GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:63
Tarih:20.01.2017

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, gittikçe, Mecliste, yükselen bir tansiyon var. Biliyorum, Sayın Başkan, siz de yatıştırmak için elinizden geleni yapıyorsunuz ama ben samimiyetle söylüyorum, bu, kürsü dokunulmazlığı falan diyoruz ya, şu Mecliste insanlar fikirlerini ifade edecek, yani bu açıdan, hani, rahat olmaları lazım. Öyle bir rahatlık yok. Mecliste sanki 300 Spartalı var, kim ağzını açarsa, böyle, herkes bir celalleniyor. Yani bu inanılmaz çirkin bir durum. Burada, şu kürsüde insanlar, ben iddia ediyorum Sayın Başkan, düşüncelerini ifade ederken çekiniyorlar, kaygılanıyorlar. Böyle bir psikolojik baskı olabilir mi ya? Buradaki insanlar seçilmişler, buraya gelmişler, kendi seçmenlerini temsil ediyorlar; hakaret olmaması koşuluyla burada bütün düşüncelerini ifade etsinler. Siz de çıkarsınız, burada edersiniz. Yani, umuyorum, diliyorum, bugün son gün yani inşallah bir aksilik çıkmaz, bir şekilde sonuçlanır bu süreç, bari bugün daha fazla çirkinliğe sebebiyet verilmesin diye bu beklentimi de ifade etmek istiyorum.

Bir başka konu da, Sayın Başkan, yani tabii, işleyiş var burada ama burada yumruk yumruğa kavgalaşan insanlar bu Meclisten, şu salondan atılmıyorlarsa önünü açıyorsunuz demektir. Ki hangi partiden olursa olsun, HDP, MHP, CHP, AKP; burada fiziki anlamda yumruklaşmaya varan durumlar var ve kimse atılmıyor buradan. Yani ilkokulda bir sınıfta olsa çocuğu çıkarırlar dışarıya, "Git, orada biraz bekle. Bir toplulukta nasıl davranılacağını öğrendiğin zaman seni içeri alırız." derler. Bu konuda, cezasız kalması demek, bu tür durumların, önümüzdeki dönemde çok daha sıkıntılı, çok daha ciddi durumların ortaya çıkması demektir. Allah göstermesin, şu Mecliste yapılan kavgalarda milletvekili ölmüş ya. Bu kadar tansiyonu... Maalesef, yani toplumdaki artan tansiyona, her anlamda artan tansiyona bir de Meclisteki bu tansiyon ekleniyor ve eğer geçerse bugün yani bu referandum paketi geçerse, buradaki tartışmalar önümüzdeki süreçte, referandum kampanyası boyunca da kendisini gösterecektir ve bu da ülkenin selameti açısından kesinlikle hayırlı değil.

Değerli arkadaşlar, buradan çıktıktan sonra... Yani bu, cuma günü bitecek. Cumartesi, pazar... Pazar günü muhtemelen... Muhtemelen diyorum çünkü ihtilaflar var Türkiye Delegasyonuyla Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi arasında ama pazartesi AKPM oturumları başlayacak. Biliyorsunuz, uzun bir dönemdir Türkiye'nin Avrupa'yla olan ilişkilerinde ciddi sıkıntılar söz konusu. Çok net bir şekilde, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye'yi izleme sürecine tekrar alabileceğinin net işaretlerini verdi. Niye? Çünkü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin değişik organları var. Biliyorsunuz, Venedik Komisyonu var, Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var, İnsan Hakları Komiserliği var, var da var. Şimdi, bütün bu organlar son bir yıldır Türkiye üzerine onlarca rapor, fikir, memorandum çıkardılar ve Türkiye'den bazı beklentileri var.

