GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:58
Tarih:14.01.2017

MHP GRUBU ADINA ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle belirtmek isterim ki hukuk kurumlarında adaleti tesis etmek için yargının bağımsızlığının tam olarak sağlanması, hesap verilebilirliğin ve şeffaflığın geliştirilmesi, adalet hizmetinin farklılık gözetmeden uygulanması, yargı etik kurallarının belirlenmesi, geliştirilmesi, bireye ve dönemin şartlarına değil bütün zamanlara ve milletin adaletini bütünüyle gözeten bağımsız, tarafsız, objektifliğini uygulamalarında gösteren, hiçbir zümre hâkimiyetine izin veremeyecek bir şekilde sağlamak gerekir.

Milliyetçilik ve demokrasiyi birbirinin ikiz kardeşi anlayışıyla, her zaman sivil siyasetin ve demokrasinin gelişmesini öncelikleri arasında gören Milliyetçi Hareket Partisi, askerî yönetim ve askerî yönetimin mahkemelerinden çok çileler çekmiş, bağımsızlığı ve tarafsızlığı şüphe içeren bu askerî mahkemelerin kaldırılmalarını desteklemiştir. Öyle ki, 12 Eylül Dönemi öncesinde terör bütün ülke sathına yayılmış, üniversiteler ve Türk gençliği üzerinde her türlü oyun oynanmış, gerilim ve şiddet sokaklara yayılmışken 12 Eylül Dönemi sonrasında kurulan askerî mahkemelerde bu provakatif eylemlerin hesabı Türk gençliğine sorulmuş, on binlerce gencimiz işkencelerden geçirilmiş, gençliğini yaşayamayan yiğitlerimiz idam edilmiş, binlercesi hücrelerde çürümeye terk edilmiştir.

Birinci olarak sorulması gereken soru şudur: Sivil adli yargıdan ayrı olarak askerî bir yargıya neden ihtiyaç duyulmuştur. Askerî yargı olmadığı takdirde adaletin bir tarafı eksik mi kalacaktır? Sayın milletvekilleri, aslında bu sorunun cevabı çok basit ve anlaşılırdır. Askerî vesayet düzeninin kurduğu özerk ve sistematik yapıyı sıralı hâlde tutmak için yapılan düzenlemelerle askerî mahkemeler kurdurulmuştur. Bu düzenlemeler için de gerekçe olarak millî savunma görevinin diğer bütün görevlerden daha kritik olduğu iddiası ortaya atılmış, buna bağlı olarak da orduda disiplinin önemi ve işlenen suçların derhâl cezalandırılmasının hayati önem taşıdığı oysa adli yargının işleyişinin yavaş olduğu neden olarak ileri sürülmüştür. Ayrıca, askerî suçların değerlendirilmesinin özel uzmanlık gerektirdiği de ifade edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, askerî yargının kendi içerisinde bile dünyada örneğine rastlanmayan iki başlılık görüntüsü vardır. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ne demektir ve niçin kurulmuştur? 2010 Anayasa değişikliğiyle devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlara ait davaların da her hâlükârda adliye mahkemelerinde görülmesi ilkesi kabul edilmiştir.

Ayrıca, askerî hâkimlerin özlük işleri ile mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı kriterleri saklı tutulmuştur. Bu çok önemli değişikliklere rağmen Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin varlığı korunagelmiştir. İşte, bu yeni düzenlemeyle Askerî Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, askerî mahkeme üyelerinin bağımsız ve tarafsız nitelikte hâkim olmaması, bu mahkemelerin kuruluşunun Anayasa'mıza aykırı olduğu izlenimini vermektedir. Zira, Anayasa'mıza göre, yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Keza, bu mahkemelerin kuruluşu ve üyelerinin atanma biçimi ve çalışma usullerinin Anayasa'mızın 138'inci maddesinde öngörülen mahkemelerin bağımsızlık ilkesi ve 139'uncu maddesinde öngörülen hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarıyla bağdaştığını söylemek oldukça güçtür. Dahası, bu mahkemelerin kuruluşunun İnsan Hakları Sözleşmesi'yle bağdaştığını söylemek kolay değildir.

Askerî mahkemelerin devamı yönünde ileri sürülen gerekçeler ikna edici değildir. Hepimiz biliyoruz ki ekonomik krizler ve olağanüstü hâller savaş hâlinden çok daha fazla başımıza gelen felaketlerdir ki bu yeni maddeyle savaş hâli dışarıda tutulmaktadır. Vicdanlarda oluşan kanaat, Merkez Bankası Başkanı nasıl iktisat mahkemelerinde, ilaç karaborsacısı nasıl sağlık mahkemelerinde, borsa spekülasyonunu yapan borsa mahkemesinde yargılanmıyorsa askerî personelin de sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlamalıyız.

Askerî makamlarca gerekçe olarak sunulan adli yargının yavaş işlemesi ve geç gelen adalet ise bütün milletimizin sorunudur. Bu sorunu sadece askerler açısından halletmek yerine, bütün vatandaşlar açısından düzenlemenin yolları aranmalıdır. Askerî davaların özel uzmanlık konusu olduğu iddiasıysa tamamen gerçek dışı ve hayal ürünüdür. Bugün, sivil yargı, terör gibi, ticari davalar gibi, bilişim suçları gibi, bankacılık gibi son derece uzmanlık isteyen davalara bakıp karar verebiliyorsa askerî davalara da gayet rahat bakıp karar ihdas edebilecektir.

