GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Çevre Bakanlığı Arasında Çevre Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:82
Tarih:15.03.2017

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan uluslararası anlaşmalar hakkında söz almış bulunmaktayım. Sizleri, kamuoyunu, tutuklu, hükümlü ve rehin alınmış vatandaşlarımızı ve ailelerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üçüncü haftadır Meclis gündemi çoğu vatandaşın adını bile ilk kez duyduğu ülkelerle güvenlik, ekonomik, eğitim, kültür gibi alanlarda yapılan anlaşmalarla meşgul edilmektedir. Elbet HDP olarak Türkiye'nin tüm dünya ülkeleriyle evrensel insan hakları ve etik ilkeler çerçevesinde ikili ilişkiler geliştirmesini önemsiyor ve destekliyoruz. Fakat bugün Türkiye olarak içinden geçtiğimiz süreçte çok hayati olaylar yaşanmaktadır. Bu kadar hayati olay yaşanırken toplumun iradesini temsil eden bu Meclisin böylesi gündemlerle meşgul edilmesini doğru bulmadığımızı tekrar belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 7 Haziran genel seçim sonuçlarının bizatihi iktidar tarafından tanınmadığı ve halkın iradesine ipotek konulduğu günden bugüne Türkiye'de ne siyasi ne de ekonomik bir istikrardan söz edemeyiz. Tek bir konuda istikrar var, ülkenin her konuda lineer olarak baş aşağı gidişidir. Hükûmetin tüm bu yaşananlardan ders çıkartması gerekir derken 15 Temmuz sonrası yaşananlar Türkiye'yi çok daha büyük bir belirsizliğin ve kaosun içine soktu. 15 Temmuzdan sonra Türkiye OHAL'e mahkûm edildi. OHAL kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle hiçbir hukuki dayanak gösterilmeden 150 bine yakın kamu emekçisi işinden, aşından edildi. Gencecik askerler Suriye'de bir bilinmezliğin içine sokuldu. Binlerce siyasetçi, onlarca gazeteci sadece muhalif oldukları için cezaevine atıldı. Medya iktidarın zapturaptı altına alındı. Artık medyada muhalif tek bir ses duymak mümkün değil.

Sadece bunlar mı yaşanılanlar? Kesinlikle hayır. Sokaklar, toplantı mekânları sadece iktidar partisine açık duruma getirildi. Sokaklar kadınlara, gençlere, emekçilere, demokratlara, ülkesi için hayırlı bir iş yapmak isteyen herkese yasaklandı. Valiliklerin birçoğu ardı ardına kent merkezlerinde her türlü demokratik eylem, etkinlik, toplantı ve basın açıklamalarını yasakladı. Bu yasaklar şu an bile daha da ağırlaştırılarak devam etmektedir. Ne hikmetse bu yasaklar Hükûmetin eylem, etkinlik ve toplantılarında uygulanmamaktadır. Hâl ve ahval böyle iken AKP iktidarı, bizim de doğru bulmadığımızı belirttiğimiz, Avrupalı halk buluşmalarının iptal edilmesi olayı üzerinden demokrasi havarisi kesilmeye başladı.

Değerli milletvekilleri, tekrar belirtiyorum, ne olursa olsun bir siyasetçinin siyasi faaliyetlerine bu şekilde müdahale edilmemeli ama buradan da Hükûmete açıkça sormak istiyorum: Sadece son bir yılda Türkiye'de iktidarınız emrindeki mülki idareler tarafından kaç miting, kaç gösteri, kaç eylem ve etkinlik iptal edildi? Ya kadın örgütlerinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin eylem ve etkinliklerini hangi iktidar iptal etti? Tamam, çuvaldızı başkasına batırıyorsunuz, bari iğneyi kendinize batırın.

Bugün, Hükûmet, 80 milyon vatandaşın vergileriyle ayakta duran kamunun tüm imkânlarını sonuna kadar kullanarak referandum kampanyası yürütmektedir. Kamusal alanlarda referandum çalışması, siyasal eylem ve etkinlikler yapılmaktadır. Bu eylem ve etkinliklere tüm kamu çalışanlarının katılması için çalışmalar yapılmaktadır.

AKP iktidarı muhafazakâr kimliğiyle de siyaset yapan ve bunu da belirtmekten geri durmayan bir partidir. Güzel dinimiz İslam'ın Peygamberi Hazreti Muhammed "Kendiniz için arzu edip istediğiniz şeyi kardeşiniz, komşunuz için de arzu edip istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmazsınız." demektedir. Şu soru hepinizin vicdanını rahatsız etmiyor mu: Kendinize hak gördüğünüzü neden bizlere yasak görüyorsunuz? Sizin için ifade özgürlüğü olan, neden bizim için suç sayılıyor?

