GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:57
Tarih:13.01.2017

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa'yı tartışıyoruz, güçleri ve güçlerin nasıl dengelenebileceğini, nasıl birbirini denetleyebileceğini konuşuyoruz ve maalesef, büyük bir hata yapmak üzereyiz.

İnsanlığın yakın tarihi kralları, padişahları dengelemek ve denetlemek üzere meclisleri ihdas etmek, yargıyı güçlendirmek ve bununla beraber 4'üncü güç olarak da basını güçlendirmekle geçti. Oysa biz yüz yıl önceki, yüz elli yıl önceki tartışmalardan artık başka bir noktaya savrulup tekrar bir padişah ihdas etmek üzereyiz arkadaşlar.

Bakın, Daron Acemoğlu'nun -Nobel Edebiyat Ödülü adayı- "Ulusların Çöküşü" diye bir kitabı vardır, okumanızı tavsiye ederim. Ne zamanki bir ulusta kurumlar güçleniyorsa, kurumlar birbirlerini denetleyebiliyorsa o ulus her anlamda zenginleşiyor, her anlamda; refahı artıyor, özgürlüğü artıyor, huzuru artıyor, ekonomik durumu düzeliyor ama ne zamanki yetki tek bir kişiye dönüp bütün kurumlar devre dışı bırakıldığında, zayıflatıldığındaysa o uluslar çökmeye başlıyor. Yüzlerce yıllık hikâye bu, bunun da herhangi bir istisnası yok.

Türkiye'nin tarihinde de benzer bir durum var. Ne zaman ki kurumlar güçleniyor, o zaman ülkemiz bir huzur bulmaya başlıyor. Ne zaman ki Meclisimiz devrede, ne zaman ki yargı devrede, yargı güçleniyor, hepimiz huzur buluyoruz, her anlamda zenginleşmeye başlıyoruz. Ama, ne zaman ki tek adam diktatörlükleri, darbeler söz konusu oluyor, hep beraber fakirleşiyoruz.

Arkadaşlar, gerçekten tarihî günlerden geçiyoruz. Ciddi bir hata yapmak üzereyiz, siz bu hatada ısrar ediyorsunuz ve bunun vebali altındasınız, onu söyleyeyim. Çocuklarınıza, torunlarınıza bunun hesabını zor vereceksiniz. "Baba, dede, o günlerde sen ne yapıyordun? Bu rezil Anayasa değişikliğine oy verdin mi?" diye size hesap soracaklar ve siz de sağ ayağınızın burnuna doğru bakıp boynunuzu bükeceksiniz, bundan hiçbir şüphemiz yok. Gelin, bu hatadan dönün diyelim yol yakınken.

Bakın, tarihten ders çıkarmak gerekir, yakın tarihimizden de ders çıkarmalıyız. Ben biraz gerilere gitmek istiyorum. Osmanlı Dönemi'yle ilgili kimileri güzelleme yaparlar Osmanlı Dönemi'nde her şey çok güzeldi, hepimiz çok eşittik diye, kimileri de karalarlar Osmanlı Dönemi'ni. Oysa zamanın ruhu içinde Osmanlı İmparatorluğu da diğer imparatorluklar gibi çoklu millet yapısıyla geniş coğrafyalarda hüküm sürmüş ve bir milletler sistemi var, tıpkı Anadolu gibi çoğul bir yapıya sahip ve bu yapıyı yönetmeye çalışan, zamanın ruhu içinde olan bir imparatorluk. Bunun dağılma sürecinde, arkadaşlar, özellikle dağılma sürecinde Avrupa'dan gelen özgürlük, eşitlik rüyaları Anadolu'yu da sarıyor ve kalan tebaalar bunun mücadelesini veriyorlar, kalan milletler bunun mücadelesini veriyorlar el birliğiyle. O güne kadar özgürlük ve eşitlik rüzgârları Anadolu'ya esmemiş ve 19'uncu yüzyılın başından itibaren "Bu eşitlik, özgürlük rüyaları bir anayasayla nasıl çerçevelenir?" diye arayışlar var. Ermeni toplumu bu konuda çok öncü, kendi nizamnamesini yapıyor. Bizim coğrafyamızın ilk anayasasını Ermeni Nizamnamesi'yle 1860'da Ermeni toplumu gerçekleştiriyor. Sonra Rumlar nizamname yapıyorlar; Museviler, Yahudiler nizamname yapıyorlar ve bu arayışlarla beraber Osmanlı'nın bir meclisi olması gerekir duygusu yayılıyor. Abdülaziz istibdadına karşı bir meclis düşüncesi devrede ve nihayet 1876'da Birinci Meşrutiyet'le beraber ilk Meclisimiz ihdas oluyor, Anayasa devreye geçiyor. Bakın, Anayasa'nın ilk yazıcılarından, ilk Meclisinden örnek vereyim: 109 üyesi var, 69'u Müslim, 40'ı Hristiyanlardan, Yahudilerden oluşuyor, aynı Osmanlı toplumu gibi. Hani bugün biz binde 1'iz, Meclisin de herhâlde yüzde 1'ine tekabül ediyoruz Hristiyan olarak; o zamanlar yüzde 40'ına tekabül ediyorduk ve Meclisin de yüzde 40'ıydı Hristiyanlar. Ne güzel bir çoğunluk, Meclis, temsiliyet ve ilk Anayasa'yı yazanlardan birisi arkadaşlar, bakın, Krikor Odyan, ilk Anayasa'yı yazan kişi. Evet, bir komisyon çalışıyor bununla ilgili ve ilk Anayasa'mızı yazıyor, çoğulcu bir Anayasa. Herkes kendini o Anayasa'nın içinde buluyor, Hristiyan'ı da Müslüman'ı da bütün milletler de kendini o Anayasa içinde buluyor. Abdülhamid o Meclisi ihdas edeceği iddiasıyla padişah oldu ama bir yıl sonra Osmanlı-Rus Savaşı'nı bahane edip Meclisi feshediyor. Ondan sonra, biliyorsunuz arkadaşlar, otuz yıllık bir istibdat dönemi. Her istibdat bir süre sürebilir; üç ay, üç yıl, on üç yıl, Abdülhamid'de otuz yıl sürmüş ama her istibdat, bakın, her istibdat sona erer.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - O sana göre, sana göre. Anadolu'da özgürlük olmasa bugün sen burada ne arıyordun?

