GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:74
Tarih:23.02.2017

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aylardır Plan ve Bütçe Komisyonu olarak ve Genel Kurul olarak arkadaşlar, büyük oranda ne yapıyoruz? Ekonomiyi canlandırma tedbirlerini konuşuyoruz. Ne yapıyoruz? Vergi yapılandırmasını konuşuyoruz. Defalarca vergi yapılandırmasını konuştuk. Çiftçinin, esnafın borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili önerileri konuşuyoruz. Kredi yapılandırmasını konuşuyoruz ve yeni kredileri teminatsız açmayı öneriyoruz; esnafa, zanaatkâra faizsiz kredi vermeyi öneriyoruz.

Bütün bunları yapıyoruz, yapıyoruz da ne oluyor? Bakın, yaklaşık sekiz aydır hep "yapılandırma", "Kredi vereceğiz." diyoruz, "Ekonomiye can vermeye çalışıyoruz." diyoruz; sonucu ne? Ekonomi canlanmıyor.

Bakın, ben hafta sonu -ciddi- pek çok bölgede esnafları gezdim. Esnaflar diyor ki: "İş yapamıyoruz, benim borcumu yapılandırsan ne olacak; bugün borcumu sileceksin, yarın gine o borç çıkacak karşıma. 'Sıfır faiz' desen ne olacak; borcun anasını ödeyemiyorum ki danasını ödeyeyim." O çerçevede arkadaşlar, bütün bunlar sonuç vermiyor.

Bakın, sanayicilere gittik. Sanayiciler "Kapasite kullanım oranlarımız son derece düşük." diyor, "Bize 'İşçi alın.' diyorlar, biz mevcut işçiyi çalıştıramıyoruz." diyor, "Geçmişte mesai yaptırıyorduk işçiye, işçi alıyorduk; şimdi mevcut işçiye iş veremiyoruz, kapasite kullanım oranlarımız düşük." diyor. Şimdi, demek ki bu yöntem işe yaramıyor arkadaşlar yani esnafın borcunu silme meselesi işe yaramıyor çünkü bakın -ben de esnaflık yaptım- esnaf vergisini ne zaman düzenli öder? Çalıştığı zaman. Piyasa çalışıyorsa, dükkânı çalışıyorsa öder, hiç gözüne gelmez vergisi, borcu, öder çünkü iş dönüyordur, çarklar dönüyordur. Çark durunca kira da gözüne gelir, işçi parası da gözüne gelir, vergi de gözüne gelir ve ödeyemez. Önemli olan çarkları çevirmek. Siz çarkları çevirmek için ne düşünüyorsunuz? "Niye bu çarklar dönmüyor?" diye düşünüyor musunuz? Çarklar niye dönmüyor, biliyor musunuz arkadaşlar? Bakın, şubat ayı Tüketici Güven Endeksi açıklandı. Şubat ayı Tüketici Güven Endeksi 65'i gösteriyor. Yani 2009'dan beri en düşük seviyeyi gösteriyor, 2009'un bile altında. Bu ne demek? Tüketici güvenmiyor. Tüketici güvenmezse harcama yapmaz, esnafın çarkı dönmez, sanayici, esnaf talep etmediği için üretemez.

Demek ki bu yolla çarklar dönmüyor, dönmeyecek. Ne yapacağız? Sosyal politikalara bakacağız ve sosyal psikolojiye yani bu işin psikolojik boyutuna, sosyolojik boyutuna bakacağız. Bunda da ne görüyoruz arkadaşlar? Bakın, ekonomi ne ister? Güven ister. Yerli, bir sefer, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları güven ister, ekonomiye güvenecek. Bu güven yerlerde sürünüyor. Yabancı yatırımcı için de siz KDV'yi sıfıra indirdiniz ama yabancı da güvenli ülke ister, demokratik bir ülke ister, demokrasi yolunda olan bir ülke ister ve bu yolda olan bir ülkeye de yatırım yapıyordu; KDV'yi sıfırlamanıza gerek yoktu, KDV'yi sıfırlamadan da gelip ev alıyordu, yatırım yapıyordu. Oysa, bugün Batılı yatırımcılar arkasına bakmadan gidiyorlar.

