| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Demiryolu Bağlantısı Olan Limanları ile Ukrayna Limanları Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu Feri Hizmetinde Yük Taşımacılığına İlişkin Kurallar ve Ekleri ile Yük Vagonlarının İşletiminin Organizasyonuna İlişkin Kuralların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 28.02.2017 |
HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün 28 Şubat, pek çok arkadaşımız bu konuya değindiler, farklı açılardan değerlendirmeler yaptılar. Evet, o günleri yaşayanlar bilirler. O günlerde bu zulmü yaşayanlara şahit olanlar, onlara destek veren farklı çevrelerin insanları da çok iyi bilirler fakat tabii ki bilmeyenler veya o günleri tek taraftan yaşadıklarımızı hatırlayıp diğer yandan hatırlamayı pek istemeyenlerimiz de olabilir. O günlerde on binlerce başörtülü kadın ve onları destekleyenler ve onların yakınları çok farklı zulümlere maruz kaldılar. İdeolojik bir bağnazlıkla bu zulümlerde binlerce kadın büyük bedeller ödediler. AKP Hükûmetinin üçüncü dönemiydi ve hâlâ başörtüsü çözülememişti ve bizler o gün itirazımızı yaptık kadınlar olarak: "Başörtülü aday yoksa oy da yok." dedik ve biz bunu dediğimiz için o günün Başbakanı bize ağır hakaretlerde bulunmuştu. Bizler önümüzde engel olanlara, gölge edenlere rağmen dik durduk ve mücadeleden hiç vazgeçmedik. Dün bize gölge edenler 28 Şubatın mağduriyetlerinden ahkâm kesiyorlar. Dün, 28 Şubatta Sincan'da tanklar balans ayarı yapıyordu; evet, unutmadık o günleri. Peki, bugün ne fark ediyor? Bugün yine bu ülkenin tankları kendi şehirlerini, ilçelerini, mahallelerini topa tuttu, yerle bir etti. Hatta 28 Şubatlarda şahit olmadığımız, yaşamadığımız şekilde bugünün tankları camileri topa tuttu, yerle bir etti hatta enkazını temizledi.
O gün bizler başörtüsüne özgürlük eylemlerimizi yaparken dilimizden düşürmediğimiz bir slogan vardı: "Herkes için adalet, başörtüye özgürlük" diyorduk. Binlerce değil, milyonlarca örnek var, son on beş yılın hatta son birkaç yılın zulümlerinden örnekler var. Nerede herkes için adalet? Biz mücadelemizi insanlarla yapmıştık, vicdanı olanlarla destekleşmiştik, vicdanı olan herkes o gün bizim mücadelemizde yanımızda yer almıştı ve bizim mücadelemiz sadece başörtüsü için değildi. "Herkes için adalet" ilkesinden vazgeçmemeliydik değerli arkadaşlar. Bunu bir kez daha lütfen dönün, dönün vicdanınıza sorun.
O günlerde, 28 Şubatlarda kızım başörtüsü yasakları sebebiyle bir radyoda okuduğu bir ayetten dolayı teröristlikle itham edildi, 312'nci maddeden iki yıldan fazla ceza almıştı. Onun haricinde, şiir okuduğu için, bir diğeri özgürlük duası ettirdiği için hep birlikte zaten ayrıca da idamla yargılanmıştık. Okuduğu ayet neydi biliyor musunuz arkadaşlar? Şuarâ Suresi 227'nci ayet: "Zalimler yakında nasıl bir devrimle devrileceklerini bileceklerdir." Ne dedi o günün ideolojik bağnazları? "Siz bunu Türkiye Cumhuriyeti devletine söylüyorsunuz." dediler. Bugün kalkıyoruz, "herkes için adalet" ilkemizden vazgeçmeyen, hâlâ zulümlere muhalefet eden bizleri yanlışlarınızı yüzünüze söylüyoruz diye teröristlikle itham ediyorsunuz. Adalet herkese lazım, ilkeli olmamız gerekiyor.
Bugün ise dün bu zulümlere karşı, haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı sesimi yükseltiyoruz, meydanlara çıkıyoruz diye bizi teröristlikle itham eden ideolojik bağnaz kafalıların, onların yaptıkları ortada. Peki, bugün ne fark etti? Bugün, kan dökülmesin dedik; tabutlar gelmesin, gençler ölmesin; askeri, polisi, genci, sivili, kadını katledilmesin dedik; sadece barış istedik, barış için imzalar atıldı, barış için meydanlara çıkıldı, barış içir surların dibine gittik. Ne oldu? Dün de terörist olarak itham edildim özgürlük istiyorum diye, bugün de barış istiyorum diye yine teröristlikle itham edildim, kelepçelendim, hâlâ gözaltına alınıyorum. Neymiş efendim, terör propagandası yapıyormuşum(!)
Adalet herkese lazım. "Herkes için adalet" ilkenizi hatırlayın arkadaşlar. Dün birlikte meydanlarda, omuz omuza başörtüsüne özgürlük mücadelesi verdiğimiz, "Herkes için adalet, başörtüye özgürlük." dediğimiz arkadaşlar; özgürlük, adalet ilkesi sadece bizim gibi düşünen, bizim gibi yaşayan, bizim yaşam tarzımıza sahip olanlar için gerekli değil, bütün insanlar için gerekli.
Değerli arkadaşımız Medine Bircan örneğini verdi, içimiz yanmıştı o yıllarda. 80 yaşlarında bir kadın başını açmadığı için hastane kapılarında hayatını kaybetmişti. Bunun gibi çok acı örneklerimiz var.
Peki, bugün hani herkes için adalet? Cizre'nin sokağında yedi gün Taybet İnan adında bir kadın kurşuna dizilip, yaralı, daha sonra hayatını kaybedip günlerce sokakta cenazesini bile aldırmadığınız bir kadının cenazesi günlerce sokaklarda kaldı; bunu ben Gazze'de görmedim, bunu ben Filistin'de görmedim.
İmam-hatipli 13, 15 yaşındaki çocuklarımızın kollarına kelepçe vurulmuştu o günlerde, 28 Şubatlarda. Ya bugün, 13 yaşındaki Cemile'nin bedenini kurşunlayıp da günlerce dondurucuda bekletenler... Hani herkes için adalet? Hani Miray bebeğin katledilen bedeni? Lütfen, vicdanlarımızı bir daha sorgulayalım. Bunu eleştirmek adına yapmıyorum, Medine Bircan'a yüreğimiz yandığı gibi Taybet kadına da yüreğimiz yanabilmeliydi. İmam-hatipli çocuklara yüreğimiz yandığı gibi Cemile için, Ceylan için de yüreğimiz yanabilmeliydi. Benim kızlarım dâhil imam hatip liseli gençler kelepçelenirken, terörist gibi gözaltına alınırken eleştirdik, kızdık, direniş yaptık. Bugün ne var? İmam hatipli birkaç genç kendi aralarında eyleniyorlar, halay çekiyorlar. Ne oldu diyorsunuz? Teröristlikle itham edildiler ve hâlâ yargılanma aşamasındalar. Adalet hepimize lazım arkadaşlar. "Teröristler, teröre destek veriyorlar." diye vicdanlarınızı rahatlatamazsınız. İnanın bugünler geçecek, 28 Şubat bin yıl sürmedi, bugünler de bin yıl sürmeyecek.
Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaya.