GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:08.02.2017

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 443 sıra sayılı Serbest Bölgeler Yasa Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Serbest Bölgeler Kanunu'nun amacı, ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek, uluslararası ticareti geliştirmek olarak belirlenmiştir.

Yine, tasarının gerekçesinde ülke ekonomisinin ihtiyaçları ve cari açığın azaltılması bakımından önem arz eden uluslararası yatırımları çekmede serbest bölgelerin bir politika aracı hâline getirilmesi amacıyla bu tasarının hazırlandığı belirtilmektedir. Ancak, bizim burada defaatle söylediğimiz bir şey var ve gelinen noktada şu an yaşanan ekonomik darboğaz da bizi doğrulamaktadır. Dört tarafı düşmanla kaplanmış bir ülkeden bahsederek, komşularla sıfır sorundan sıfır ilişkiye gelerek uluslararası ticareti geliştiremezsiniz.

Serbest bölgeleri cari açığı kapatmak adına politika aracı yapmaktan bahsediyorsunuz ancak cari açığın nedeni, yürüttüğünüz topyekûn savaş politikalarıdır. Dışarıda gelişen her durumu iç politikada oya devşirmeye yönelik yürüttüğünüz politikalar ülkeyi bu hâle getirmiştir. Bu noktada da komşularıyla barışçıl ilişkiler geliştirebilen, komşu ülkelerle sosyal, ekonomik ilişkilerini istikrarlı ve barışçıl bir noktada tutan ülkeler hem ihracatı hem de işlenmek üzere ithalatı kolaylaştıracaktır.

Her önüne gelene "Ey!" diye bağırarak mahalle kabadayılığına soyunmanın komşu ülkelerle ticarette nasıl bir karşılığı olduğu... Rusya uçağının düşürülmesinde de esnafın yaşadığı sorunlar dikkate alınarak bir ders alınmalıdır.

Olağanüstü hâlle yönetilen bir ülkeye, kanun yerine ferman niteliğindeki kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir ülkeye uluslararası yatırımcıyı çekemezsiniz. Yargının bağımsız olmadığı bir ülkeye yatırımcıyı çekemezsiniz. Demokratik standartları gelişmemiş, şeffaf ve denetlenebilir yönetim ilkelerinin oturmadığı ve savaş ekonomisinin hüküm sürdüğü bir ülkeye uluslararası yatırımcıyı çekemezsiniz.

Serbest bölgeler kuruyorsunuz, işleyişini hızlandırmaya çalışıyorsunuz, ha bire teşviklerle çalışır hâle getirmeye, işlemleri hızlandırmaya çalışıyorsunuz ancak serbest piyasanın kurallarına bile uymuyorsunuz.

Türkiye içe kapanan evrensel piyasa kurallarının sadece ekonomik göstergeleriyle yürümez. Serbest piyasanın bile asgari demokratik altyapısı ve sınırları vardır. İhalelerin nasıl ve kime verildiği, mülkiyet hakkına saygı duyulup duyulmadığı, bağımsız yargının olup olmadığı hususlarını es geçerseniz, "Ben serbest bölgelerin işleyişini hızlandırarak, teşvik ederek büyüyeceğim." derseniz, "Cari açığı kapatacağım." derseniz yanılırsınız.

Bu nedenle hem ülkenin içinde huzuru ve barışçıl bir ortamı yaratamayan hem de dışarıda iyice savaş politikalarına sarılmaya çalışan bir anlayışın, bir politikanın serbest bölge politikaları için palyatif çözüm arayışlarıyla bir yere varılacağı kanısında değilim.

Bu Meclis "teşvik üzerine teşvik" diyor, her gün şu alanın, bu alanın teşvik edilmesi gibi düzenleme getiriyor ama maalesef bu darboğazdan kurtulamıyoruz. Bu darboğazı sadece sanıldığı gibi bu tür düzenlemelerle yapmak değil, iş dünyası, sermaye için bile önemli olan özgürlüklerdir, fırsat eşitliğidir. Bu özgürlükleri, fırsat eşitliğini güvenceye alan da demokratik temayül ve temel hukuk güvencesidir.

Temel hukuk güvencesinin olmadığı hiçbir ülke güvenli liman olarak addedilemez ve sermaye oraya yerleşmez. Bu nedenle ciddi politika değişikliğine gitmeden düze çıkmamız mümkün değildir. Bizi bu darboğazdan, bu sıkışmışlıktan kurtaracak olan öyle sanıldığı gibi istikrarlı hükûmetler değil, bu tasarı gibi palyatif çözüm arayışları değil; istikrarlı barış politikalarıdır, gerçek barış politikalarıdır.

Savaşın maliyeti hem can kaybı hem mal kaybı olarak çok ağırdır. Savaş hem insanı öldürür hem ekonomiyi; barışın ise hiçbir maliyeti yoktur hem insanı yaşatır hem ekonomiyi büyütür.

Serbest Bölgeler Kanunu'nda yapacağınız değişiklikle yaratmayı düşündüğünüz ekonomik girdinin 10 katını tek bir kelimede, hem ekonomide hem sosyal yaşamda domino etkisi yapacak tek bir kelimede vardır; bu kelime "barış"tır. Barışın yolu da iç barıştan geçer, Kürt sorununu çözmekten geçer.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.