| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 02.03.2017 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi vesilesiyle söz aldım Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına. Bu vesileyle, ülke meselelerine ilişkin birkaç konuyu değerlendirmek istiyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Şimdi, her defasında söylüyoruz, ülkemiz zor günlerden geçiyor, ciddi bir terör kuşatması altında. Sadece içeride değil, dışarıda da terörle mücadele ediliyor. Büyük küresel sömürgeci güçlerin bölgeye ilişkin ciddi planları var. Bu ciddi planlara karşı koymaya çalışan ve bağımsızlığını bir anlamda korumaya çalışan ve beka düzeyinde sorunlarla karşı karşıya olan bir Türkiye manzarası var maalesef. Dolayısıyla, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman ifade ettiğimiz gibi bu tür durumlarda önce ülkem, önce milletim diyen bir siyasi partiyiz. Hiçbir şekilde bu görüşümüzden taviz vermedik, siyasi meseleleri, küçük siyasi çekişmeleri, parti çıkarlarını hiçbir zaman öncelemedik. 20 Temmuz 2015'ten itibaren terörle mücadeleye destek verirken de aynı anlayış içerisindeydik, 15 Temmuz 2016 akşamı yapılan hain darbe girişimi karşısında ilk cesareti gösteren, ilk refleksi ortaya koyan parti olarak da aynı çerçevede hareket ettik.
15 Temmuz hain darbe girişimi gecesinde ilk beyanatı Sayın Genel Başkanımız vererek bu darbe girişiminin hiçbir şekilde desteklenemeyeceğini ve bunun bir hain girişim olduğunu kamuoyuna duyurmuştur ve Sayın Başbakanı bu anlamda uyarmıştır. Ülkücü, milliyetçi gençler sokaklara inmiştir, ülkücü subaylar bulundukları yerlerde bu darbeye karşı gelmişlerdir. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye'nin hiçbir şekilde sıkıntıya girmesine, zora girmesine rıza gösterecek bir siyasi hareket değildir. Bu nedenle Türkiye üzerinde planı olanlar, bu ülkeyi bölmek isteyenler karşılarında Milliyetçi Hareket Partisini bulacaklardır. Biz hiçbir şekilde bu ülkeyi böldürmeyiz, bu ülkeyi işgal ettirmeyiz, bunu yaparken yüreğimiz kadar da aklımızı kullanırız. Terörle mücadeleye desteğimizi, Anayasa değişikliğine desteğimizi, Anayasa değişikliğine "Evet." dememizi de bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir zaman ülke meselelerine kayıtsız kalmamıştır, hep de inisiyatif kullanmıştır. Şu anda ülkede bir yönetim sorunu var, ülke bir kaos ortamına doğru sürükleniyor. Buna seyirci kalamayacağımızı defalarca ifade ettik ve bu anlamda da inisiyatif kullanmaktan çekinmeyeceğimizi hep söyledik, geçmişte bununla ilgili de Türkiye'yi bunalımdan kurtaran birçok tecrübe vardır bizim yaptığımız. Ancak bütün bunları yaparken tabii ki ekonomik politikalarda, sosyal politikalarda, dış politikalarda eğer yanlış gördüğümüz bir şey varsa bunları dile getirmekten, bunları eleştirmekten, buralarda çözüme ilişkin önerilerimizi paylaşmaktan da hiçbir şekilde geri kalamayız. Bunları bazıları bir çelişki gibi görüyor, hiçbir şekilde burada bir çelişki yok; tam tersine, burada ilkeli bir duruş var. Ne olursa olsun, bir siyasi harekete veya bir siyasi partiye veya hükûmete destek vermek değil veya ne olursa olsun karşısına çıkmak da değil; iyi yaptığı işlerde destek vermek, yanlış yaptığı işlerde de onu eleştirmek ve doğrusunu söylemek Milliyetçi Hareket Partisinin asli görevidir.
Pazar günü peşmerge başı Barzani'nin Türkiye'ye gelişinde yaşanan skandala ilişkin de tepkimizi bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Maalesef, Türk semalarında sözde Kürdistan bayrağı dalgalandırılmıştır ve Milliyetçi Hareket Partisi buna karşı hem Genel Başkanımız hem de parti temsilcilerimiz en sert bir şekilde cevap vermişlerdir. Henüz daha cevap verilmemişken Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de aklı sıra bizi köşeye sıkıştırdığını zannederek "Bakalım her konuda bir sözü olan Sayın Bahçeli bu konuda ne diyecek." diye merakını ifade etmiştir, bir soru yöneltmiştir. Aslında Milliyetçi Hareket Partisinin ve onun Sayın Genel Başkanının geçmişte söylediklerini birazcık incelemiş olsalardı, bu konuda Devlet Bahçeli'nin ve Milliyetçi Hareket Partisi refleksinin ne olacağını tahmin edebilirlerdi. Sözde Kürdistan bayrağının asılmasının, Türk Bayrağı'na eş tutulmasının bir skandal olduğunu, bir aymazlık olduğunu, bir rezalet olduğunu en net bir şekilde ortaya koyan siyasi hareket Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. Bunu hiçbir zaman söylemekten de çekinmemiştir. Ve şu soruları sormuştur: "Bu izni kim verdi? Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanın bunlardan haberi var mıdır?" diye bu soruları sormuştur. Türk milletine kefen biçenlerin, PKK'yı destekleyenlerin, Irak'ın kuzeyinde bağımsızlık için referandumdan bahsedenlerin sözde bayraklarının vatan semalarında dalgalanmasına, Başbakanlık odalarında görülmesine hiçbir şekilde tahammül edemeyeceğimiz çok net bir şekilde ifade edilmiştir.
