| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 21.02.2017 |
SERAP YAŞAR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; milletimizin özlemle beklediği, bir an önce yasalaşmasını arzu ettiği 456 sıra sayılı, 26 maddelik, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin gündemin 1'inci sırasına çekilmesini; ayrıca, aciliyeti olan uluslararası sözleşmelerin gündemin ön sıralarına alınmasını, diğer sözleşmelerin gündemin devam eden sıralarında ele alınmasını; salı, çarşamba ve perşembe günleri görüşmelerin tamamlanmasına kadar, aksi takdirde 24 Şubat 2017 Cuma günü saat 14.00'te toplanarak bitimine kadar Genel Kurulun çalışmalarına devam etmesini; 456 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin temel kanun olarak görüşülmesini grubumuz adına önermekteyiz.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; geçen hafta, 14-15 Şubat tarihleri arasında, Fransız Senatosu Türkiye-Fransa Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Jacques Mezard'ın davetlisi olarak milletvekillerimiz Sayın Fatma Güldemet Sarı, Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Sayın Oktay Öztürk ve Sayın Mehmet Tüm'den oluşan 5 kişilik milletvekili heyetimizle Fransa'ya bir ziyarette bulunduk. Resmî ziyaretimiz neticesinde çok yararlı, faydalı görüşmelerde bulunduk. Bu davet sebebiyle ve bize gösterdikleri misafirperverlik için Mösyö Mezard'a ayrıca teşekkür ediyorum.
Değerli vekiller, tarihin hızlandığı bir dönemdeyiz, bölgemizde ve dünyada olağanüstü bir hareketlilik var. Türkiye, jeopolitik konumu ve geçmişiyle bölgesel ve küresel gelişmelerin istese de istemese de merkezinde yer almakta. Bu kapsamda, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin de hareketli bir dönemden geçtiğini görmekteyiz. Suriye meselesi özelinde yaşanan çok boyutlu sürtüşmeler, mülteci krizi, Avrupa siyasal iklimini bulandırmaya başlayan aşırı sağın yükselişi gibi konularda Avrupa ve Türkiye'nin yolları, gündemleri, siyasetleri, ekonomileri kesişiyor. Hele hele ABD Başkanlık seçimleri sonrası yaşanan belirsizlik ortamı, Brexit'in yaydığı şok dalgası sonrasında denklemin daha karmaşık hâle geldiğini gözlemliyoruz. Böylesi bir ortamda, bölgesel bir merkez konumundaki Türkiye'nin öneminin tekraren anlaşıldığına şahitlik ediyoruz. Bu gelişmeler çerçevesinde, Birliğin önemli ülkelerinden biri olan Fransa'ya karma bir heyetle gerçekleştirdiğimiz ziyaretin hayli anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Avrupa'da bu yıl, Fransa, Almanya ve Hollanda'da genel seçimler var. Bu genel seçimlerin sonucu kuşkusuz sadece ilgili ülkelerin değil tüm Avrupa'nın kaderini etkileyecektir. Seçim anketlerine bakıldığında aşırı sağ partilerin yükselmesi, aynı zamanda yabancı düşmanlığını tetiklemekte, çoğulculuğuyla gurur duyan Avrupa Birliğinin temel değerlerine zarar vermektedir. Bu tabloda Türkiye'nin merkezî rolü daha da önem arz etmekte. Açıkçası, biz bu ziyaret sırasında heyet olarak da bunu gözlemledik; Türkiye'nin kendi bölgesinde demokrasiye sahip çıkışı, OHAL durumunda bile kurumların işleyişi, yaklaşan referandum süreci büyük bir ilgi ve merak konusu olmakta. Hâlihazırda iki yıldır olağanüstü hâli süren bir ülke olan Fransa'yla -ve bizde- olağanüstü hâl deneyimlerimizi de paylaştık. "Olağanüstü hâl" adı üzerinde "olağan dışılık" demek. Hem biz hem de mevkidaşlarımız, kendi ülkelerimizde olağanüstü hâlin mümkün olan en kısa sürede sona ermesi temennilerimizi dile getirdik. Fransa eski Savunma Bakanı ve Senato Adalet Komisyonu Başkanı Senatör Alain Richard'la yaptığımız görüşmede, Fransa'daki olağanüstü hâl uygulamaları ve bu süreçteki güvenlik önlemleriyle ilgili karşılıklı görüş alışverişlerinde bulunduk. Kısa aralıklarla terör eylemlerine muhatap olmuş bir ülkenin siyasetçisi olarak, 13 Kasım 2015 tarihinden bu yana olağanüstü hâlin sürdüğünü ve en iyi ihtimalle 15 Temmuz 2017'ye kadar da sürmesinin beklendiğini belirttiler. 2015'te olağanüstü hâl ilanından bu yana, sadece devlette değil, özel sektörde bile terörle ilişkisi rapor edilen çalışanların, istihbarat birimleri tarafından rapor edildiği takdirde işten çıkarılabileceğini düzenlediklerini belirttiler. Terör eylemlerinin artması neticesinde, suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği tanımlı suçların sayısı artırılmıştır. Nitekim, özgürlük-güvenlik dengesinin Fransa'da da halledilmiş bir sorun olmadığını ifade ettiler. Ceza kanunlarında kısa aralıklarla yaptıkları değişikliklerle suç hazırlığının, terör ve teröristi övmenin de artık suç sayılmaya başlandığını, ayrıca suçu işleyen ve suç hazırlığı içinde olan kişilerin gazeteci veya öğretim üyesi olmasının o kişileri cezadan muaf tutmayacağını belirttiler tıpkı bizim mevzuatımızda ve uygulamalarımızda olduğu gibi.
