| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 17.01.2017 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 446 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 35'inci maddesi üzerinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce Selçuklu ve Artuklu'nun binlerce yıllık hatırası ve bugüne kadar yetiştirdiği büyük değerleriyle hafızalarımızda yer etmiş Diyarbakır Sur'da dün yine canlarımız yandı, 4 şehidimiz var. Onlara Allah'tan rahmet diliyoruz, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Yine hatırlatmakta çok önemli bir beis gördüğüm diğer bir şey ise sanki Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünüp, parçalanıp bittiğini zannettikleri bir anda Ortaköy'de özel bir gün seçilerek eylem yapılmıştı ve o eylemin kanlı katili dün sağ salim yakalandı. Buradan bu üstün başarıyı sağlayan kolluk kuvvetlerimizi tebrik ediyorum, onların Allah yardımcıları olsun diyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, yüksek vizyonu ve misyonu olan ülkelerin vazgeçilmez en önemli ayağı nedir, biliyor musunuz? Üniversitelerdir, araştırma kurumlarıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti de gerçekten yüksek misyon ve vizyon sahibi bir kalkınma modeli olduğuna göre, öncelikle eğitim kurumlarını ve -vurguyla söylüyorum- üniversiteleri göz ardı etmemeli diye düşünüyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bakın, üniversiteler deyince üç önemli paydaş geliyor aklımıza: Bir tarafta öğrencilerimiz var, bir tarafta öğretim üyelerimiz var, bir de işte ikisinin ortasında bulunan velilerimiz, toplumumuz ve devletin aracılığını yaparak istihdam sağlayan birimlerimiz söz konusu. Öğrencilerimiz açısından bugüne kadar çeşitli vesilelerle sorunlarını ifade ettik. Öğrencilerimizin öncelikli olarak istedikleri gerçekten sağlıklı barınma ortamları, çok donanımlı bir eğitim kurumu, iyi bir malzeme temini ve bölümlerinde yetkin öğretim üyesi kadrolarıydı, bir de tabii her şeyden önce güvenlik, huzur; öğretim üyelerinin ise yine çok sağlıklı çalışma ortamları, özlük hakları ve en önemlisi de kadro sıkıntılarıydı. Bunları birazcık açmak gerekirse, ilgili madde de biraz onunla bağlantılı: Şimdi, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası birçok kurumumuz sekteye uğradığı gibi eğitim kurumlarımız da bundan olumsuz anlamda etkilendi. Çünkü hiçbirimizin öngörüsünde olmayan, hiçbirimizin hesap edemediği hain bir girişimdi malumunuz.
Dolayısıyla, bu darbe girişimi sonrası bazı devlet üniversitelerindeki açığa alma ve göreve son verme olayları, kapatılan vakıf üniversiteleri ve yeni açılan devlet üniversitelerinin mevcut ihtiyaçlarının karışlanmaması hâli ortaya çıkınca birazcık gerçekten dikkatli davranmak zorundayız diye düşünüyoruz. Bunu söylerken neyi kastediyorum? Bakın, Türkiye'de hâlihazırda 180 küsur üniversitemiz var, sanıyorum 65 vakıf hâlihazırda, 118 de devlet üniversiteimiz var ve bu üniversitelerimizin hemen hemen hepsinde bir tıkanıklık söz konusu, bir kadro sıkıntısı söz konusu. Ama, bunlardan böyle cımbızla çekip bir tanesini öne çıkarmak gerçekten diğer üniversitelerdeki öğretim üyesi arkadaşlarımızı birazcık üzdü. Elbette ki Recep Tayyip Erdoğan Üniversitemiz de gerçekten genç, dinamik, gelişmekte olan bir üniversite, bölgesinde gerçekten iyi işler yapmaya çalışan bir üniversite. Bir akademisyen olarak bunu itiraf etmek zorundayım. Buraya mutlaka kadro temini yapılmalı öncelikli olarak. Ama, onunla beraber yeni kurulan birçok üniversitemiz var ve kapatılan vakıf üniversitelerinin yanı sıra birçok vakıf üniversitesinden de ayrılan öğretim üyeleri var. Bütün bunları dikkate alarak gerçekten üniversiteler siyasetin en son girmesi gerektiği yerlerdir. Hatta cübbelilerin olduğu hiçbir yerde siyasetin olmaması gerekir yani yargıda da olmaması gerekir, üniversitede de olmaması gerekir, kışlada da olmaması gerekir. Ama, geçmişten biraz ders çıkararak ne olur üniversitelere dokunmadan, gerçekten "Hattı müdafaa değil sathı müdafaa." deyip üniversitelerin hepsine, özellikle kalkınmakta olan üniversitelere bu kadroları bir an önce tahsis edelim. "230 birine, diğerine hiç." mantığı çok doğru bir mantık değil. Bunu bir an önce Mecliste tekrar gündeme getirip hep birlikte, "Birlikten kuvvet doğar." mantığıyla diğer üniversitelerin de ihtiyaçlarını dikkate alıp bu yeniden dirilişi sağlayalım diyorum, gecenin bu saatinde hepinizi iyi geceler diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)