GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:62
Tarih:19.01.2017

KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, böyle bir atmosferde nasıl konuşulabilir onu da bilemiyorum.

Hatipler anekdotlarla yola çıktılar. Saidi Nursi doğu ve güneydoğuda Kürt aşiretleriyle görüşürken o sırada yine devlet ve hükûmetle ilgili bazı problemler var ve Kürt aşiretleri temsilcileri şunu söylüyor Saidi Nursi'ye: "Seyda, kimileri devlete ve hükûmete 'Haydar ağa' diyor, kimisi de 'Haydo' diyor. Ne yapalım?" O da diyor ki: "'Haydar ağa' da yanlış 'Haydo' da yanlış, doğrusu 'Haydar'dır."

Şimdi, tabii, bu bir ifrat ve tefrit meselesidir. Birkaç gündür izliyorum hatipleri, özellikle bu Ermeni meselesinde, Kürt meselesinde bugün de hatipler konuştular -Sayın Akçay konuştu, öbürleri konuştu- baktım, bunların bir kısmında sadece "Haydo" var, bir kısmında "Haydar ağa" var, çok azında da "Haydar"ı gördüm. Ali Emiri Diyarbakırlı bir şairdir, âlimdir, ilim adamıdır. Özelliklerinden bir tanesi, özelde Kürt dünyası ve Türk dünyası, genelde de İslam dünyası için fikirleri vardır. Türk dünyasına bakacak olursak, Kaşgarlı Mahmut'un Divanû Lügat-it-Türk'ünü ilk kez kendisi ilim dünyasına kazandırmıştır ve bu Ermeni olaylarında da bizatihi meselenin şahididir, görgü tanığıdır. Çok ilginç tespitleri var. Bu tespitler ne Haydar ağacadır ne de Haydocadır, Haydarcadır. Şöyle diyor -bakın, biz bu dengeyi tutturursak meselelerimizi çok iyi bir şekilde çözeriz- bir örnek veriyor. Lice kaymakamı da devlet adamıdır, ona biraz sonra okuyacağım talimatı veren Diyarbakır valisi de devlet adamı. Şimdi, diyor ki, kendi ifadeleri: "Tehcir esnasında Lice kaymakamı olan şehit mazlum Nesimi Bey, Ermenileri muhafaza ederek vali tarafından verilen emri ısga etmemiş -yani dinlememiş- ve mesleğinde merdane sebat eylemiş bulunduğundan Türk unsuruna mensup olmayan bazı jandarmalar gönderilerek kaymakam beyi makhuren -yani kahredici şekilde- ve mahbusen Lice'den alarak yolda âlem-i ebediyete îsal eylemiştir -yani şehit etmişlerdir.-" Ve vaktim olmadığı için hepsini okuyamayacağım, sonunda şunu söylüyor Ali Emiri, diyor ki: "Ermeniler hakkında tehcir meselesi vesile edilerek şiar-ı beşeriyete gayr-ı layık bir surette birçok katl ve idam muamele-i müteessifesi zuhura gelmiş -yani üzüntü verici, esef verici hadiseler meydana gelmiş- ve yapılacak muamele-i adliye ve şeria, -yani şer-i muamele- bu hâlin mütecasir -yani bu duruma cesaret edenleri- ve faillerinin şiddetle cezalandırılması ve hukuk ve emval-i magsubelerinin tamamen iadesi..." Yani müsadere edilmiş, ellerinden alınmış mallarının da iade edilmesi.

Burada dikkat çekici olan denge unsuru, ifrat ile tefrit arası unsur şudur: "O sıralarda hiçbir şey olmamış." demek de ifrattır, devlet bir bütün olarak bir kefeye konularak hedef alınması da yanlıştır, ifrattır. O hâlde ne yapmak lazım? Toptan devleti mahkûm etmekten de vazgeçmek ama yapılanları da görmezlikten gelmemek gerekir. Yani Lice kaymakamını da unutmamak lazım ama onu şehit ettiren eğer o zaman FETÖ olsaydı diyecektim ki FETÖ'cüleri de görmezlikten gelmemek gerekir, ne Haydocu olmak lazım ne de Haydar ağacı olmak lazım; Haydar'ı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika daha tanıyorum size Sayın Yıldırım, lütfen tamamlayın konuşmanızı.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eğer biz Haydo ile Haydar ağa arasında Haydar dengesini yakalayabilirsek eminim ki aramızda Kürt meselesini de kardeşlik içerisinde halledebiliriz, Ermeni meselesini de tıpkı Ali Emiri'nin yaptığı gibi ve söylediği gibi muvazeneli, dengeli bir yere oturtarak, onu da çok insani bir şekilde ve dengeli bir şekilde önümüze koyarak bu ağırlığın altından çıkabiliriz yeter ki işin subjektif tarafını öne koymayalım, objektif olalım; ne Haydar ağa olalım ne Haydo olalım, Haydar olalım diyorum ve sizi saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)