GARO PAYLAN (Devamla) - Sonuç olarak birilerini var sayarsanız onlar kazanmış hissederler ama yok saydıklarınız ya sessizliğe bürünürler, öfkelenirler ya da isyan ederler arkadaşlar.

Nitekim 1908'de ikinci Meşrutiyet devreye geçiyor, bütün halklar yine mutlu. Anayasa Tadil Komisyonu devreye geçiyor ve çoğulcu bir anayasayı tekrar tahkim ediyor ama daha sonra, biliyorsunuz, Talat-Enver Paşa ilk cuntası o Anayasa'yı da devre dışı bırakıp Türk'ün Anayasası'nı devreye sokuyorlar arkadaşlar, tıpkı bugün Sayın Mehmet Parsak'ın söylediği gibi. "Türk'ün Anayasası'nı yapıyoruz." dedi ya, yüzyıl önce gene "Türk'ün Anayasası'nı yapıyoruz." iddiasıyla bir cunta devreye geçti.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Doğru, Türk'ün Anayasası ya.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Türk, ırk değildir.

GARO PAYLAN (Devamla) - Parlamentoyu devre dışı bıraktı, çoğulculuğu devre dışı bıraktı.

Bakın, yok sayılanlar isyan ederler dedim, ya sessizliğe bürünürler ya isyan ederler. O on yıllık kaosta, 1913-1923 döneminde arkadaşlar, 4 halkı kaybettik; Ermenileri, Rumları, Süryanileri, Yahudileri kaybettik. Büyük katliamlarla, soykırımlarla(x) bu topraklardan ya sürüldüler ya mübadelelere uğradılar. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Bu topraklarda soykırım olmamıştır.

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar...

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - "Soykırım" diyemezsin.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - "Soykırım" deme lüksünüz yok Sayın Paylan. Bu topraklarda soykırım olmamıştır, bu milletin Meclisinde bu milletin tarihine bu şekilde hakaret edemezsiniz.

BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen sözlerinizi düzeltin, bir soykırım yoktur.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın Başkan, karışanlara müdahale et diyoruz sana.

BAŞKAN - Acılar yaşanmış olabilir karşılıklı ama bir soykırım olarak nitelendiremezsiniz bunu.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan, herkes kendi bakış açısını söylüyor ya.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Soykırım için Karabağ'a bak sen, Karabağ'a bak.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Bu milletin Meclisinde bu milletin tarihine, isyancıları, asileri ve Taşnakçı terör örgütlerini masumlaştırarak hakaret etme lüksünüz yok.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Başkan, düzeltmesi lazım, özür dilemesi lazım.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Burada konuşmanız bile sizin, bu milletin büyüklüğünün ifadesidir.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Öyle bir şey olsa kendisi burada konuşamazdı.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Türkiye Cumhuriyeti'nin Meclisinde soykırımdan bahsedemezsin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip devam etsin, müdahale etmeyin.

Buyurun.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hayır, düzeltsin, öyle devam etsin Başkan.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Türk tarihinde soykırım yoktur.

GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan, bakın, ben az önce bir şey söyledim...

BURHAN KUZU (İstanbul) - Türk vatandaşısın ya!

GARO PAYLAN (Devamla) - ...bir zamanlar yüzde 40'tık, bugün binde 1'iz. Herhâlde başımıza bir iş geldi ki -ben bunun adına "soykırım"(x) diyorum, siz ne derseniz deyin- bugün binde 1'iz, bakın bugün binde 1'iz.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Arkadan vurdunuz milleti, devleti!

GARO PAYLAN (Devamla) - Neyle olmuşsa adını hep beraber koyalım ve yolumuza devam edelim.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Emperyalistlerin emrinde olanları konuş biraz!

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar...

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Kimin adına konuşuyorsan o mecliste git konuş. Hangi ülkenin adına konuşuyorsan git o mecliste konuş.

BURHAN KUZU (İstanbul) - O senin dediğin yabancı görüşü, yabancı. Söyleyemezsin! Bu topraklarda büyüyeceksin, sonra... Yazıklar olsun sana, yazıklar!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya, bir dinlemeyi öğrenin ya! Sizin gibi düşünmek zorunda mı?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu ülkeye düşmanlık yapıyorsunuz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz? Nasıl konuşacağım bu ortamda? (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap edin ama siz de ne konuştuğunuzu bilin lütfen. (HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Başkan, ne demek konuştuğunu bil!

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - "Soykırım" kelimesini geri almak zorunda.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ne konuşuyorum ya?

BAŞKAN - Bilin.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - "Soykırım" kelimesini geri almak zorunda.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Paylan, olmayan bir şey üzerinde nasıl hüküm veriyorsunuz? Böyle saçma şey olur mu ya?

GARO PAYLAN (Devamla) - Ne konuşuyorum? Nasıl müdahale ediyorsunuz?

BAŞKAN - Bir soykırım olmadığını ifade ettim efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Resmî görüşü herkes söylemek zorunda mı?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Bu milletin Meclisinde bu millete hakaret edemezsin.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Arkadaşlar, herkes sizin resmî görüşünüze katılmak zorunda mı ya?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - İtham etmek var, bu ifade etmek değil ki.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Bu milleti arkadan vurdunuz, belanızı buldunuz; olan bu.

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar...

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Taşnakçı terör örgütünün ağzıyla konuşamazsın bu kürsüde. Üslubunu düzeltsin.

GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz, yoksa...

BAŞKAN - Ne yapayım ben?

Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin, hatibin konuşmasını bozmayın.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Özür dileyecek, özür dileyecek.

HASAN TURAN (İstanbul) - Milletisadıkadan milletifasıkaya gel, milletifasıkaya.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Taşnak mısın, ASALA mısın, nesin sen ya?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Van'daki, Kars'taki, Erzurum'daki kemikler hâlâ...

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Ermeni halkı başına ne geldiğini çok iyi biliyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hınçak mısın, Taşnak mısın, ASALA mısın, nesin?

GARO PAYLAN (Devamla) - Bir zamanlar biz yüzde 20'ydik, bugün binde 1'iz.

HASAN TURAN (İstanbul) - Milletisadıkadan milletifasıkaya dönüştünüz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Adını siz koyun, onu ben kabul edeyim, başımıza geleni...

NURETTİN ARAS (Iğdır) - Doğuda kestiniz bizi, dedelerimizi kestiniz; diri diri kuyulara gömdünüz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ben atamın, dedemin başına ne geldiğini çok iyi biliyorum.

NURETTİN ARAS (Iğdır) - Tandır fırınlarında yaktınız dedelerimizi!

GARO PAYLAN (Devamla) - Ben bir "kılıç artığıyım" sizin tabirinizle. Gelin, adını siz koyun, hep beraber yüzleşelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, Ermeni halkının başına... Bakın, artık biz yok hükmündeyiz. Artık binde 1'e düşmüşüz. Geçmişten ders çıkaracaksak...

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Almanların, Rusların diliyle, İngilizlerin diliyle konuşuyorsun.

GARO PAYLAN (Devamla) - ...husumet değil, ders çıkaracaksak gelin bakalım buna.

Değerli arkadaşlar... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz? Bu nedir ya?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ya, kullandığın ifadeye bakar mısın arkadaş sen? Bu nasıl ifade ya? Bu nasıl ifade ya?

BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen hâl ve hareketlerinize dikkat edin.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Hayır, Sayın Başkan, siz taraflı yönetemezsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben söyleyeceğimi söyledim. Siz de bu milleti yaralayıcı ifadeler kullanamazsınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Diasporanın ifadesini burada kullanamazsın Paylan.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Bu Meclisin kürsüsünde böyle konuşamazsın.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Lütfen... Bu milletin kürsüsü, bu milleti yaralayıcı bir şekilde kullanılamaz. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Diasporanın ifadesini kullanamazsın burada. Sen nerenin milletvekilisin? Bunları söyleyemezsin bu kürsüde.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan, inanmak zorunda değilsiniz ama taraflı olamazsınız siz.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - "Ben Ermenistan'ın milletvekiliyim." diyorsan...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - "Kafama göre istediğimi söylerim." diyemezsiniz. Öyle ifade özgürlüğü yok.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Özgür kürsüyse kendi düşüncesini ifade edecek, inanmak zorunda değilsiniz.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ahmet Bey, bunun inanmakla ilgisi yok, Türk milletine hakaret ediyor.

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YILDIRIM (Muş) - İnanmak zorunda değilsiniz.

BAŞKAN - Ben müdahale edebilirim; kaba ve yaralayıcı sözler kullanamaz. Bu milleti yaralayan bir ifadeyi kullanmaması gerektiğini ifade ettim ben.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Kürsü dokunulmazlığını ihlal ediyorsunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Olmayan bir şeyi nereden çıkarıyorsunuz?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Emperyalizmin diliyle konuşamazsın. Her zaman yaptığını yapıyorsun.

GARO PAYLAN (Devamla) - Beş dakikamı verir misiniz?

BAŞKAN - Buyurun, bir dakikada tamamlayın lütfen.

GARO PAYLAN (Devamla) - Beş dakika konuşamadım ben.

BAŞKAN - Kusura bakmayın, yok öyle bir yağma. Bir dakika veriyorum, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

Buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ya, Sayın Başkan, ne yağması ya ne yağması? Size yakışıyor mu? (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Ya, "Beş dakika." diye benimle pazarlık yapıyor. Size yakışıyor mu? Bir dakika veriyorum, daha konuşmuyor, beş dakika istiyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) - "Yağma." diyemezsiniz siz buna. Hayret bir şey ya! (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Beş dakikadır konuşamıyorum. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Buyurun, bir dakika veriyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz. Sayın Başkan, böyle bir ifade olmaz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Beş dakikadır konuşamıyorum. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Konuşun. Nasıl konuşacaksınız?

Bir dakika, buyurun.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - "Soykırım" kelimesini düzeltecek.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - "Soykırım" kelimesini düzeltecek. Bu milletin tarihine hakaret edemezsin.

GARO PAYLAN (Devamla) - Beş dakikadır konuşamıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Tamam, bitirin cümlelerinizi.

GARO PAYLAN (Devamla) - Efendim, beş dakikadır konuşamıyorum.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sözünü geri alacak, geri alacak.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bu ifadeyi kullanamaz, bu ifadeyi kullanamaz. Diasporanın ifadesini burada kullanamaz.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Abdülhamit'e hakaret edemezsin. Abdülaziz'e hakaret edemezsin.

BAŞKAN - Tamamlayın buyurun.

GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Diasporanın ifadesini burada kullanamaz. Diasporanın ifadesini burada kullanamaz. Böyle bir şey yok.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Abdülhamit'e de hakaret edemezsin. Abdülaziz'e de hakaret edemezsin.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Bu kürsüden sana hakaret ettirmeyiz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bunu söyleyemez burada, böyle söyleyemez burada. Burası Türkiye Cumhuriyeti devletinin Meclisi. Türkiye Cumhuriyeti devletini kendi Meclisinde böyle suçlayamaz. Böyle bir ifade özgürlüğü yok.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Bu kürsüden sana "soykırım" dedirtmeyiz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin.

Tamamlayın, buyurun.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - Amerikan Meclisinde konuşsaydın "Soykırım yaptınız." diyebilir miydin?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, bunları söyleyemez.

BAŞKAN - Süreniz doldu, süreniz doldu, lütfen...

GARO PAYLAN (Devamla) - Beş dakikamı verir misiniz.

BAŞKAN - Süreniz doldu, lütfen...

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sözünü geri alacaksın beyefendi.

BAŞKAN - Ben size on dakika verdim, nasıl konuşursanız...

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Beyefendi, sözünüzü geri alacaksınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, bunları söyleyemez, kürsüyü terk etsin.

BAŞKAN - Buyurun... Süreniz tamamlanmıştır.