Tabii, Avrupa ve özelde Fransa'yla ilgili konular yanında, bizim ülkemizde yaklaşan Anayasa referandumu, olağanüstü hâl uygulamalarını da konuştuk. 2007 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesine karar verildiğini, 2014 yılında yapılan ilk seçimlerde de Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanının, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın doğrudan halk oyuyla seçildiğini, bu noktadan itibaren ülkemizde teorik anlamıyla parlamenter sistemin uygulanmadığını anlattık. Kaldı ki parlamenter sisteme geçtiğimiz 1960'lı yıllardan itibaren 6 darbe yaşamış bir ülke olarak da bu değişikliğin artık kaçınılmaz olduğunu ifade ettik.
Bu görüşmelerin son derece yararlı olduğunu düşünüyorum. Parlamentolar arası bu neviden ilişkilerin devletler arası ilişkiye de etki eden bir rolü olduğunu gözlemledik. Pek çok yanlış anlama ve bilgi eksikliğini bu temaslar sırasında düzeltme imkânına kavuştuk. Özü itibarıyla yapılan sistem değişikliğinin katı kuvvetler ayrılığına dayalı olduğunu, çift başlı bir yönetim yapısından uzaklaşarak olası krizlere karşı devlet yönetimini güçlendirmeyi amaçladığımızı belirttik, Türk demokrasisinin buna ihtiyacı olduğunu belirttik; merak eden parlamenterler için de hazırlamış olduğumuz Fransızca metinleri e-mail adreslerine gönderdik.
Avrupa Birliğinin içinde bulunduğu sıkıntılar göz önüne alındığında, uzun vadeli ve güçlü bir devlet anlayışıyla yönetilen bir Türkiye, sadece bizim için değil Avrupa Birliği ve Orta Doğu için de son derece önemlidir. Yapılacak referandumla nihai kararı milletimiz verecektir. Burada bizim yapmamız gereken vatandaşı bilgilendirmek. Çıkacak karara saygı göstermek olduğunu açık bir dille belirttik.
Ülkemiz ve dünyanın muhatap olduğu göç sorunlarından bahsettik. Göç akımının başlayalı altı yıl olduğunu ve Türkiye'de bugün 3,5 milyona ulaşan mültecinin bulunduğunu, mültecilerin Türkiye'ye toplam maliyetinin 25 milyar dolara ulaştığını belirttik. Dostlarımız da bizi genellikle tebrik ediyorlar, teşekkür ediyorum tebrikleri için. Ama, bir anlaşma var aramızda, söz verilen 6 milyar euronun şimdiye kadar sadece 750 milyonu gönderildi. Parlamenterler arası görüşmelerde bu konudaki sitemimizi ilettik ve kendilerinden de -mevkidaşlarımızdan- bu konuda aktif rol oynayarak taahhütlerin yerine getirileceği konusunda destek olacakları sözünü aldık.
Parlamenterler düzeyinde bu görüşmelerin ana amacı dostlukları geliştirmek ve karşılıklı fikir alışverişlerinde bulunmaktır. Bu bağlamda, toplantılarımızın ve görüşmelerimizin amacına ulaşmış olduğunu diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)