Siyasi iktidar sözcüleri Hazreti Ömer'in yolunda gittiklerini söylüyorlar. Hazreti Ömer akşamları resmî işleri yaparken devletin mumunu kullanır, şahsi işini yapmaya geçerken de onu söndürüp kendi mumunu yakardı. Siyasi iktidar gece gündüz beytülmalle kendi propagandasını yaparken bize halkımızın öz gücüyle siyaset yapmayı yasaklıyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi de sizlere bazı yetkililerin yaptıkları açıklamaları aktarayım. AKP'li bir milletvekili televizyonda 15 Temmuz darbesini Fransız İhtilali'ne benzetti. 1789'da Fransız İhtilali dünyaya yeni kapılar, yeni ufuklar açtı; monarşiden demokrasiye geçildi. 15 Temmuz darbesi ise sadece Yenikapı'da miting yaptırdı, dünyanın umurunda bile olmadı; "Demokrasi" dendi, "Yenikapı ruhu" dendi ama tuz ruhu gibi buharlaşıp, kaybolup gitti.

Yeni Anayasa taslağının halkın talebi olduğu söyleniyor. Peki, o zaman referandum için bu panik niye, bu acelecilik niye? Kamu yöneticilerinin buna müdahil edilmesi niye? Bu tehditler niye?

Sayın Binali Yıldırım "On beş yıldır doğruları söyledik, zarar görmedik." diyor. Doğru. "Torunlarımıza sorunsuz bir ortam bırakacağız." diyor. Bireysel olarak doğru bir söz söylüyor olabilir ama toplum adına da yanlış bir söylem çünkü yapılan abidik gubidik ihalelerle 80 milyon insanın torunları muazzam bir borç yükünün altına sokuldu. Şunu yaptık, bunu yaptık afra tafralarıyla gerçeği gizleyemezsiniz. Yapılan havaalanı, tüp geçitler, köprüler ve diğer mega projeler eğer kendi öz varlığımızla, yerli ve millî kaynaklarla becerilebilseydi, emin olun, sizleri hep beraber ayakta alkışlardık. Ne yazık ki, Sayın Turgut Özal'ın ortaya attığı yap-işlet-devret modeline bir de hazine garantisi vererek 21'inci yüzyıl kapitülasyonlarına, kaymağın üzerine biraz da bal sürdünüz.

Yaptığınız projelerin çoğu rant içindir, üretim bazlı yatırımlar olmadığından ekonomiye ve istihdama hiçbir katkısı olmamıştır. Bir tek havaalanı projesini turistler gelsin diye savunabilirsiniz ama onu da basit bir tarifle size izah edeyim: Kocaman bir kümes yapsanız ve en modern şekilde donatsanız, bu kafese tavuk getiremezseniz veya gelse bile yumurta yapmazsa beş para etmeyen bir tesis olur.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Vizyon bu kadar işte. Vizyona bak, vizyona!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Tam anlayacağınız şekilde anlatıyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - İktidarı anlatıyor.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Onun için, on beş yıldır söylediğiniz her şey sizin açınızdan bireysel bazda doğru yani kendi açınızdan "evet" istiyorsunuz; toplumsal açıdan, toplumsal bazda, 80 milyon adına biz bunu yanlış biliyoruz yani biz de onun için "hayır" diyoruz.

Bir de "istihdam seferberliği" diye bir şey başlatmışsınız, on beş yılda bunu düzenli olarak yapabilseydiniz şimdi seferberlik ilan etmenize gerek yoktu. "Yoksa bu da referandum rüşveti mi?" diye bir şeyler geliyor aklımıza. "Her patron ilave bir işçi istihdam ederse 1,5 milyon insana iş bulunur." deniyor ve bunun talimatı veriliyor. Peki, neden talimat 2 kişi için olmasın? O zaman işsiz kimse kalmaz. Hatta 3 kişi olsa, o zaman Suriyeli kardeşlerimiz de iş sahibi olur. Hatta 4 kişiye çıkarırsanız dünyadaki işsiz olan mazlum insanlara da kapı açmış oluruz. Yoksa, 16 Nisandan sonra, yüksek oranda beklentiniz olan "evet" çıktıktan sonra mı başkanlık fermanıyla işverenlere duyurulacak? "Fermana boyun eğile, boyun eğmeyenin kellesi vurula." Veya "Fermana uymayanların işletmelerine kayyum atana ve mallarına el konula."

Koalisyonlarla da çatışıyorsunuz ama bugün geldiğiniz nokta da koalisyon değil mi? AKP-MHP koalisyonu. Söylenenleri duymayan bir iktidar partisi ve gözleri flu gören bir koalisyon ortağı, daha doğrusu, körler, sağırlar birbirini ağırlar koalisyonu.

Değerli milletvekilleri, eş genel başkanlarımızın, milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın, partili yönetici ve üyelerimizin bugün cezaevinde olmasının nedeni, demokratik cumhuriyeti savunmalarıdır. Bu yönüyle, görüş ve düşünce açıklamaları, siyasal ve demokratik faaliyetler yürütmeleri, onları sizin için suçlu yapabilir ama hepsi daha özgür bir Türkiye'nin gerçek kahramanları olacaktır. Tarih kitapları onların bugün gösterdiği sabır, cesaret ve metaneti yazacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hayırlı akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)