İhtiyacımız olan şey, arkadaşlar, olağanüstü hâlin kaldırılmasıdır. Olağanüstü hâli kaldırmaya var mısınız? Ekonominin canlanması için olağanüstü hâli kaldırmamız gerekiyor. Basının özgürlüğüdür. Bakın, basının özgür olduğu bir ülkede insanlar da özgürdür. Basını özgürleştirirsek hiç merak etmeyin, ekonomi canlanır çünkü insanlar kendilerinin ifade edilmiş olduğunu görür, derdinin basına yansıdığını görür.

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda demokratik bir iklimi geliştirmekle ekonomi canlanır çünkü demokratik bir iklim gelişirse herkesin ekonomiye karşı güveni olur. İhtiyacımız olan, çoğulcu bir anayasayı tartışmaktır, böyle, tek adamın anayasalarını değil. Bütün bu yollara girersek ekonomi canlanır. Ama, maalesef, Hükûmet bu yolda değil; yalnızca yapılandırmayla, esnafın borcunu ertelemeyle ekonominin canlanacağını düşünüyor ama olmuyor.

Sayın Bakan, pek çok tedbir aldınız. Size Plan Bütçe Komisyonunda da rica ettim. Kanun hükmünde kararnameyle, 300 maddeyle yaklaşık, pek çok maddeyle tedbirler aldınız. Plan Bütçe Komisyonunda yapılandırmalar yaptık. Dedim ki: "Bir brifing verin." Plan Bütçe Komisyonunda bunu yapmadınız, programınız varmış Avrupa'da; bari şu Meclis Genel Kuruluna bir yapın. Ya, bu kadar madde yaptınız, bu kadar yapılandırma yaptınız, borçları ertelediniz, borçları sildiniz; ya, bu bütçe ne olacak? Tek bir çıpamız kaldı. Mali disiplin, değil mi? Tek bir çıpa kaldı. Bence 10 milyarlarca liralık bir delik gözüküyor. Bu delik ne kadar olacak? Bir bilgilendirin. Bu kadar kanun hükmünde kararname çıktı, bunların etkileri ne olacak, etki analizleri ne olacak? Siz gittikten sonra Plan Bütçe Komisyonu çok daha kötü hâle gitti, bakanlarımız geldi "Ya, orada yazıyor, baksanıza." dedi. Vallahi siz kalın Plan Bütçe Komisyonunda ama buraya da bilgi verin bence.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bana mı söylüyorsun?

GARO PAYLAN (Devamla) - Ben Sayın Bakana söylüyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Ha, Sayın Bakan.

GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Bakanın kalmasıyla biraz daha tartışabiliyorduk ama daha sonra çok daha kötü oldu, bakanlarımız hiçbir bilgi vermeden ve Sayın Başkanımız orada maalesef inisiyatif almayarak çok kötü şartlarda bu maddeler geçti ve yasama kalitesi yok Sayın Bakan. Bir brifing vermenizi bekliyoruz bu anlamda.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Ben mi inisiyatif almadım?

GARO PAYLAN (Devamla) - Evet, siz de inisiyatif almadınız.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkanım, sataşma var.

BAŞKAN - Sataşmadan söz istersiniz, ben size veririm sözü, konuşursunuz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ekonomi güven ister, yabancı için de güvenli ülke olmasını ister. Bakın, ülkemiz şu anda savaş hâlindedir yani Türk Silahlı Kuvvetleri şu anda Suriye'de El Bab'da savaş hâlindedir. Askerlerimizi kaybediyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı El Bab'dan daha aşağıya gitmeyeceğimizi söylemişti yaklaşık bir ay önce. İyi, hiç yoksa, herhâlde, bir aklıselime geldi nihayet demiştik. Bundan bir hafta sonra hemen "Hayır, biz Rakka'ya yürüyeceğiz." dedi. Acaba o bir hafta içinde onu Rakka'ya yürümeye kim ikna etti, hangi şartlar ikna etti?

