GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:61
Tarih:18.01.2017

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz, tartıştığımız Anayasa değişikliğinin bir sistem değişikliği olduğu kanımca açık ve nettir. Bunu hem Anayasa teklifini savunan iktidar partisi yetkilileri ifade etmekte hem de muhalefet çevreleri bunun bir sistem değişikliği olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla, bu sistem değişikliği nasıl yapılıyor, neye göre gerçekleştiriliyor? Bu konuda da çok net ve açık durmak ve buna ilişkin değerlendirmelerde bulunmak gerekiyor.

Geçen hafta, tam bu kürsüde Sayın Başbakan bu anayasal değişikliğin nasıl bir sistemi getirdiğine dair çok güzel bir cümle kurdu. Kurduğu cümle "İtaat et, rahat et." demekti.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Halka "İtaat et." dedi.

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Şimdi, tamam, ben itaatin kelime anlamını, itaatin neye karşılık geldiğini de sizlerle paylaşacağım.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ama cımbızlayarak koca bir cümleden çekip de çıkarıp da Başkanlığa tariflemenin bir anlamı yok herhâlde değil mi?

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Şimdi, kavramsal olarak itaat...

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Hayret bir şey! Malzemesiz kalınca...

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Bağlamından koparma.

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Bakın, ben açıklıyorum, yani ben daha bir şey demeden siz itiraz ediyorsunuz. İtaatin olduğu yerde...

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Neye dediğini de açıkla.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim hatibi.

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Bu, sadece buraya özgü bir şey değildir; bu, insanın yaşadığı, insanın toplumsal yaşamını inşa ettiği, kurduğu bütün coğrafyalarda yaşanan bir olgudur. Dolayısıyla, "İtaat et." kavramı karşılığında farklı bir kavramı da gerektiriyor. Bu kavram ne? Otoritedir. Yani, itaatin olduğu yerde otorite vardır, otoritenin olduğu yerde de itaat vardır. Dolayısıyla, birbiriyle ilişkili olan iki kavramı birlikte değerlendirmek gerekiyor.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Kandil'le aranızdaki ilişkiyi anlatma.

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Şimdi, iki kavramı nasıl değerlendireceğiz? Otoritenin 3 tane çeşidi, genel anlamda kabul gören, uluslararası alanda, bilim çevrelerinde görülen 3 çeşidi mevcuttur. Birincisi: Karizmatik otorite ki bu insanın doğuşundan getirdiği bir otoritedir. İkincisi: Geleneksel otoritedir. Bu da toplumların geleneklerinden getirmiş olduğu otoritedir ve herkes bunu doğal olarak kabul eder. Üçüncüsü: Demokratik otoritedir. Demokratik otorite de kendi kaynağını ve gücünü akıldan ve kurallardan alır. Belli bir sistem çerçevesinde kurulan bir otoritedir. Bir dördüncü otorite vardır ki bu otorite de kaba güç ve baskıya dayalı gerçekleştirilen otoritedir.

Şimdi, şu anda, toplumun bir kesimi, siyasal partilerin bir kesimi bu mevcut değişikliği güçlü itirazlarla kendi yaşam alanlarına, kendi düşüncelerine, kendi siyasal çalışmalarına yönelik bir tehdit olarak algılarken, bu getirilen sistemin baskıya ve kaba güce dayalı bir otorite olmadığını söylemek mümkün müdür? Şimdi, bu baskı ve kaba güce dayalı otorite itaat eden yani boyun eğen bireyler yaratıyor. Türkiye gibi çoğulculuğun sosyolojik olarak gerçekleştiği bir ülkede hepiniz de çok iyi biliyorsunuz ki, çok derin fay hatları var. Yani, biz normal bir coğrafya üzerinde yaşamıyoruz. Örneğin, doksan yıllık bir Kürt sorunu var, etnik bir problem var Türkiye'de, bu birinci fay hattı. İkinci fay hattı inançsaldır; Alevi ve Sünni ekseninde gerçekleşen ve geçmişte de oldukça fazlasıyla ve hâlen günümüzde de sorun alanı olarak, çatışma alanı olarak yaşadığımız bir fay hattıdır. Bir üçüncü fay hattı da yaşam tarzı üzerinedir; muhafazakârlık ve seküler yaşam tarzı üzerinde toplumda müthiş derecede bir kaygı ve endişe durumu söz konusudur. Dolayısıyla, bu kadar güçlü fay hatlarının olduğu bir yerde demokratik otorite, karizmatik otorite dediğimiz geleneksel otoritelere rağmen baskıya ve kaba güce dayalı bir otorite inşa ettiğiniz zaman bu çok ciddi çatışma ve sıkıntılara neden olacaktır?

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Kandil'le aranızdaki...

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Şimdi, bakın, dinleyin, ben farklı bir şeyden bahsediyorum.

Bakın, bunlar sadece şu anda bizimle ilgili değil, yarın öbür gün sizi de etkileyecek, sizi de vurabilecek değişikliklerdir. Dolayısıyla, çok iyi niyetle düşünecek olursak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika daha uzatıyorum Sayın Ayhan, toparlayın, tamamlayın lütfen.

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Diyelim ki bir kötülük var ya, bir sorun var bu ülkede ve biz bu sorunu ortadan kaldırmak için böyle bir sistem getirdik, siz iyi niyetle bunu yapıyorsunuz, bunu varsayalım. Yani, bu iyi niyetle yaptığınız şey demokratik esaslara göre gerçekleşmiyorsa yarın öbür gün siz iktidardan gittiğiniz zaman bumerang gibi bu size dönecektir, sizi de yiyecektir. Dolayısıyla, uyarımız, ikazımız bu. Yani, getirilen sistem ciddi bir şekilde çatışma üreten bir sistemdir, farklılıkları yok sayan bir sistemdir. Dolayısıyla, bu konuda hepimizin kaygı duyması gerekiyor, hepimizin bu konuda iyi bir şekilde tartışması gerekiyor.

Bakın, kötülüklerin olması, sorunların olması, sıkıntıların olması yaşamın doğası gereğidir. Bakın, Alman felsefeci Nietzsche 19'uncu yüzyılda: "İnsanlar en kötü hastalıklarına hastalıklarıyla mücadele ettikleri yöntemler sayesinde bulaşmıştır." demiş. Yani, siz yöntemi iyi kuramazsanız hastalığımı iyileştireyim derken çok kötü hastalıklara bulaşabilirsiniz. Şu anda da yapılan şey bu. Bu konuda hepimizin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayhan, teşekkür ederim.

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Teşekkürler, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.