Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 55 |
Tarih: | 11.01.2017 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Maalesef Başkan, bu saatte canlı yayın olmadığı için kendi sistemimizi kurmamız gerekti, bu işi de ben yaptığım için biraz. Neyse...
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde Anayasa değişikliğini görüşüyoruz. Evet, bence de angarya değil, konuşmamız gerekiyor doğrudur ama bunu konuşurken birkaç saat önceki manzaralarla birlikte konuşmamamız gerekiyor. Gerçekten, üç dört saat önceki manzaradan eğer halkın seçilmişleri bunlarsa halk ne yapar ya da nasıl bir boyutta halk arasında bir karşıtlık, bir çatışma ortamı oluşur, onu da bence bir daha düşünüp ona göre adım atmak gerekiyor. Özellikle, kadına karşı bir şiddetin uygulanması da gerçekten utanç verici Meclis adına ve bence Meclisteki bütün kadınlar adına da utanç verici bir olaydı.
Ayrıca, bugün Anayasa'yı konuşuyoruz, halkın iradesinin ne kadar önemli olduğunu kaç gündür konuşuyoruz ama halkın iradesiyle seçilmiş olan, içerisinde eş genel başkanlarımızın da olduğu 11 milletvekili arkadaşımız burada yok. Onlar olmadığı müddetçe de bu Anayasa değişikliğinin ya da bu getirmek istediğiniz sistemin ya da yaptığınız işin hiçbir meşruiyeti halk nezdinde de olmayacak çünkü halkın temsilcisi, halkın adına söz söyleyenler bugün burada yok. En kısa zamanda önce bunun giderilmesi gerekiyor, o giderildikten sonra gerçekten biz burada sağlıklı bir şekilde bu değişiklik ya da her neyse, adına ne diyorsanız -rejim değişikliği ya da sistem değişikliği her neyse- onun üzerinde konuşabiliriz arkadaşlar.
Evet, birkaç günlük konuşmada bir de en çok dikkatimi başka bir şey daha çekti. Özellikle, iktidar ve imza sahiplerinden bu kürsüyü en fazla kullananlar erkekler oldu, hatta yüzde 99 oranında erkekler bu kürsüyü kullandı. Yani, bu sistemin ne kadar eril olduğunun bir başka göstergesi maalesef. Yani, bu sistemi kalkıp savunabilecek bir kadının olmadığının ya da kadınların bu sistem içerisinde kendini ifade edebilecekleri bir noktanın olmadığının bence bir göstergesi bu iki günlük görüşmeler sırasında özellikle kadınların hiçbirinin ya da çoğunun bu kürsüyü kullanmamasından da ortaya çıkıyor.
Yine, seçilme yaşının 18'e indirilmesiyle ilgili olarak bugün bazı konuşmalar yapıldı. Evet, biz özellikle seçilme yaşının 18'e indirilmesiyle ilgili ilk teklifi veren parti olarak burada bulunuyoruz. Biz hiçbir zaman seçilme yaşının 18'e indirilmemesi, gençlerin burada temsiliyetinin olmaması konusunda bir görüş beyan etmeyeceğiz, etmedik de. Ki parti politikalarımızda da özellikle gençlerin ve kadınların her düzeyde temsiliyeti için bizim tüzüğümüzde özel maddeler var arkadaşlar. Ama, bu, şu anki mevcut getirdiğiniz düzenleme bizim açımızdan sizin hiçbir samimiyetinizin olmadığının net göstergesidir. Çünkü, şöyle yapmışsınız: Gerçekten şu anda fecaat bir değişiklik ya da tasarı önümüzde, onun üzerine konuşuyoruz. Onun içerisine birkaç tane güzel şey koyarak bu tasarının halk nezdinde ya da toplum nezdinde kabul oranını yükselttiğinizin net bir göstergesi. Ama, burada yine gençlerin sesi ve sözü yok. Eğer gerçekten gençlerin temsiliyetine bu kadar önem veriyorsanız bence bu yaptığınız değişiklikle ilgili "Gençler ne düşünüyor?" diye çıkıp topluma bir daha sormanız ya da gençlere bir daha sormanız gerekiyor. Çünkü, laikliği savundu diye, kendi görüşünü ifade etti diye gençlerin tutuklandığı bir süreçten geçiyoruz biz. Onun için de kesinlikle "Biz burada gençlerin iradesini buraya yansıtıyoruz." deme hakkınızın olmadığını düşünüyorum