Değerli milletvekilleri, demokrat, çağdaş hukuk normlarına uygun hareket eden bir sivil yargının tek çatı altında toplanması esastır ve doğrudur. Demokratik, gelişmiş toplumlarda yargı zümresel bölünmelere uğramamış, ayrımcı tasnife müsaade edilmemiştir. Kendilerini hâlâ ayrıcalıklı bir zümre olarak görüp kendi zümrelerini dışarıdan gelebilecek hukuki itirazlara karşı koruma altına almak amacıyla kurulan yasal dokunulmazlık zırhı kaldırılmalıdır. Bu zümrenin özel korumaya ihtiyacı olan en temel alanının, darbelere kadar uzanan siyasete müdahale suçları olduğu unutulmamalıdır.

Hukuk, iktidarın ve güçlünün çıkarlarının, insanın ve toplumun çıkarlarının önüne çıkarılmasına engel olur. Bunun aksini düşünmek ve beklemek, dilsizlerin şarkı yarışmasında dereceye girmelerini ummak kadar hezeyan doludur. Bu sebeple Milliyetçi Hareket Partisi, adaletin bölünüp zümresel ve bürokratiksel erkler arasında paylaşımına karşıdır. Yıllardır bilinçli yapıldığı ayan olan bu planlama ve uygulama hatasının düzeltilmesi gerekmektedir, yargıda eşitlik sağlanarak hukukun doğal sonucunun ifa edilmesi beklenmektedir.

Son olarak: 15 Temmuz gecesi yaşadığımız kalleş darbe girişimi sonrası askerî mahkemelerden açığa alınan ve işine son verilen malum terör örgütü yandaşlarının verdiği kararlar tarafsız, adil mahkemelerce gözden geçirilmelidir; beklentilerimizden biri de budur. Aslında, bu durum bile askerî mahkemelerin ne hâle geldiğinin en yalın göstergesidir. Bu hâkimlerin verdiği kararlarla lehte ve aleyhte davaları bitenlerin sorunlarını gündeme getirmeleri durumunda bunlar incelenmeli, esasa müessir hata yapıldığı tespit edilenler düzeltilmelidir.

Adalet mülkün temelidir, mülk ise devlettir. Devletin varlığı için adalet, adaletin tecellisi için ahlak ve erdem lazımdır. Tarih boyunca Türk devlet felsefesinin özü ve esası adalete dayanmış, adaletten feyiz ve ilhamını almıştır. Adalet olmadan devletin çarkı dönmez; adalet hâkim olmadan huzur, istikrar, düzen ve dengeden bahsedilemez. Devlet aklı adaletin ruhuyla bağlı olmalıdır. Bu bağ aynı zamanda toplumsal uzlaşmanın anlam ve içeriğiyle düğümlenmelidir. Uzlaşma, önce ve elbette millet hukukunda temellenmelidir. Bu temel, birlikte yaşamanın ana dinamiği, aktığı ana yataktır.

Bizim, parti olarak Anayasa yazımı, yapımı veya değişiminden beklenti ve muradımız, Türkiye'nin, geleceğin verimli ve parlak ufkuna bir bütün olarak taşınmasıdır. Bugüne kadar ahlakta uzlaştık, doğudan batıya aynı değerler çerçevesinde kümelendik. Millette uzlaştık, bin yıllık destana şehit kanlarıyla, ecdat fedakârlığıyla imza attık. Vatanda uzlaştık, ebediyete kadar burada, üzerine bastığımız topraklarda var olacağımızı ilan ettik. Şimdi, yeni bir toplumsal sözleşmeyle, milletimizin vereceği kutlu kararla olası kriz ve kaosları aşalım, önleyelim diyoruz. Amacımız, riskleri minimize etmektir. Amacımız, bekamıza gölge düşürülmesine engel olmaktır. Amacımız, komaya sokulmak istenen devlet ve millet hayatına yeni bir soluk getirmek, yeni bir diriliş ruhuyla istiklalimize sahip çıkmaktır. Yapmak istediğimiz şey budur, gayemiz budur.

Siyasal tavrımızda bit yeniği aramak, hepsinden önemlisi çarpıtıp değersizleştirmeye gayret etmek sorumsuz ve beyhude bir çırpınmadır. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye için vardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen bir dakikada.

ERKAN HABERAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

...Türk milleti için her zaman yaptığı ve yapacağı gibi korkusuzca devreye girmektedir. Çünkü diyoruz ki: Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben. Çünkü bizim, liderimizin işaret ettiği gibi, dibi görünmeyen kuyulardan su içmeyeceğimiz gibi, çürük köprülerden geçmeye de hiç niyetimiz yoktur. Ne istiyorsak aziz Türk milletinin dirliği ve birliğini mahfuz tutmak, aynı zamanda, muhafazaya alarak sonsuzluğa götürmektir. Nitekim, devletin hukuk yörüngesine tekrar sokulma arayış ve amacımızın merkezinde bu hissiyat ve bu tutumumuz hâkimdir. Bu nedenle, adalet diyoruz, toplumsal uzlaşmaya hep birlikte omuz verelim diyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)