı olsun ama artık yeter. Yani güç, iktidarı zehirler ve artık bu zehirlenmeyle ülke yönetilemez hâle gelmiş durumda. Değişim zamanı geldi. Zaten demokrasi de bunu gerektirir, bunda korkulacak bir şey yoktur. Değişimdir önemli olan, demokrasidir.
Ben, Meclisin ara vermeden önceki bu son gününde, halkımızın değişime ve hayırlara vesile olacağı inancıyla hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.