GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:75
Tarih:28.02.2017

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın

Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Şubat günü, Meclis burada büyük bir utancı yaşadı. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin imzasıyla gönderilmiş bir yazının okunmasıyla, AKP nezdinde, Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği düşürüldü. "AKP nezdinde" diyorum çünkü iktidar tamamen yargıya hükmeder durumda. Karar Anayasa'ya açıkça aykırı ama Mecliste çoğunluk olan, yargıyı tamamen kontrol eden iktidar partisi ne derse o oluyor. 6 milyon seçmenin Meclise taşıdığı Figen Yüksekdağ'ın vekilliğini bir grup başkan vekilinin yazdığı yazı mı düşürecek sizce?

Vekilliğin düşürülmesinin gerekçesi ne? Bir cenaze töreninde, cenazeye katılanların attığı sloganlar nedeniyle mahkemenin Sayın Yüksekdağ'a verdiği ceza. Yani, Figen Yüksekdağ, slogan atanların yanında bulunduğu için "örgüt propagandası" cezası alıyor. Bu, açıkça bir hukuk katliamıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bırakın slogan atanın yanında bulunmayı, bu tür sloganların propaganda sayılamayacağı gerekçesiyle Türkiye'yi defalarca mahkûm etti ve yaşanan bu olay, gerçekten, hak alanını daraltan Hükûmet uygulamalarına yargının desteğini "yargı tacizi" olarak adlandıran Avrupa İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks'in tanımına da uyan vahim bir örnektir.

Peki, bu on aylık cezayı kim vermiş Figen Yüksekdağ'a, bugün 28 Şubatı ananlar buna bakıyorlar mı acaba, haksızlıklara karşı duranlar? Cezayı veren mahkeme heyetinin tamamı ihraç edilmiş. Neden? Hani "15 Temmuz darbe girişimi" diyorsunuz ya, işte onlar tarafından. Üyelerden 2 kişiyle beraber savcı da darbe soruşturması kapsamında tutuklu. Yani iktidarın "terörist" dediği kimselerin aldığı kararlar, bugün AKP grup başkan vekilinin imzasıyla getirilip kürsüden okunuyor ve onu okuyan da bir hukukçu başkan vekili, Ayşe Nur Bahçekapılı. Bu yargılama ve Sayın Figen Yüksekdağ'a ilişkin alınan karar, hem Anayasa'ya hem İç Tüzük'e hem teamüllere baştan sona aykırıdır.

Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırdınız. Neden kaldırdınız? Milletvekilleri dokunulmazlıkları varken yargılanamazlar, ondan. Oysa Figen Yüksekdağ'ın on ay hapis cezası aldığı dosya, dokunulmazlığının kaldırıldığı dosyalardan bile değildi. Bir milletvekili, dokunulmazlığı olmasına rağmen nasıl yargılanır? Anayasa 83/2'ye göre yalnızca devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler nedeniyle yargılanabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin suç saymadığı sloganlar yanında atıldı diye bu hüküm uygulanamaz ama cemaatin savcıları, hâkimleri uygularlar bu hükmü ve bugünkü iktidar da bunu kabul eder, gelir Mecliste okur. Evet, şimdi onların yerine geçen AKP'nin savcıları, hâkimleri de uygular çünkü hukukun üstünlüğünün herkes için olduğuna inanmayanlar, hukuku tamamen, aslında kendi siyasi amaçları için bir araç hâline getirmektedirler.

Size çok iyi bildiğiniz bir tarihi hatırlatayım: Yıl 1998, mahkeme Recep Tayyip Erdoğan'ı, halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek suçuna çarptırmış. AKP ve CHP tarafından, Recep Tayyip Erdoğan milletvekili seçilebilsin diye "ideolojik veya anarşik eylemlere katılanlar" ifadesi ile "affa uğramış olsalar bile" tabiri çıkarılarak yerine "terör eylemi" ifadesi getiriliyor ve Recep Tayyip Erdoğan tekrar milletvekili seçiliyor. Yani kendiniz için Anayasa'yı, yasaları istediğiniz gibi eğip büküyorsunuz, geri kalan herkese "terörist" deyip siyasi rakiplerinizi tek tek saf dışı bırakmaya çalışıyorsunuz. Bugün AKP'nin halka sunduğu tek perspektif "Herkes düşman, herkes terörist." Toplumu kutuplaştırarak, toplumun bir kesimini ötekileştirerek hamaset siyasetiyle zoraki ayaktasınız.

Bugün iktidarı bir konuda eyleme geçmeye ya da gittiği hatalı yoldan döndürmeye çalışan, ona hangi düzeyde olursa olsun muhalefet eden herkes direkt terörle ilişkilendiriliyor. Meşru siyasal muhalefet sayılan bütün eylemlerin çeperi gittikçe daraltılıyor. Bu nedenle 110 bini aşkın kamu görevlisi ihraç edildi ve konu öyle bir ifrat noktasına geldi ki Cumhurbaşkanı kendisinin onayladığı referandumda "hayır" oyu verecekleri "15 Temmuzdan yana" ilan etti. "Hayır" demek bu kadar büyük suçsa o "hayır"ın devletin pusulasında ne işi var? Daha önce de ifade etmiştim, direkt bir KHK'yla "Sadece 'evet' denilebilecek." diye karar çıkartın ve "hayır"ı kaldırın o pusulalardan, kimse boşu boşuna uğraşmasın.

