| Konu: | Denizcilik Çalışma Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 02.03.2017 |
HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; bugün saat 14.00 sıralarında Adıyaman'da maalesef bir deprem oldu. Çok şükür can kaybı yok, 20'nin üzerinde vatandaş hafif yaralı. 30 haneli köyün yarısı yıkık hâlde ama çok şükür can kaybı olmadığı için bunu da kolayca atlatacağımıza inanıyorum. Herkes duyarlılık gösterdi; sosyal medya üzerinden olsun, telefonla olsun, Parlamentoda olsun bütün gruplar ilgi gösterdi. Sözlerime başlamadan önce, Adıyaman adına bütün halklara, bütün gruplara teşekkür ediyorum.
Evet, bir referandum sürecine giriyoruz. Bu referanduma nasıl gidileceği gözlenirse referandumdan sonra da ülkenin nereye doğru istikamet alacağı, nereye sürükleneceği açıktır.
Anayasalar, toplumsal mutabakat, uzlaşma metinleridir. Anayasalar, açık tartışma ortamında yapılır; sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, aydınlar, yazarlar, akademisyenler bu tartışmalara katılır, herkes fikrini ileri sürer, buna göre bir çalışma yapılır. Bu çalışma öyle gizli, kapalı kapılar ardında değil, halkın gözü önünde yapılır ancak bunların yaptığı gizli metin, açık oylamadır.
Mecliste Anayasa değişikliği oylamasının nasıl yapıldığını hepimiz gördük, hepimiz şahit olduk. Anayasa'da, açık oylama yapılamayacağı, oylamanın gizli yapılacağı açıkça belirtilmesine rağmen, Anayasa'ya aykırı bir şekilde milletvekilleri 80 milyonun gözü önünde açık oy kullandılar, başta Sağlık Bakanı olmak üzere bakanlar bile açık oy kullandı arkadaşlar.
Normal koşullarda, demokratik ülkelerde, bu batıl, yok hükmünde bir referandum taslağıdır, bu şekilde hükümsüzdür. Bu nedenle, bu şekilde halk oylamasına götürmek de açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'ya uygun bir şekilde, gizli şekilde oylama yapılsaydı Mecliste bu metin, bu Anayasa değişikliği reddedilirdi ancak bunu kendileri de bildikleri için binbir türlü hile, pazarlık, baskıyla Anayasa değişikliğini Meclisten geçirdiler.
Şu an yapılan anketlere baktığımızda, halkın yüzde 50'den fazlasının bu Anayasa değişikliğini bilmediği, içeriğinden haberdar olmadığı söylenmektedir. Bunu bilmemek halkın suçu değil. Halk ekmeğinin, işinin, aşının derdinde. Varsa bir suç, bu iktidarın suçudur. İktidar kapalı kapılar ardında Anayasa değişikliği yaparsa doğal olarak halk bundan haberdar olmaz. Bunda iktidarın, muhalefetin, medyanın suçu vardır ama asla halkın suçu yoktur.
Yangından mal kaçırır gibi Anayasa değişikliği sürecine gidildi, halk bu bilgilenmeyi muhalefetin ağzından, medyadan duyamıyor. Kimse propaganda yapamasın diye partimizi -fiilen kapatma- çalışamaz duruma getirdiler. Eş genel başkanlarımızı, milletvekili arkadaşlarımızı, belediye başkanlarımızı, parti meclisi üyemizi, hatta sosyal medya üzerinden bize gönül veren, HDP'ye gönül veren insanları bile tutuklamakla meşgul bu iktidar.
Basına sansür uygula, Meclisin 3'üncü partisinin eş başkanlarını, milletvekillerini, çalışanlarını tutukla, tüm muhaliflere baskı yap, sindir, sonra "Sandıktan kaçmıyoruz." de. Bu, tamamen bir aldatmacadır. Siz sandıktan kaçmıyorsunuz, açıkça sandığı kaçırıyorsunuz. Sandık sonucunu belirleyecek bu duruma kanunsuz, nizamsız, hatta ahlaksız bir şekilde müdahale et, sonra "Sandık sonucuna saygılıyız." de: Burada bir gram samimiyetleri varsa, halkın iradesine bir gram saygıları varsa sandığa giden yolu, tüm seçim sürecini demokratikleştirirler. Ama, asgari demokratik koşullarda bu Anayasa metninin geçemeyeceğini bildikleri için, elli bin katakulliyle, hileyle, baskıyla bu Anayasa değişikliğini geçirmeye çalışıyorlar.
