GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:69
Tarih:14.02.2017

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

HDP grup önerisi, çocuk istismarını önlemek ve çocuk haklarını korumak amacıyla Mecliste bir araştırma komisyonu kurulması talebini içeriyor. Başta cinsel istismar olmak üzere, çocuklara yönelik her türlü istismarın önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Mecliste, geçen yasama yılında, geçen yıl bir araştırma komisyonu kurmuştuk ve çalışmalar yapmıştık. 2016'nın 21 Nisanında başlayan çalışmalarımız dört aylık yasal süreden sonra rapor yazımı olarak devam etti ve raporumuz da 442 sıra sayılı Komisyon Raporu olarak milletvekillerine dağıtıldı.

Öncelikle, raporumuzdaki önerilere gelmeden önce ve komisyon çalışmalarıyla ilgili detaylara değinmeden önce şunu ifade etmek istiyorum: Çocuklarımız bizim geleceğimiz. Evet, bunu klişe olarak kullanmamak lazım. Ancak çocuklarımızı, geleceğimiz olan çocuklarımızı her türlü tehlikeye karşı korumak başta anne babaların görevi ancak devletin de asli görevi, Anayasa'dan ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan görevi. Çünkü çocuklarımız çevresindeki tehlikelere karşı en savunmasız kişiler. Bu tehlikelerden korunmaları için başta kendilerini eğitmek gerektiği gibi, anne babaları da eğitmek gerekiyor. Devletin de okullarda, ilgili kurumlarda gerekli tedbirleri alması ve çocukları koruması gerekiyor.

Devletin bugüne kadar attığı çok sayıda adım var, hükûmetlerin yapmış olduğu çalışmalar var. Tabii, bunların birçoğunun son on beş yıla yoğunlaştığını da inkâr etmemek gerekiyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni 1990 yılında imzalamıştık ama Çocuk Koruma Kanunu yine AK PARTİ iktidarlarına denk geliyor, 2005'te yürürlüğe girdi. Yine, yeni Türk Ceza Kanunu'muz yapılırken çocukların cinsel istismarıyla ilgili bölüm ayrı bir bölüm olarak düzenlendi ve bu cezalar yetmedi, 2014 yılında 6545 sayılı Yasa'yla daha da artırıldı ve en son yaptığımız değişiklikle de çocukların cinsel istismarıyla ilgili suçların nitelikli hâlde, on sekiz yıldan başlatılmasına yönelik yasal değişikliği burada hep birlikte yaptık. Avrupa ülkeleriyle birlikte kıyasladığımız zaman orada nitelikli hâl sekiz yıldan başlarken Türkiye'de cezaların nitelikli hâlinin on sekiz yıldan başladığını görüyoruz.

Mevzuatın yapılması ve uluslararası sözleşmeler noktasında da Türkiye başarılı. 2007 yılında çocukların cinsel istismar ve sömürüye karşı korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ni, Lanzarote Sözleşmesi'ni imzalayan bir ülkeyiz.

Yine, 2010 yılında çocuk hakları ilk kez Anayasa'mıza girdi 2010 Anayasa değişikliğiyle ve devletin her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler almasına yönelik ifadeler Anayasa'mızda yerini aldı. 2004'ten bu yana da Mecliste çok sayıda çocuklarla ilgili araştırma komisyonları kuruldu.