Yine, biz özellikle Komisyonda da çokça belirtmiştik bir istikrarsızlık ortamının olduğunu, bir kaos ortamının olduğunu. Halkın birlik ve beraberliği için bu rejim değişikliğinin şart olduğunu söylüyorsunuz. Evet, sistemde bazı aksaklıklar, eksiklikler olabilir, doğrudur ama bunun tek bir alternatifi yok arkadaşlar, sadece şu anda sizin "Cumhurbaşkanlığı sistemi" dediğiniz ama literatürde bilimsel olarak baktığınızda diktatörlüğe eş değer olan bu sistem gerçekten bu halkın derdine derman olacak mı? Bakın, üç yıl içerisinde biz iki sistemin ya da iki düşüncenin ya da iki görüşün kısa fragmanlarını izledik, bir çözüm sürecinde birlik, beraberlik ya da bütün kesimlerin, bütün halkların bir arada yaşayabileceği adımların atıldığı bir süreci yaşadık. Bu iki yıl süren bir süreçti. Bunun Türkiye'deki yansımasına bir bakalım; huzur vardı, ekonomik istikrar vardı, hak ve özgürlüklerde ciddi anlamda düzelmeler vardı. Eksiklikleri ve yanlışlıklarıyla söylüyorum ben bunları. Bir de başkanlık sisteminin fragmanına bakalım: Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Allah'ın lütfu olarak gördüğünüz o darbe girişiminden sonra bir bakın ne oluyor Türkiye'de? Her gün parti binalarımızın basıldığı, her gün kendine "muhalif" diyen, sizin söylediğiniz görüşlere katılmayanların gözaltına alındığı, tutuklandığı, hedef gösterildiği bir dönem. Her gün, bugün de dâhil -Ağrı'nın bir ilçesinde belediyeye kayyum atandı- belediyelere kayyum atandığı bir süreçte, her gün milletvekillerinin tutuklandığı ve tutuklanma tehlikesiyle yüz yüze bırakıldığı bir süreç, işte buda bu başkanlık sisteminin fragmanı. Ve yine, doların anbean yükseldiği ama doların yükselmesine de basın ambargosu koyduğunuz bir süreç. Bakın, doların ne kadar yükseldiğini acaba halk biliyor mu? Biliyor mu? Hayır. Çünkü gazeteler doların Türk TL'si karşısında ne kadar yükseldiğini bile artık vermiyor. Niye? Çünkü siz bir istikrar ortamı olduğunu ya da şu anki mevcut durumda bu Anayasa görüşmelerinin, bakın bu getirmek istediğiniz rejimin isminin bile geçmesinin ekonomide nasıl bir çalkantıya neden olduğunu, nasıl Türk lirasında değer kaybına neden olduğunu açıklayabilecek durumda değilsiniz. Onun için orada da bir basın ambargosu konulduğunu görüyoruz. Her gün her yerde maalesef bombaların patladığı, insanların hayatını kaybettiği, dış politikada her gün oraya giden askerlerin hayatını kaybettiği ve büyük bir bataklığa saplandığımız bir süreçte, işte bu "başkanlık" dediğiniz ya da her neyse, sizin "Cumhurbaşkanlığı" dediğiniz ama bizim "tek adam rejimi" dediğimiz işte o sistemin fragmanıdır bu arkadaşlar. Peki, bundan nasıl bir sonuç çıkacağını düşünüyorsunuz siz? Sizin janjanlı paketlerle, kaplarla sardığınız bu değişiklik halka gittiğinde gerçekten toplumsal huzuru, barışı, istikrarı mı sağlayacak yoksa şu andaki fragmanın çok daha kötü bir film versiyonunu, gerçek ya da kâbus versiyonunu mu yaşayacağız?