Bakın, Amerika Birleşik Devletleri-Rusya denkleminde, ki ikisi de orada aktörler, iki büyük güç, savaşacak asker arıyorlar; tıpkı Kore'de olduğu gibi, tıpkı başka savaşlarda gariban halkların askerlerinin öldürüldüğü gibi burada da savaşacak asker arıyorlar. IŞİD'in Rakka'daki merkezine Türk Silahlı Kuvvetlerinin gitmesi konusunda pazarlıklar yürüyor. Türkiye ne zaman Rusya'ya yanaşsa Amerika itiraz ediyor ve tersinden, Türkiye Amerika'ya yanaşsa Rusya itiraz ediyor ve -tırnak içinde- Kürt kartını kullanmaya çalışıyor. Bütün bu iki süper gücün de bu kartı -tırnak içinde söylüyorum- kullanmaması için, Türkiye "Sizler ne istiyorsanız ben o tavizi vermeye hazırım." diyor; "İncirlik'i mi kullanmak istiyorsun? Hazır. On binlerce Türk Silahlı Kuvvetleri askeri savaşacak mı? Hazır. Bütün Türk Silahlı Kuvvetleri birlikleri, uçakları, tankları hazır mı? Hazır." Bütün bu tavizleri vermeye hazırız. Ne için? Kürt halkı, diğer halklarla birlikte özerk bir yapılanma içinde, demokratik bir Suriye içinde yaşamasın diye. Çünkü, Suriye demokratik olursa, Suriye'de özerk yapılanmalar olursa, Suriye demokratik bir federasyon olursa bunun Türkiye'ye de yansıyacağını biliyor; çünkü, çoğulcu, demokratik bir Suriye'nin yanında böyle tekçi bir Türkiye'nin kalamayacağını çok iyi biliyor. Bu anlamda Suriye'deki bu demokrasi yolunda yürüme isteğinde olanları boğmaya çalışıyor. Bunun için ne yapıyor? Üç yıl önce rejimi boğmak için Suriye'deki yangına benzin döken anlayış, mezhepçi anlayış duvara çarpmıştı; şimdi, milliyetçi bir koalisyonla oraya dalıyor ve diyor ki: "Ben Kürt'e orada bir çadır bile kurdurmam." Bunun için de üç yıl önce kanlı bıçaklı olduğu, daha geçen yıla kadar kanlı bıçaklı olduğu rejimle bile arka kapılar ardında -aldığımız haberlere göre- iş birliği yapma arayışlarına girişiyor, Rusya'yla iş birliği yapma arayışlarına girişiyor, Trump yönetimiyle iş birliği yapma arayışına girişiyor. Ne için? Bakın, on binlerce askerimizi Rakka çöllerine sürmeye kalkacaksınız. Bunun riskleri nelerdir arkadaşlar? Binlerce askerimizi kaybedebiliriz. Bunun riskleri nelerdir? IŞİD, köşeye sıkıştığını anlayınca Türkiye'de pek çok provokasyonlar ve terör eylemleri yapabilir, Rakka bataklığına saplanabiliriz ve bununla beraber pek çok iç provokasyonla ve Amerika'nın, Rusya'nın ve rejimin pek çok provokasyonuyla karşı karşıya kalabiliriz, hatta İran'ın pek çok provokasyonuyla karşı karşıya kalabiliriz. Peki, bütün bu riskler varken Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yapıyor? Hiçbir şey yapmıyor çünkü neden? AKP, CHP, MHP bir fezlekeye "evet" oyu verdi, "Ey Recep Tayyip Erdoğan, sen Suriye'ye ne operasyon yaparsan yap biz sana yetki veriyoruz." dedi.

Bakın, eski Genelkurmay Başkanı çok önemli bir laf etmişti: "Yüz yıl önce de Enver Paşa'ya böyle yetkiler vermiştik, ülkeyi duman etti. Tek adama bu yetkiler verilmez." demişti. Şimdi, yine tek adama bu yetkiyi veriyoruz ama Meclis hiçbir şey yapmıyor. Gelin, bu konuyu ele alalım arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)