Tüm bunlara rağmen, üzücü haberler, işte, dün iddia edilen Haymana'daki mesele, daha önceki, farklı illerimizdeki olaylar... Hepimizi derinden üzen, sarsan bu olayların meydana gelmemesi için daha neler yapılabilir? Bu konuda geçen yıl bu Mecliste oluşan iradeyle, tüm siyasi partilerimizin ortak önerisiyle kurulan araştırma komisyonu da önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Burada muhalefet partisi üyelerimizin katkıları oldu çünkü şunu düşündük, dedik ki: Çocuklarımız her türlü politik tartışmanın üstünde tutulmalıdır çünkü onlar önemlidir, onlar geleceğimizdir. O zaman hep beraber muhalefetin görüşlerine de önem verdik. Onların Komisyonda dinlenmesini istediği uzmanları Komisyona çağırdık ve dinledik. Cinsel istismar, özellikle başta en çok incelediğimiz konu oydu. Fiziksel istismar, çocukların ihmali, duygusal istismar; hepsi çocuk istismarı kapsamında değerlendiriliyor ama Meclisin bize verdiği görev "Cinsel istismarı biraz daha ağırlıklı inceleyin." idi ve bu konuda uzmanları dinledik. Bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları var, bunların temsilcilerini dinledik. Yurt dışında akademisyenler var bu alanda, görüntülü olarak, teknolojiyi de kullanarak Komisyonumuzda bunları dinledik. UNICEF'in temsilcilerini, Uluslararası Çalışma Örgütünün temsilcilerini, Dünya Sağlık Örgütünün temsilcilerini ve ülkemizdeki üniversitelerin, baroların, çocuk hakları merkezlerinin tamamından raporlar istedik ve Komisyona davet ederek bunları dinledik ve raporumuzda önerilerimiz mevcut.

Çocuğun üstün yararını gözetmeye çalıştık. Raporumuza baktığımız zaman, tabii ki 500 sayfaya yakın bir rapor. Çocuk istismarı konusunda, çocuk istismarının önlenmesiyle alakalı olarak şu anda Türkiye'de en önemli kaynak Türkiye Büyük Millet Meclisinin araştırma komisyonunun raporudur. Geniş bir şekilde, hem uygulamaya yer veren hem teoriye yer veren, kamu kurumlarının bugüne kadar yaptıkları çalışmaları, hangi alanlarda eksik kalındığını, tüm bunları ortaya koyan ve 88 adet de somut öneri, acil alınması gereken tedbirlerle ilgili -gerek mevzuat açısından gerekse idari yönden alınması gereken tedbirlerle ilgili- 88 tane önerimiz var. Hepsi birbirinden değerli öneriler.

Çocuk koruma koordinasyon merkezinin kurulması çok önemli. Çünkü, çocukla ilgilenen değişik bakanlıklar var. Bunların tek çatı altında, tek elden denetiminin yapılması ve koordinasyonunun sağlanması gerekiyor ve Komisyonumuzun ilk tespit ettiği, ulusal çocuk politikasının belirlenmesi ve uygulanmasıyla ilgili çalışmaları koordine edecek bir yapının, bir merkezin oluşturulmasına ihtiyaç var. Evet, Mecliste çocuk haklarıyla ilgili, daimî bir komisyon kurulması önerimiz var. Bu konuda muhalefet partilerinin kanun teklifleri var, bizim de var iktidar partisi milletvekilleri olarak, biz de hazırladık ve çocuk haklarıyla ilgili daimî bir komisyon Meclisimizde olsun ve çocuk haklarının geliştirilmesi, çocuk haklarıyla ilgili sorunların Meclis gündeminde yer alması ve Mecliste yasama süreçlerinde çocuğun üstün yararının gözetilmesi açısından çok önemli bir komisyon olur diye düşünüyoruz ve bu komisyonun mutlaka kurulması noktasında çalışmalarımız devam edecek.

Komisyonumuzun raporunda, çocuk izlem merkezleri, 2010 yılında Başbakanlık genelgesiyle yürürlüğe girmiş ve faaliyete geçmişti. 27 ilde şu anda çalışma yapıyor bu merkezler. Suç mağduru çocukların, orada örselenmeden ifadelerinin alınmasıyla ilgili çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Bunların tüm illere yaygınlaştırılması ve bunun yasal mevzuata kavuşturulmasıyla ilgili önerilerimiz var. Sağlık Bakanlığı bu çalışmayı -şu anda yönetmelik çalışmasında- başlattı ve bu merkezlerin artırılmasıyla ilgili çalışmaları da başlattı.