Gerçekten eğer burada toplumsal barışı istiyorsak, eğer gerçekten bu ülkede istikrar istiyorsak, eğer gerçekten bu ülkede başka darbe teşebbüslerinin olmasını istemiyorsak yapacağımız tek şey vardır, daha çok demokrasi ama demokrasiyi de sizin tanımladığınız şekilde söylemiyorum ben. Bakın, Dolmabahçe mutabakatının ilk maddesi demokratik siyasetin tanımı ve içeriğiydi; çok önemli, çok değerlidir çünkü bizim önce demokrasiyi tanımlamamız gerekiyor, önce siyaseti tanımlamamız gerekiyor. Eğer biz demokrasiyi çoğunluğun azınlığa tahakkümü olarak ele alır ve yüzde 50,1 oranla seçilecek kişinin bütün ülkedeki tek tek bütün vatandaşlarla ilgili karar alabileceği ve hiçbir şekilde denetim mekanizmasının olmadığı bir sistem olarak düşünüyorsak orada büyük yanılgı içerisindeyiz; bunun adı demokrasi falan değildir. Ya da siyaseti, biz eğer halkı koyun olarak ve kendimizi de çoban olarak görürsek, bunun adı da siyaset değildir arkadaşlar. Siyaset, halkların kendilerine yaşayabilecekleri bir sistem oluşturma çabasıdır. Eğer siz doğru tanımlamalar yapmazsanız, doğru yerden başlamazsak eğer, varacağımız sonuç, işte yaptığınız bu tek adam rejimiyle bütün ülkede daha büyük kaos ortamlarını, her an darbe tehlikeleriyle karşı karşıya kalınabilecek ortamları, insanların kendini var hissetmediği, kendini içerisinde hissetmediği sistemleri oluşturmaktan öteye gidemeyeceksiniz.
Bu Anayasa'nın, değişikliğin neresinde kadın var; gençler neresinde, Aleviler neresinde? Ermeniler, Ezidiler, bütün farklılıklar buranın neresinde? Burada tek bir kişiyi siz baz alıyorsunuz ve şunu da söyleyeyim: Evet, tek bir kişi için bir düzenleme yapıyorsunuz ama insanlar fanidir, ölümlüdür. Peki, ondan sonra gelecek kişi ne yapacak? Çılgının biri geldi ve bütün ülkeyi çılgınlığa sürükledi, buna engel olabilecek bir mekanizmamız var mı elimizde? Yok.
Onun için biz tek tek maddeler üzerinden konuşmuyoruz, bu Anayasa değişikliğinin tümü tek adam rejimine götürecektir bizi, daha büyük kaoslara götürecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkan, kadınlar için iki dakika ek süre istiyorum.
BAŞKAN - Bir dakikada toparlayın lütfen.
Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Bence herkesin tek tek ilerisini de düşünerek, sadece bugün birini, bir şahsı korumak adına bütün ülkeyi uçuruma sürükleyecek bir düzenlemeden en kısa zamanda vazgeçerek, aklıselime dönerek bu Anayasa değişikliği ya da bu rejim değişikliği ya da bu tek adam sistemi oluşturma çabasından vazgeçmesi gerekiyor. Bu ülkeye aydınlık gelecekler bırakabiliriz hep beraber, o güçte ve o yeterlilikte olduğumuza inanıyorum. En kısa zamanda Meclisteki bütün arkadaşların bu hatadan vazgeçebileceklerini umuyorum en azından, düşünüyor ve umuyorum en azından.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Başaran.