Bu stratejiyi biz Amerika ve Avrupa devletlerindeki merkez ve sağ hükûmetlerde de görüyoruz. Terörle mücadele, devamlı olarak yeniden uydurulan düşmana karşı bir savaş olarak halka sunuluyor. Sürekli olağanüstü koşullar tarif ediliyor, sürekli terörle savaşıldığı öne sürülerek iktidarlar mutlak gücü ele geçirmeye, yargıyı araçsallaştırmaya çalışıyorlar, tam da bugün Türkiye'de yapmaya çalıştığınız gibi. Halklar ise durmaksızın bir güvenlik gerekliliğine inandırılmaya çalışılarak özgürlükler kısıtlanıyor. Havaalanlarında, adliyelerde, alışveriş merkezlerinde ve neredeyse her yerde aslında kimsenin güvenliğini sağlamayan bir güvenlik ve militarizm sıradanlaştırılıyor.

Bu anlayışla, Gezi direnişi gibi eylemler, kamusal alanların, yapıların ya da ulaşım araçlarının işgali gibi eylemler, ulusal hükûmetlere baskı yapan her eylem, terör eylemi sayılır ve bunları yapanlar da marjinalleştirilmeye çalışılır. Hatırlanırsa, Gezi'de eyleme katılanları tanımlamak için Erdoğan da "marjinal" ifadesini kullanmıştı. Bu tanımlamanın rastgele bir tanım olmadığını söylemeye gerek yok. Tüm bu "marjinalizmle, terörizmle mücadele" lafzının altında yatan, esasen muhalefet hareketini yok etmektir.

7 Haziranda AKP'ye tarihî bir yenilgi yaşatarak mutlak iktidarında kırılmaya yol açan Halkların Demokratik Partisine, partimize yapılan da tam olarak budur. Eş başkanlarımız dâhil 13 vekil arkadaşımız, yalnızca yaptıkları konuşmalar nedeniyle hapisteyken HDP adına çalışan tüm yöneticiler cezaevlerindeyken tüm demokratik kesimler şartsız koşulsuz demokrasiden yana olmalıdırlar. Çünkü, bu çember öyle bir daralır ki hemen iktidar kapısından çıkar çıkmaz sınırları başlar ve geri kalan herkesi aynı "terörist" damgasıyla, çok da beklemeden tanıştırır.

Evet, bugün bu çember, Meclisteki 3'üncü büyük partinin eş başkanının düşürülmesi noktasına geldi. Fakat şunu söylemek gerekiyor: Bu Parlamentodaki tek kadın parti başkanı olarak Figen Yüksekdağ'ın ayrıca, özel bir konumu var. Bu ülkede ciddi bir kadın düşmanlığı var arkadaşlar. Aslında HDP'nin bu kadar kadın sesinin çıktığı bir parti olmasına, bu kadar çok kadın sesinin özgürlük amacıyla, eşitlik amacıyla yükselmesine tahammül yok. Bu erkek egemen iktidarınsa buna hiç tahammülü yok. Bu kararın, Sevgili Figen Yüksekdağ'a uygulanmasının bir nedeni de budur, kadın düşmanlığıdır; kadın sesinin, kadınların bir arada olma iradesinin yok edilmek istenmesidir. Çünkü bundan korkulmaktadır. Bugün Sayın Yüksekdağ'ın vekilliğinin hukuksuzca düşürülmesinin önemli nedenlerinden biri, kadınlara ve özellikle kadın siyasetçilere "Çok oluyorsun, senin burada işin ne?" gözüyle bakan kadın düşmanı siyaset biçimidir.

Figen Yüksekdağ, sizin bütün korkularınızdır; Figen Yüksekdağ, kadınların kurtuluşu için kadın mücadelesine inanmış bir kadındır. Öğrencilik yıllarından beri YÖK'e karşı eylemlerde yer almış, öğrenci hareketinden gelen birisidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, çok kısa bir süre rica edebilir miyim?

BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, buyurun tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Kaldırma vaadiyle yönetime gelip daha da güçlendirdiğiniz YÖK'ten bahsediyorum. Bugün, bırakın YÖK'ü, üniversiteler YÖK'ü mumla aratacak jurnalcilere kaldı.

Figen Yüksekdağ, tüm dünyada işçilerin birliğini, tiranların, patronların değil, üretenlerin, işçilerin yönetimini savunan bir devrimcidir. Henüz gencecik yaşta alçı atölyelerinde, tekstil atölyelerinde çalışmış bir işçidir. Adanalı Türk, dindar bir aileden gelen, kendinize benzettiğiniz için sizi daha çok ürküten ama herkesin eşitçe yaşayacağı bir dünya inancıyla ve mücadelesiyle sizlerden bir o kadar da uzak biridir Figen Yüksekdağ.

Evet, Figen Yüksekdağ hakkında verilen bu kararı tanımıyoruz. Yüksekdağ'ın vekilliği, meşruiyetini Saray ittifaklarından almadı, onunla da kaybetmeyecek; onu seçen halkın iradesi onun vekilliğini düşürmedi, asla da düşürmeyecek.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.