Komisyon önerilerimiz kâğıt üstünde kalmasın, raporumuz rafta kalmasın istiyoruz. Adalet Bakanlığımıza da bununla ilgili teşekkür ediyoruz. Adliyelerde, çocuklarımızın büyüklerin yanında ifadelerinin alınması çok sakıncalı; o nedenle, çocuk görüşme odalarının yaygınlaştırılması lazım ve birçok adliyemizde bunlar hazırlandı, 3 Nisan 2017 tarihi itibarıyla adliyelerde çocuk görüşme odaları faaliyete geçecek.

Komisyon raporumuzdaki bu somut önerilerin tek tek hayata geçmiş olması ve geçiyor olması elbette ki milletvekilleri olarak bizleri mutlu ediyor. Uzmanlardan aldığımız bilgiler doğrultusunda, tabii ki her olayın olduğu yere gitmek belli sakıncalar... Çünkü, iddia edilen bir yere gittiğiniz zaman, bu sefer Meclis araştırma komisyonunun henüz daha yargılamanın sonuçlanmadığı bir yerde, orada bir çalışma yapıyor olması o yurtta kalan öğrencileri ya da velilerini rencide edeceği yönünde birtakım endişeler dile getirildi ama gittik; Karaman'a gittik, ilgilileri dinledik; çocuk cezaevinde çocuklarımızla görüştük; Çocuk İzlem Merkezindeki işleyişi gördük yani dışarıda da yapılması gereken çalışmalar yaptık.

Şunu ifade etmek lazım: "AK PARTİ iktidarları döneminde çocuk istismarı suçları arttı." demek doğru değil arkadaşlar. Bakın, bu neden kaynaklanıyor? Türk Ceza Kanunu'muzda -2005 yılında yapılan yeni Ceza Kanunu'muzda- çocuk istismarı suçunu "Çocuklara yönelik her türlü cinsel davranış." diye tanımladık. Dolayısıyla, eskiden cinsel taciz, cinsel saldırı olarak istatistiklere geçen suç sayıları artık çocuk istismarı kapsamında değerlendirildiği için burada bir artış var gibi gözüküyor.

Bir de en önemli husus şu, bu da çok önemli: Özellikle 2002-2008 yılları arasında, istatistikler tutulurken en ağır suç neyse dosya bazında değerlendirme yapılıyordu ancak 2008'den sonra, o dosyada en ağır suç hangisiyse yani hangi suçlar varsa o ayrım yapılmadan her türlü suç istatistiğe giriyor. Dolayısıyla, 2007 ile 2008 arasında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Şu istatistik meselesini anlatayım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurunuz.

Mikrofonunuzu açıyorum.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - 2002'de açılan dava sayısına bakıyoruz, 4.592; 2008'de daha az, 4.061. Yani, 2002'yi 2015'le kıyaslamamamız gerekiyor yoksa hatalı bir sonuca varırız, 2002'yi 2008'le kıyaslamamız gerekiyor ve 2009'la da 2015'i kıyaslamamız gerekiyor. Burada, 2009'da açılan dava sayısı 12.635, 2015'te de 16.957'ye çıkıyor yani öyle yüzde 700 artışlar, yüzde 400 artışlar, bunlar doğru rakamlar değil. İstatistiklere baktığımız zaman, Adalet Bakanlığının Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün bu suçlarla ilgili sayfasına girdiğinizde, bu artışın UYAP sistemindeki dosya bazındaki değerlendirmeden, dosyanın içerisindeki her suçun ayrı ayrı değerlendirilmesinden kaynaklandığını ve 3-4 kat artışın bundan kaynaklanmış olabileceğini hepiniz görebilirsiniz.

Daha önce Meclis Komisyonumuz bu konuda çalıştı ve bir rapor ortaya koydu. Şimdi bize düşen, bu raporun takipçisi olmak, bu raporda belirtilen somut önerileri tek tek hayata geçirmek. Yeni bir araştırma komisyonuyla vakit kaybetmekten ziyade belirlemiş olduğumuz bu somut önerileri tek tek hayata geçirmek daha doğru olandır diyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tunç.