Sadece bir iki tane örnek vereceğim: Mesela, Venedik Komisyonu dokunulmazlıklarla ilgili uzunca bir fikir beyan etti. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının hem Türkiye'deki Anayasa'ya hem de Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara açık aykırılık teşkil ettiğini, durumun düzeltilmesi gerektiğini belirtti. Şimdi, diyebilirsiniz ki: "Ya, Venedik Komisyonu da kim?" Zaten Türkiye'de sürekli dışarıdan eleştiriler geldiği zaman "Onlar da kim oluyor?" deniyor. Onlar kim, ben söyleyeyim: Venedik Komisyonu, özellikle anayasa yapım süreçlerinde Avrupa Konseyine üye olan ülkelerle iş birliği içerisinde çalışan bir Komisyon, Türkiye de Avrupa Konseyi üyesi olduğuna göre Türkiye'nin de bazı yükümlülükleri var. Yalnız, Türkiye'nin özellikle Avrupa'yla olan ilişkilerinde şöyle bir durum söz konusu, diyor ki: "Evet, ben Avrupa Konseyi üyesiyim ama sizin istediğiniz hiçbir şeyi de yapmıyorum, herhangi bir yükümlülüğüm yok." Bunu çok veciz bir şekilde daha önce bu kürsüden de ifade ettim. Cumhurbaşkanı şöyle ifade ediyor, geçen gün yine söylemiş muhtarlar toplantısında, en fazla orada sanırım bu kadar sert konuşuyor, bu defa Ayşelere, Fatmalara sarmış, diyor ki: "Hans'ın ve George'un ne dediği önemli değil benim için, Ayşe ile Fatma'nın ne dediği önemlidir." Gerçekten, arkadaşlar, ya popülizmin artık dibe vurmuş hâlidir, çok diptedir.

Şimdi, bakın, AKPM Türkiye'yi izleme sürecine alacağını söylüyor yani en azından siyasi komite ile izleme komitesinin bu konuda açık kararları oldu ve bunlar oy birliğiyle çıkıyor değerli arkadaşlar. Buna karşın iki şey yapılıyor. Bir taraftan tehdit ediliyor: "Efendim, siz bunu yaparsanız biz çekiliriz.", bir taraftan bu ama diğer taraftan, değerli arkadaşlar, alttan alta birtakım pazarlıklar yürüyor. Önümüzdeki hafta muhtemelen... Hükûmet yeni bir kararname üzerinde çalışıyor. Bu kararnameyle birlikte gözaltı süresinin kısaltılması, muhtemelen avukat görüşlerinde ilk otuz günde beş gün avukat görüşü yok ya, bunun değiştirilmesi ve Türkiye'de yaşanan hak ihlallerinin Türkiye içerisinde bir şekilde telafi edilebilmesi için birtakım hukuki mekanizmaların açılması gibi birtakım sus payları vererek durumu kurtarmaya çalışıyor, bir üç ay daha müsaade istiyor. Çünkü biliyorsunuz, onların talebi netti, olağanüstü hâlin kaldırılmasını talep etmişlerdi. Türkiye "Evet, ben darbeyle mücadele ediyorum, terörle mücadele ediyorum." diyor. Buna da kesinlikle inanmıyorlar değerli arkadaşlar, Avrupa'nın bütün raporlarında son derece nettir, sadece devletlerin, ulus üstü kurumların değil insan hakları kurumlarının da...

Hükûmet, bu darbe girişimini çok kötü bir şekilde manipüle etmiş, kullanmış. Sadece darbecilere karşı bir mücadele falan yürütmüyor; referanduma giderken yolu temizlemek üzere Türkiye'de ne kadar muhalif, gazeteci, siyasetçi, akademisyen varsa hepsini cezalandırma yoluna gitmiştir. Tabii, bunun da AKP Hükûmetine bir faturası olmuştur. Sadece AKP Hükûmetine faturası olsa dışarıdan gelebilecek yaptırımların, vallahi şahsen çok fazla üzülmeyeceğim ben, çok fazla üzülmeyeceğim, hak ettiğinizi düşünüyoruz. Fakat, Hükûmete yaptırım uyguladığı zaman ülkenin geneli de bundan etkileniyor. Nasıl etkileniyor değerli arkadaşlar? Şimdi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye'yi izleme sürecine alsın, muhtemelen diyecekler ki: "Efendim, sizin ne dediğiniz önemli değil." Öyle değil arkadaşlar, statü düştüğü zaman uluslararası kredi kuruluşlarından, bankalardan tutun da ticaretine, ekonomisine, her şey bundan etkilenecek ve bu toplum bundan çok büyük bir zarar görecektir.

