Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 62 |
Tarih: | 19.01.2017 |
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşmama dün burada yaşanan bir olayla başlamak istiyorum. Doğrusu Meclisi selamlamak istemedim, şahıslarla ilgili bir sıkıntı yok ama bugün burada yaşanan rezaletten sonra gerçekten burada klişe olmuş "değerli meğerli" kelimelerini kullanmak istemedim, çok samimiyetle söylüyorum. Burada, böyle bir ortamda, Türkiye'nin bu kadar ciddi meselelerinin konuşulduğu, tartışıldığı bir ortamda bu seviyesizlik bundan sonra gelecek yıllara dair inanılmaz bir kaygı uyandırıyor bende.
Dün, burada, bugün saçı çekilen Burcu arkadaşımız, oylamadan sonra sembolik olarak -eş başkanlarımızı, vekillerimizi sahipleniyoruz, şu an cezaevindeler- onların isimlerini okuduktan sonra tek tek, burada -ismini zikretmeyeceğim- bir AKP'li vekil arkadaş, Yasin Börü'yle başlayan bir listeyi okudu yani bize yönelik olarak, cevap olarak söyledi. Hiçbir şey demeyeceğim, bu tartışmayı yeniden başlatmak istemiyorum, kayıtlara geçmesi açısından altını çizmek istiyorum; şu an Kandıra 2 No.lu Cezaevinde ağır tecrit koşulları altında tutulan çok kıymetli, HDP'nin göz bebeği Sayın İdris Baluken'in, Yasin Börü'nün öldürülmesi dâhil, o olaylarda hayatını kaybeden 50'den fazla insana ne olduğu, nasıl öldüklerine dair bu Meclise vermiş olduğu bir araştırma önergesi söz konusudur ve sizin oylarınızla bu reddedilmiştir; kayıtlara geçsin diye söylüyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu siyasal sistemin... Yani teknik boyutlarına çok fazla girmeyeceğim, sanırım Hükûmet adına yaptığı ilk konuşmada Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ çok veciz bir şekilde ifade etti, pot kırarak ifade etti, sözüm ona Atatürkçülere göz kırparken hani "Biz 1930'lara gidiyoruz." minvalinde bir şeyler söyledi. O döneme yönelik birtakım uygulamalara atfen "Sizin döneminizde de vardı, işte tek şef dönemi..." 1930'lardan bahsediyor yalnız ha! Yalnız, Hükûmetin Türkiye toplumuna verdiği söz, "Ben sizi 2030'lara götüreceğim." derken, 1930'lardan referans vermesi gerçekten sıkıntılı bir durum. Sanırım pot kırdı ama biliyorsunuz siyasal bilinçaltı genelde potlarla kendisini deşifre eder, bu iki.
Değerli Türkiye halkları -Meclise değil, halklara sesleniyorum- bu siyasal sistem tartışması son derece katı, son derece merkeziyetçi bir sistem öngörüyor. Bakın, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı vesair vesair -çok tartışıldı bunlar Komisyonda, burada- hiç kimsenin umursadığı bir şey değil. Bu halk neyi umursuyor biliyor musunuz? Onu da iyi yakalamışsınız sayın arkadaşlar, iyi yakalamışsınız. "Güvenlik ve istikrar" diyorsunuz ya, belli ki söyleminizi burada oturtmuşsunuz. "İstikrar ve güvenlik adına biz bütün özgürlükleri bir köşeye bırakabiliriz çünkü Türkiye çok ciddi bir beka sorunu yaşıyor." diyorsunuz. Bence Türkiye beka sorunu yaşamıyor, AKP beka sorunu yaşıyor, bunu genelleştiriyor. Diyorsunuz ki: "Biz bu özgürlükleri alalım ama biz size istikrar vadedelim." Biz de diyoruz ki değerli arkadaşlar, değerli halkımız, Türkiye halkları; bu başkanlık sistemi geçerse son bir buçuk iki yıldır yaşadığımız bütün kaos, kriz, istikrarsızlık, çatışma, kutuplaşma durumu kurumsallaşıp süreklileşecektir. Niye bunu söylüyoruz? Bu kadar çok fay hattının, bu kadar çok kırılmanın, kutuplaşmanın olduğu bir dönemde aslolan Türkiye'deki değişik siyasal eğilimlerin bir arada çalışabileceği bir sistemin oluşturulmasıdır. İstiyorsanız yüzde 51'le, yüzde 52'yle geçirin ama üst yapıda yaptığınız bu değişiklikler Türkiye'nin hiçbir yapısal sorununa çözüm üretemeyecektir. Merkeziyetçileşmeyle, katılaşmayla siz, tam da demokratikleşmeniz gereken, esnemeniz gereken bir yerde tam tersini uyguluyorsunuz ve Türkiye'yi başka çatışmalara, kutuplaşmalara açık hâle getiriyorsunuz. Nereden biliyoruz? 1 Kasımda millete istikrar ve güvenlik sözü verdiniz, bir yıl sonra Türkiye'de darbe girişiminden, iç savaş senaryolarından dibe vurmuş bir ekonomiye kadar geldik; en iyi, karnenizi bu gösteriyor sanırım.
Son olarak, sürekli millet iradesinin arkasına saklanıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, basit bir şey söylüyoruz: Yüreğiniz yetiyorsa eş başkanlarımızı, milletvekillerimizi, belediye başkanlarımızı çıkarın. "Hukuka karışmıyoruz." demeyin, yapmayın, kimse yemez bunu. Biz de sizin gibi, medyada, bu duruma dair, siyasal sisteme dair düşüncelerimizi özgür bir şekilde topluma anlatalım, sonra sandığa gidelim, milletin iradesi bizim başımız gözümüz üzerinedir. Ama, milletvekillerini içeriye atıp, bütün basın kanallarını -bize açık olanları- kapatıp olmayanlarda sabah, öğlen, akşam siz çıkarsanız, sonra da "Ortaya çıkan millet iradesidir, saygı duyun." derseniz bu çok ucuz bir popülizm olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Siz inanabilirsiniz ama bütün dünya size güler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)