Aslında dış politikayı da ilgilendiren bir hususla da burada karşı karşıyayız. Yine Sayın Genel Başkanımız sosyal medyadan son paylaşımlarında hangi bölgesel ve küresel politikanın yörüngelerine girildiği sorusunu sormuştur. Bu çok önemli bir sorudur ve bu konuda Hükûmetin bir açıklama yapmasını da beklemek gerekir. Çünkü, durup dururken bu kadar hassas bir dönemde, yani PYD ile YPG'yle Suriye'de bu kadar sorunumuz varken Rusya ve Amerika'yla, onlarla YPG konusunda karşı karşıya gelinmişken Barzani'nin Türkiye'de ağırlanması, kırmızı halılarla karşılanması ve onların paçavralarının Türk semalarında dalgalandırılması ne anlama gelir? Ne tür bir bölgesel ve küresel politikasının yörüngesine girilmiştir? Bu soruların da cevabı beklenmektedir.
Tabii, bütün bunlar olurken burada CHP sözcüsüne yine biz de bir soru soralım, daha doğrusu onun sorduğu gibi biz de soralım: Sayın Kılıçdaroğlu'nun buradaki bu konulara ilişkin değerlendirmesi ne olmuştur, -tırnak içerisinde- her şeye bir sözü olan Sayın Kılıçdaroğlu niye bu konuda bir açıklama yapmamaktadır? Acaba, bize bu soru sorulurken bizi köşeye sıkıştırdığını düşünenler, 7 Haziran sonrasında Hükûmet kurma çalışmaları esnasında hiçbir şart ileri sürmeden otuz üç gün istikşafi görüşmeleri sürdüren CHP mi zannetti Milliyetçi Hareket Partisini?
Yeri gelmişken, Tunceli'de "federasyon" diyeceksiniz, bir televizyon kanalında Anayasa'nın 2'nci, 3'üncü maddelerinin değişebileceğini söyleyeceksiniz, ondan sonra da bu Anayasa'nın, Milliyetçi Hareket Partisinin desteklediği bu Anayasa değişikliğinin de ülkeyi federasyona götüreceği edebiyatını yapacaksınız; buna hiç kimse inanmaz. O zaman şu soruyu sorarım ben Cumhuriyet Halk Partisine: İyi ya, madem federasyonla ilgili sizin beklentileriniz vardı geçmişte, Anayasa'nın 2'nci ve 3'üncü maddeleri konusunun değişebileceğini söylüyordunuz, o zaman madem bu Anayasa değişikliği ülkeyi federasyona götürecektir, destek verin o zaman bu Anayasa değişikliğine. Tabii böyle değil. Milliyetçi Hareket Partisinin olduğu hiçbir yerde, Milliyetçi Hareket Partisinin desteklediği bir yerde asla bu ülkede bölünmeden, bu ülkede federasyondan bahsedilemez. Böyle bir oyuna da Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir şekilde gelmeyecektir, bunu çok net bir şekilde görmek lazım.
Belki bazılarının rahatsızlığı, bu Anayasa değişikliğinde millî devletin, üniter devletin korunması mıdır acaba? Bu soru insanın aklına geliyor çünkü 2011-2012 yıllarında Anayasa değişikliği çalışmaları yapılırken Milliyetçi Hareket Partisinin dışındaki bütün siyasi partiler aslında federasyon konusunda, Anayasa'nın ilk 4 maddesinin değişmesi konusunda ittifak hâlindelerdi neredeyse. Şimdi, bir Anayasa değişikliği yapılıyor ve bu Anayasa değişikliğinde millî yapı, millî devlet, üniter yapı korunuyor; bundan mı rahatsızlık duyuluyor, insanın aklına bu soru geliyor.
Bu arada, yeri gelmişken, Sayın Başbakan bu Barzani paçavrasını gündeme getirmenin iyi niyetlilik olmadığını ifade etti. Kötüye kötü demenin neresi iyi niyetlilik değildir, bunu anlamak mümkün değil. Ortada bir kötülük varsa, bir yanlışlık varsa, hele hele hayati bir konuda bir yanlışlık yapılıyorsa buna elbette Milliyetçi Hareket Partisi tepki gösterecektir.
Burada, Sayın Başbakanın üslubuyla ilgili bir konuyu da belki bir değerlendirmekte fayda var. Şimdi, bazı konuları basitçe ifade etmeye çalışıyor, bu anlaşılabilir ama basitçe ifade etme ile konuları basit görme arasında bir farklılık olduğunu da görmek lazım. Bu konuda ben Sayın Başbakanın üslubunda da zaman zaman hayati konularda sorun olduğunu ifade etmek istiyorum.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa değişikliği konusunda da, ülkenin temel meseleleri konusunda da ne yaptığını çok iyi şekilde bilen, tahlil eden, analiz eden ve yeri geldiğinde bunlarla ilgili değerlendirmeler yapmaktan çekinmeyen bir siyasi partidir. Ben, burada, bunun mutlaka bu şekilde bilinmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum ve bu vesileyle de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Usta.