Şimdi, Cumhurbaşkanı, biliyorsunuz geçenlerde bir açıklama yaptı, ilginçti "Cebinde dolar olanlar terörist." dedi. Ben bu Mecliste en az 450-500 tane teröristin olduğunu düşünüyorum, dediğimi siz anlayın. Şimdi, Cumhurbaşkanı, dolar terörizmi üzerinden konuşursa bakın ne oluyor: Değerli arkadaşlar, geçen gün...

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - Dolar üzerinden manipülasyon yapanları kastetti Cumhurbaşkanı, dolar taşıyanları değil.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Müsaade edin, müsaade edin.

BAŞKAN - Sayın Özsoy, lütfen Genel Kurula hitap edin ve hakaret etmeyin lütfen.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Cumhurbaşkanı bunu yaparsa değerli arkadaşlar... Sanal ortamda şöyle görüntüler var, ben gördüm hayretler içinde kaldım: Adamın biri, bir grup cemaat toplamış Sayın Bostancı, yemin ediyorum, 1 doları almış -sahte mi değil mi bilmiyorum- dolarla burunlarını siliyorlar ya. Gördünüz mü bunları? Bu toplum, patolojik olmuş durumda. Cumhurbaşkanı "dolar terörizmi" diyor, o da alıyor dolarları burnunu siliyor, bunu çekiyor. Bu toplumun kimyasıyla öyle bir oynamışsınız, imam ile cemaat meselesidir bu ya. Bununla hiçbir yere gidemezsiniz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Rahat olun.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ya, niye? Siz ne diyorsunuz Sayın Vekilim oradan?

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Rahat olun.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Rahatım ya. Yeliz mi? Tamam, peki.

Ben de merak ediyordum yani niye Mahmut değil, Abdurrahman değil, Yeliz diye, vallaha merak ediyordum. Neyse... (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ciddi bir durum söz konusu. Bu kafayla giderseniz şu olacaktır: Avrupa'yla ilişkileri gerilen, bozulan Türkiye'nin ekonomik anlamda 2017'de dibe vuracağı kaçınılmazdır. Onun için burada oturup gerçekten... Yani, Avrupa savunuculuğu değil bizim burada yaptığımız ama Avrupa'yla olan ilişkilerinde dengeyi kaçırırsanız bunun bu topluma ekonomik maliyeti çok büyük olacak. Herkes iflasın eşiğinde, dolar 4-4,5'lara doğru çıkabilir ve başkanlık sistemi tartışmaları özellikle hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, anayasal işleyiş konusunda Türkiye ile şu an üyesi olduğu Batı bloğu arasındaki ilişkileri çok daha fazla gerecek ve bu gerginlikte ekonomi çok kötü anlamda etkilenecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özsoy, tamamlayın lütfen.

Bir dakika süre veriyorum.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Onun için değerli halkımıza sesleniyoruz: Eğer bu ekonomik krizin içerisinden çıkmak istiyorsanız, Türkiye'nin son bir buçuk-iki yıldır uğraştığı krizlerle, çatışmalarla, çelişkilerle bir şekilde başa çıkmak istiyorsanız, buradan, Meclisten geçerse halkın sağduyusunun bu saçma sapan sistem değişikliğine dur diyeceğine inanıyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özsoy.