Sayın Başbakan Binali Yıldırım, çok değil, birkaç ay önce "OHAL şartlarında referanduma gittiler." dedirtmem dedi ama bu sözü, her sözü gibi yalan oldu. Bunu soran tek bir gazeteci bulamazsınız. Soranları da cezaevine atıyorlar. Bir valinin bir şehrin tümünde referandum sürecinde bütün toplantıları, basın açıklamalarını yasaklayabileceği, özgür bir propagandanın yapılamayacağı bir ortamda bu ülkenin kaderi belirleniyor. Bu koşulların, bu şartların darbeden ne farkı var? Bu nedenle, içeriği, hazırlanma şekli, Meclisten geçirilme usulü ve halkın onayı süreçleri bir bütün olarak bir darbe süreci ve bu Anayasa değişikliğinin bir darbe anayasası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
AKP'nin terör, terörist manipülasyonları dışında, "Bürokrasi devleti hantallaştırıyor." gibi bir söylemi var. "Biz bununla daha hızlı, daha seri hareket edeceğiz." diyorlar. Ancak Cumhurbaşkanına verilen yetkilere bakıldığında, yönetimin yerelleşeceği değil, tam tersi istikamette merkezîleşeceği anlaşılıyor. Bu nedenle "Bu devlet hızlanacak, halka daha hızlı hizmet götüreceğiz." iddiası koca bir yalandır. Bu söylemin tek doğru olduğu yer ise, devlet antidemokratik uygulamaları daha genişletecek ve daha hızlandıracaktır. Hızlanacak, ancak halka hizmet için değil, daha çok baskı yapmak için hızlanacak. Hızlanacak olan barış, demokrasi, özgürlükler, huzur değil; hızlanacak olan baskı, sindirme ve savaş politikalarıdır. İçişleri Bakanının "Hele şu referandum geçsin, bakın neler olacak." şeklindeki, Kürtleri resmen tehdit eden söylemleri de başlı başına bir garabettir. Baskı politikalarının alanı HDP'li gençliktir. İşte, bu savaş politikalarını durdurmak için "hayır" diyeceğiz.
Diğer bir konu, seçilme yaşını öngören düzenlemelerle ilgiliydi. Gençler... Gençlerden 18 yaş altı düzenlemeye beklenen düzeyde bir ilgi olmadığını AKP itiraf etmiş. Bunu da kendi içerisinde sorgulaması gerekir. Ben niye olumlu bir etki yapmadığını söyleyeyim size: "Seni mebus yapacağım." diyorsunuz ama gençler mebus olmak değil, önce yaşamak istiyor, iş güvencesi istiyor, geleceğinden kaygı duymak istemiyor. Önce genç ölümleri durduralım, sonra bakan da olurlar, vekil de. Gençler tabii ki vekil olsun, bakan olsun, iyi güzel de gençler işsiz, gençler aç, gençler geleceksiz bırakılıyor. Gençler ölüyor sayın vekiller, gençler toprağa düşüyor. Gençlere önce bir iş bulun, sonra vekil yaparsınız. Buradan da gençlere sesleniyorum: Bütün Meclisin kadrosu, vallahi 600 milletvekili, hepsi gençlerden olsa ne olacak? 600 kişiden garibana kaç tane düşer, varın siz düşünün. Peki, geriye kalan milyonlarca genç ne yapacak? Milyonlarca genç, hepsi vekil mi olacak, yoksa işsiz mi? Yoksa atamasını mı bekleyecek, yoksa El Bab'da el için toprağa düşen fidanlar mı olacak? Gençler geleceğimizi "Aramızdan 2 kişi vekil olacak." diye karartmayacaklar. O 2 kişi fakir fukaranın çocuğu olmayacak, Mehmet ağanın ya da para babalarının çocukları olacak. Geçen Adıyaman'da köy hizmetlerine 22 şoför alımı vardı, köy hizmetlerine alınan bu 22 şoför içinde 1 tane fakir çocuğu yoktu; falan ağanın oğlu, falan beyin oğlu, falan aşiretin oğlu şeklinde insanlar alındı. Bırakın şoför almayı, bir temizlik firmasına bile 1 kişiyi almak için partiden referans istiyorlar. KPSS ayaklar altında, liyakat ayaklar altında; ne varsa torpil, torpil, torpil şeklinde gelişiyor.
Bakın, daha dün basına yansıdı -sadece bir örnek, bunun için binlerce örnek var- Samsun'da üniversite mezunu işsiz genç intihar etti. Bunun sorumluluğu hepimizde değil mi? Aydın İmam-Hatip Lisesinde kendi ana dillerinde müzik dinleyen gençlere savcılık adres gösteriliyor. Gençler atama bekliyor, gençler iş güvencesi bekliyor, gençler eğitimini, emeğini çöpe atmak istemiyor. Gençler sıraya geçmiş, size "Bizi vekil yapın." demiyor; "Atamamı yap." diyor, "İş ver, aş ver." diyor. Gençler, bence, bu referandum geçerse zaten vekil olmayın, bir cazibesi de kalmayacak çünkü bildiğiniz kamu görevlisi olacaksınız, iş güvenceniz bile olmayacak, başkan ne zaman isterse sizi feshedecek. Gençler her şeyi görüyor, bizzat yaşıyor bunları. Öyle "Sizi mebus yapacağım." diye... Atama bekleyen, iş bekleyen, yaşam garantisi bile vermediğiniz gençler bu boş laflarınıza artık itimat etmiyor.
Bu yaşananlar bir süreç. Bir Anayasa değişikliği, bu şekilde bir olayla gelişiyor. Bu bir darbe sürecidir arkadaşlar. Doğal olarak, her darbe süreci kendi yasal statüsünü, formatını yapmaya çalışacaktır. Her darbe kendi anayasasını üretir. 7 Haziranla başlayan darbe süreciyle devlet yeniden formatlanıyor ve bu değişikliği geçirebilirlerse kendisini uzun yıllar bunun üzerinden yaşatmaya çalışacak faşist bir yapılanmanın oluşacağı muhakkaktır.
Kürt, Alevi, muhalif olduğumuz için değil, bu ülkede ortak vatanda birlikte yaşayabilmek adına, daha özgür, daha çoğulcu bir anayasaya kapı aralamak için "hayır" diyeceğiz. İnşallah sonucu da hayırlı olur diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.