| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 22.02.2017 |
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; aslında şu anda konuştuğumuz yasanın neyi içerdiğine ilişkin -ben yüzde yüz eminim- bu Genel Kuruldaki hiç kimsenin gerçeği bildiğini sanmıyorum. Burada ne kredi var ne Eximbank kredisi var ne başka bir şey. Şimdi hikâye şu: Körfez krizi sebebiyle Irak'a mal satmış tüccarlar, akreditif açmışlar, akreditif karşılığında mal satmışlar, Irak'ta müteahhitlik hizmeti yapmış, hizmet sektörü işi yapmış, nakliye yapmış, parasını alacak, savaş çıkmış. Savaş çıkınca demiş ki Birleşmiş Milletler: "Bir dakika, Irak'taki alacaklarınızı ülkeler el koysunlar, şirketlerin alacaklarına her ülke kendi firması adına Birleşmiş Milletlere alacağını yazdırsın, Birleşmiş Milletler olarak ben parayı ödeyeceğim." Firmalar el konulan bu alacaklarını Birleşmiş Milletler kayıtlarına geçirmişler, Birleşmiş Milletler itirazsız alacakları kabul etmiş. Birleşmiş Milletler fonundan bu alacakların ödenmesi planlanmış. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti de demiş ki buradaki YPK kararıyla birlikte: "Biz de Eximbank'a görev veriyoruz, sizin alacaklarınızı sizin adınıza Eximbank size ödeyecek." Zamanı gelmiş, Eximbank Birleşmiş Milletlerden parayı almış mı, Hazine Birleşmiş Milletlerden bu zararı almış mı, almamış mı bilmiyoruz. Almaması mümkün mü? On sekiz sene geçmiş. Almış. Buna ilişkin davayı bizzat takip ettim çünkü, çok iyi bildiğim bir konu, bu belgeleri de dilerseniz hepinize sunabilirim. Parayı Hazine alıyor ama devletin başka harcamalarına kullanılıyor. Vatandaşlara da Eximbank parayı verirken bir sözleşme imzalattırıyor. İmzalattığı sözleşmede de o tarihte yürürlükte olan Finansman İhtiyaçlarının Desteklenmesi Fonu diye bir fonun kaynağı kullanılıyor. Şimdi bu firmalara diyorlar ki: "Size biz paranızı ödedik, Irak'ta gasbedilen paranızı, ihracat bedellerinizi, oradaki müteahhitlik hizmet bedellerinizi ödedik ama kusura bakmayın, bizim sözleşmelerimizde bu durum açık gözüküyor, bizde kredi gibi gözüküyor çünkü Eximbankın parasını hazine vermedi, hazine paranın üzerine yattı, ödeyin bir daha." Şimdi, müteahhit, ihracatçı, nakliyatçı, Irak'tan alacaklı parayı kaybetti, şimdi bir daha ödüyor. Bu tam o Banker Bilo hikâyesi gibi. Yani ortada kredi falan filan yok, adamın kullandığı kredi de yok, kendi alacağına devlet el koymuş, vatandaşın alacağını gitmiş Birleşmiş Milletlerden almış, o parayı bir güzel yemiş, ondan sonra Eximbanktan verdiği parayı da şimdi diyor ki: "Bir daha öde." Bu, bir dış politika ayıbıdır. Buna daha ağır bir cümle söylemek istemiyorum. Düşünebiliyor musunuz? Eğer Birleşmiş Milletlerden parayı alamadıysanız Türkiye'nin dış politikası vahim demektir. Aldığınız parayı, vatandaşın parasını gasbettiyseniz, vatandaşa ödemeyip de ona kredi gibi gösteriyorsanız bu klasik bir AKP politikasıdır. Buna sözümüz yok. Bu her zaman yaptığınız bir iştir. Ama bu belgelerle ortadaki gerçek ve "kanun" diye buraya getirdiğiniz, asla burada izah edilemeyecek bir durumdur. Bu, toplumun vicdanına yanlıştır.
Bakın, aynısını Irak'ta yaptınız, aynısını Libya'da yaptınız, aynısını Mısır'da yaptınız. Libya'da müteahhidin alacağı kaldı, şantiyesi kaldı, parası kaldı, her şeyi kaldı. Niye, müteahhidin günahı neydi? Aynısı Rusya'da da başına gelmeye başladı. Bu, sizin dış politikada ne kadar beceriksiz, ne kadar basiretsiz, ne kadar özensiz olduğunuzu gösteriyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi yurttaşının hukukunu koruyamıyor, coğrafyasını koruyamıyor, can güvenliğini koruyamıyor. Neyi koruyorsunuz siz, merak ediyorum ben. Maşallah, ayakkabı kutuları ve 17 Aralık konusunda müthiş bir korumanız var.
Gelelim şu Beşikdüzü hikâyesine. Az önce Sayın Bakana sormuştum "Bu Beşikdüzü'ndeki sel felaketinden uğranılan zarar ne oldu?" diye. Vatandaşlar bana "Zararlarımız karşılanmadı Haluk Bey." diye söylemişlerdi, Sayın Bakan da "Zararları karşıladık." dedi. Beşikdüzü'nü aradım, Beşikdüzü'nün esnaflarına sordum "Devlet, size verdiği zararı karşıladı mı?" diye. Kocaman bir "hayır" dediler. "Ee, o zaman devletin haberi yok." dedim. "E, bizim de parayı almadığımızdan haberi yok." dediler. "Biz 16 Nisanda güçlü bir şekilde bir daha 'hayır' diyelim, belki devlet uyanır." dediler.
Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekşen.