GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 12 Mart İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü'ne, 12 Mart 1971 askerî muhtırasının yıl dönümüne ve İsrail Parlamentosundan din ve vicdan özgürlüğüne sahip çıkacak tarzda bir karar alınmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:80
Tarih:09.03.2017

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

12 Mart 1921'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Mehmet Akif Ersoy'un sözlerini yazdığı İstiklal Marşı'nı İstiklal Marşı'mız olarak kabul etti. Büyük şair, millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u bu vesileyle bir kez daha minnet ve şükranla anıyorum.

1921'de kabul edilen "İstiklal Marşı" şiirinin ilk mısraları "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." derken aslında bayrağı, bu milletin özgürlüğünü, istiklal arzusunu, daha 1921'de her bir ocağına yani cumhuriyetin her bir ferdine emanet eden bir anlayışla kaleme alınmıştı. 1923'te cumhuriyet ilan edilirken ondan iki yıl önce aynı anlamın burada zikredilmesi son derece mühimdir. Atatürk, İstiklal Marşı'nın kabulü sırasında yapmış olduğu konuşmada hususen "Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; / Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal." mısralarına vurgu yapmış, şiirin tamamında olmakla birlikte, hususen burada ayrı bir heyecan duyduğunu ifade etmişti. Evet, bayrak ve istiklal bizim için, milletimiz için son derece değerli, yoluna baş koyduğumuz ve bu uğurda memleketimizi yükseltmek ve yüceltmek için el birliği ettiğimiz kavramlar, değerler. Maalesef, cumhuriyet tarihimiz boyunca millete ait olan bu istiklal, özgürlük ve iradeye el koyma yönünde kimi girişimler olduğunu da biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu girişimlerden birisi de tam mart ayının başlarında, 9 Mart tarihinde yargılanma safahatları da olan Cemal Madanoğlu davasıdır. Millî demokratik devrimciler ordu içerisinde bir cunta kurmuşlardı fakat bir başka cunta üç gün sonra darbeyi yaptı, 12 Mart darbesini gerçekleştirdiler ve millet iradesi üzerinde bir kara leke oluşturma girişimi şeklinde teşebbüste bulundular ama tarihe bir kara leke olarak geçtiler 12 Martçılar. Esasen, yakın dönemdeki parlamenter sistem tarihimizde başka darbeler de oldu; hatırlayalım, 1960 ihtilali, 1980 ve 28 Şubat, daha sonra yine vesayetçi girişimler. Bizim, halk oylamasıyla halkımızın önüne koyduğumuz ve 16 Nisanda karar verilecek olan cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, açık ya da gizli, toplumun seçmiş olduğu vekiller üzerinden mühendislik girişimlerine imkân ve izin vermeyecek, meşru siyasetin kendi iç problemlerinin yaşandığı dönemlerde bir kara gölge gibi onun üzerine vesayetçi grupların çökmeyeceği bir sistem olarak halkın önüne konulmuştur. Tıpkı İstiklal Marşı'nda vurgulandığı gibi, halkın kendi istiklaline ve geleceğine sahip çıkma iradesini tahkim edecek bir seçenek olarak halkın önündedir. Ben, Türk halkının 16 Nisanda "evet" diyerek esasen klasik demokrasiye ilişkin birçok tartışma da hatırlandığında, Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük standartlarını yükseltecek, vesayet girişimlerine mâni olacak bu düzenlemenin geçmesini bekliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Diğer yandan, din ve vicdan özgürlüğü insanoğlunun en temel değerlerinden birisidir. Hangi dinden olursanız olun, hangi milliyetten olursanız olun bu değerlere saygı göstermek medeni olmanın en temel kriterlerinden birisidir. İsrail Parlamentosunun dün almış olduğu kararı biz de hiçbir biçimde uygun görmüyor, camilerden ezan okunmasına mâni olucu bu kararı medeni ve insanlığın ortak değerleriyle çelişik görüyoruz. İsrail Parlamentosundan talebimiz: Din ve vicdan özgürlüğüne sahip çıkacak tarzda, medeni tarzda bir karar alınması istikametinde en azından bundan sonra davranılmasıdır. Bu sadece Türk halkının değil, sadece Müslümanların değil; Hristiyan, Müslüman hangi dinden olursa, olsun din ve vicdan özgürlüğünü savunan herkesin talebidir.

Teşekkür ediyorum.